Gözlerim elimdeki kitabın sayfaları üzerinde gezinirken arada diğer çocukları kontrol etmek için başımı kaldırıyordum. Huzurlu görünen bir yuva, benim mutlu yaşamama yeterli. Bakınırken gözlerim 1 ve 4'ün üzerinde takıldı. Rubik küpü her seferinde söküp takan 4 ve her seferinde 4'ün adilce, renkleri çevirerek düzlediğimi düşünen ve ona hayran kalan saf oğlan 1; diğer tarafta bizden yaşça çok daha küçük olan, henüz peltek konuşmaları bırakamamış çocuklar; dip dibe oturmuş, origami yapmaya çalışanlar ve daha bir çoğu... Bir de bizi kurtaran ve aramızdaki tek yetişkin Bay Podeprat var. En güzeli ise yüzlerindeki gülümsemeler.
Kitaplardaki gibi isimlerimiz yoktu. Bay Podeprat hariç. Hepimiz birer numara ile tanıyorduk birbirimizi. Kimse bize isim koymamıştı ve bizim aklımıza da kendimizi isimlendirmek gelmemişti.
Yeniden kitabıma döndükten sonra birden dibimde biten ve küçük alanımda içime girecekmiş gibi sokulan 4 ile irkilip kitabı kucağıma düşürdüm.
"Ne okuyorsun?" diye sorup kitaba uzandı.
"Kitap." diye cevapladım.
"İyi de ne kitabı? Konusu ne?"
"Desem umrunda olacak mı?"
"Neden olmasın?"
"Bu kadar dibimde durmak zorunda mısın?" kitapla ilgili bir şey desem de unutacağından konu değiştirme kararı aldım. Üstelik böyle yakın durması garip geliyordu."Evet." cevabını verdikten sonra uzanıp yanağımdaki kirpiği alıp gülümsedi. Yaptığı ufak şey kulaklarımın kızarmasına sebep olmuştu büyük ihtimalle çünkü ısındıklarını hissediyordum. Şanslıyım ki omuzlarıma dökülen sarı saçlarım onların görünmesini engelliyor. Bu da benim küçük sırrım: ne zamandan beri veya neden bilmiyorum -sonuçta henüz 9 yaşındayız- ama ona, 4'e karşı hissettiğim, kalbimi hızlandıran duygulara sahibim. O her ne kadar beni öz kardeşi gibi görse de ben yapamıyorum.
"Çünkü 7'yi seviyorum." diye ekleyerek kollarını omuzlarıma sardı.
"Ya..." diyecek bir şey bulamadım. Saçlarını karıştırdım. "Tamam, yeter bu kadar." diye ekleyerek de kollarından uzaklaştım."Bence büyüyünce çok erkeksi olacağım. Mesela Bay Podeprat gibi..." derken yandan sırıttı.
"Olursun. Konu sense her istediğini olabilirsin."
"Sen de olabilirsin."
Biraz bekledikten sonra "Umarım..." diyebildim sadece. Çok da güvenmiyordum kendime.Yüzümü inceledi bir süre. İstemsizce heyecanlanıyordum. Elini alnıma koydu. Yine bedenim kendi kendine hareket edip gözlerimi kapadı.
"7, sen iyi misin?"
"Evet?"
"Yanıyorsun!"
"Ne alaka ya..? Yanmıyorum."
" ATEŞİN ÇIKMIŞ HEMEN BUNU SÖYLEMELİYİZ! YATIP DİNLENMELİSİN! HASTASIN!"
"Bağırmasana... Hasta değilim. Hem böyle bağırmaya devam edersen senin yüzünden o iğrenç ilaçları içmek zorunda kalacağım. Iyyy... İyiyim ben. İstemiyorum."İlacın verdiği tadı hatırlayıp iğrenmeyle titredim. Bu sırada, 4'ün sesini duymuş olmalı ki Bay Podeprat yanımıza geldi.
"Noluyor 4? Is- 7 sen iyi misin?"
İkimiz de aynı anda yanımıza gelen uzun boylu, omuzlarına dökülen siyah saçlarını yarım yamalak toplamış adama baktık.
"Hiç..." diye cevapladım. "Bağırıyor işte manyak."
"Sadece burası çok sıcak olduğu için yandığını söyledi 7." diye ekledi 4.Bay Podeprat önümüzde önümüzde çömelirken 4 konuşmaya devam etti.
"Hem neden manyağım ben? Sen daha manyaksın."
"Birincisi, ben yanmıyorum; ikincisi, kabul et manyaksın."Bay Podeprat tartışmamızı kesip dikkatini üzerine çekince ona döndük yeniden.
"4, 7 için bu kadar endişeleniyorsan bu gece onun yanında yat ama o gayet iyi." derken altın sarısı saçlarımı okşadı. Ben de hareketiyle sakinleşip başımı eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stucked in the Paradox
General Fictionİstediğin kadar savaş, sen öldükten sonra yaptıklarının bir önemi kalmayacak. Sürekli tekrarlanan planlar ve savaşlar, sürekli döngü, bir paradoks. Gözlerini açık tutmazsan bozulan zamanda kaybolursun.