Kuşların sesi, çamımdan giren hafif rüzgar esintisi ile uyandım. Güneş tenimi hafifçe yakıyordu. Güzel şeyler düşünüyordum. Mesela Leonard gibi... o sırada odamın kapısı çaldı;
- olivia! uyanmadın'mı daha? Bügün önemli davetimiz var çabuk hazırlan!
jessica sana yardım edecek.
- Tamam Baba.
Davetin ne veya kiminle olduğunu sorgulamadım.Çünkü Babamın gereksiz davetleri.. ben düşüncelere dalmışken jessica elinde bir kutu ile içeri geldi
- Hanımım bu elbiseyi Babanız sizin için almış. Bugün'ki davet için. Bende korsenizi giymenize yardım edeceğim.
Elbise mavi renkti tıpkı gelinliğe benziyordu. Genelde babam benim zevkime güvenirdi giyeceğim kumaşlara karışmazdı. Bu işte bir tuhaflık vardı. Kabarık bir elbiseydi pekte süslüydü sanki davete değilde düğüne götürülüyormuş gibi hisettim. içime bir sıkıntı dolmuştu ilk defa bir davete bu kadar süslü gidecektim. Düşüncelerimi jessica böldü
- Hanımım iyi'misiniz?
- iyiyim sadece biraz dalmışım hadi hazırlanalım geç kalmak istemeyiz.
jessica o mavi elbisenin korsesini bana giydirirken aklımda bin bir türlü düşünce vardı hala Babamı ve şu saçma daveti düşünüyordum ve Leonard'ı korkuyordum endişeliydim birden boynumda inci kolyenin soğukluğunu hisettim ve elimdeki makyaj aynasını düşürdüm. jessica endişe ile bana baktı ve bende büyük bir soğuklukla
- iyiyim. Dedim.
Hazırlandım ve faytonum çoktan kapıdaydı hava soğuktu ama üzerimde beni ısıtan beyaz bir bolero vardı faytona bindim ve büyük bir endişe ve korkuyla baktım ağaçlara doğru.. biraz kafa dağıtmak istedim leonard'ı düşündüm sarı saçları, zümrüt yeşili, gözleri emekten körelmiş simsiyah, elleri ve o benim için bir ömür sığdırdığı gülüşü...
Leonard'ı düşünürken o davete nasıl vardığımı hatırlamadım. fayton'nun altın rengi basamağın'dan indim.pek görkemli bir kale'idi. yavaş yavaş yürümek istedim nedense o kaleye adım atmak istemiyordum. yavaş yavaş merdivenin birer birer basamaklarını çıkarken her adımımda ruhuma bir ağırlık çöktüğünü hissediyordum. Babamın gülüşü adeta bir zafer kazanmış gibiydi. Ve bana sadece şunu dedi ''Ailemizi gururlandırdın.'' ürperdim şimdi artık emindim. Bunun sonu evliliğe çıkıyordu içeri girdiğimde koskocaman salonun basamaklarını inerken yaşlı,çirkin,yüzü ve bedeni alkolden bitmiş ama bir hayli gösterişli giyinen bir adam yanımıza geldi
- Hoşgeldiniz Bayan williams şeref duydum.
İğrendim. sanki yaşlı bir et yığınının beni öptüğünü hisettim cevap vermedim nazikçe başımı salladım. o anda babamın söylediği o cümle hayatımı başıma yıkmıştı sanki
- Tatlım müstakbel kocan ile tanış.
O an nefes alamadım sanki yaşarken öldürdüler beni.. o an Aklımdan tek geçen şey Leonard...
- izninizle biraz hava almam gerek. yapmacık gülümsemem ile oradan ayrıldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
0livia
Randomolivia Williams; 1486 dogumlu 22 yasında soylu bir aileden gelmektedir. Ailesi çok baskıcı ve babası çok kötü biridir.Olivia'yı zorla kendinden yaşça büyük, soylu ve oldukça zengin bir adama vermek isterler ancak olivia'yanın sevdiği, ingiliz kraliy...