1.Bölüm

23 9 19
                                    

2 saattir masada bekliyorum. Yemesi kolay tabi gelde topla şimdi bunu. saat 7'de eve geldim yemeği hazırlayıp oturdum saat 10 ve hala masadayım.

Dünya Bir yana üşengeçliğim ya da tembelliğin mi desek bir yana.  Masadan kalktım ve  elime aldığım tabakla masayı toplamaya başladım. Telefonuma gelen bildirimle birden irkildim ve tabak elimden düştü

Offf bu ne ya kendi kendime söylenirken mesajın kimden geldiğine bakmak için telefonu elime aldım.

Kimseden değildi. Bildirim yoktu. Yanlış mı duydum acaba diye düşünürken bi daha geldi. E telefon elimde ya hiç bişey yok. Telefonumun şarjına baktığımda 1'di yeri temizleyip hemen şarja takmayı aklıma koyduktan sonra ellerinle büyük kırık parçaları topladım. Süpürgeyi getirip kalanları da  süpürdükten sonra yerime oturdum. Ve telefonu elime aldım.

Üfff bitmişti şarjı. Yerimden kalkıp şarj makinesini aramaya koyuldum. Kim bilir neredeydi.

Birden gelen gök gürlemesi sesiyle yerimden sıçradım.

Bu da ne demek oluyor! Yaz ayında yağmur mu yağar. Gelen yağmur sesleri  kulağımda yankılanırken camdan dışarıya baktım.

Oha ama yaa. Kışın bile yağmıyo bu kadar yağmur kendi kendime konuşurken şarj makinesi aradığım aklıma geldi ve aramaya başladım.

TV ünitesindeki çekmecelere baktım hep orda oluyordu.

Yokmuş.

Salondaki dolaplara baktım.

Yok.

Odama gittim ve çekmece dolap ne varsa hepsine baktım.

Ama yani nasıl yok.

Nereye koyduğumu düşünürken en son okulda şarja taktım aklıma geldi.

Evet yaa okulda unuttum. Offff napıcam ben şimdi? Kapandı bu lanet olası şey.

Ne yazıkki başka şarj makinem de yoktu.

Işıklar birden gidip geldi ve ödüm bokuma karıştı.

Bu ne ama yaaa.

En iyisi yatmak galiba odama giderken birden ışıklar gitti.

Yok artık ama. Bu kadar da değil. Neden her şey üst üste geliyor ya.

Ve benim ne mumum ne fenerim nede gece lambam vardı.

Hörtlek gibi kaldım maalesef.

Uyumaktan başka çarem kalmamıştı. Odama gidip yatağıma yattım ve üstümü örttüm. Uyumaya çalışırken bi kaç tıkırtı geldi ve yerimden sıçradım.

E bu neydi şimdi.

Hâlâ sesler geliyordu ve korkutucu olmaya başladılar.

Seslerin nerden geldiğini anlamak için yataktan kalktım bu zifiri karanlıkta  ne anlıycaksam artık.

Yataktan kalktım ve camdan dışarı baktım.

Sokak lambaları da sönmüştü.

Bari arkadaşıma gitseydim. Evet arkadaşıma gidiyim. Çağlayı aramak için mutfakta bıraktığım telefonumu almak için gittim.

Bir yerlere çarpa çarpa mutfağa vardım ve koltuğun üzerine bıraktığım telefonu aramaya koyuldum.

Hah buldum.

Telefonu elime aldım ve açma düğmesine bastım.

Yaa beynimi sikiyim.

Şarjı bitmişti bu boklunun.

Offf offf. Bu evde devam eden ve nereden geldiğini bilmediğim bu tıkırtılarla kalamazdım. Dışarı çıkmak için  askılıktan  montumu ve beremi aldım ve giyindim.

Karanlıkta düzgün olduğunu düşündüğüm ayakkabılarımı da giydikten sonra kapıyı açtım ve anahtarı alıp çıktım.

Telefon kulübesi bulup Çağla'yı aramam ve onun gelip beni alması gerekiyordu. Telefon kulübesi bulmak için araba farlarının aydınlattığı karanlık sokaklarda  yağan sağanak yağışın altında yürümeye başladım.

Ah ve kızım atlas ah beee, hep beni bulur böyle bokluklar zaten.

Neyse söylenmeyi bırakıp yürümem lazım.

Sokağın en sonunda görünen telefon kulübesine doğru koşmaya başladım.

Koşarken ayağımın neye takıldığını bile bilmediğim bir şey yüzünden çok pis yere kapaklandım. Eşofmanımın yırtılan dizlerine baktım. Ve kanayan dizlerime. Resmen parçalanmış. Canımın yanmasına ve üstümün sırılsıklam olmasına rağmen kalktım ve yavaş yavaş telefon kulübesine doğru yürüdüm. Telefon kulübesinin içine girdim ve  telefon kartımı çıkarıp yerine soktum. Ve telefonu elime aldım açma tuşuna basar basmaz yaşadığım şokla birlikte ağlamaya başladım.

Telefon Kulübesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin