Sevmedim ve bunun birkaç nedeni var. İlk olarak iyi bir kurgu olma potansiyeli boşa harcanmış gibi.
İkincisi, aşırı gerçek dışı. Ana karakter tamam ana karakterdir. Diğerlerinden farklıdır anladık ta, bu bunda tüm dünya önün etrafında dönüyormuş gibi sanki... öyle değil ama öyle gibi.
Üçüncüsü, romantizmi göremedim ben arka plana atılmış.
Dördüncüsüyse, final orada göstermelik, kurgu resmen yarım bırakılmış.
Son olarak, sıkıyor bir süre sonra.
Ahh bu aralar hiç, mükemmel lan bu kitap dediğim bir şey çıkmıyor. Kimisi iyi yazılmış ama tarzım olmayan, kimisiyse acemice...
Kurgularda birkaç şey ararım:
1)Güçlü kadın karakter
2) Zeki düşman ve yan karakterler
3) iyi planlanmış bir arsa
4) Aptal duygusalların olmadığı bir yer (ihanetti, dramıydı, sıkıntılı kaynanasıydı, hor görülmeydi, ikinci erkek/kız karakterdi falan filan...)Mesela şu arsa gerçekten romantizm acısından tatmin etmese de epey hoşuma gitti. Bknz>65. Bölüm Olan
Tanıtım
[Erkek kılığına girmiş kadın] Xu Xing yeniden doğdu ve herkesin gözünde erkek tanrı oldu. Yakışıklı, iyi huylu bir erkek tanrı olarak hayranlar bunu günde birkaç kez düşünmek zorundalar ve onunla gerçekten evlenmek istiyorlar! Ancak, erkek tanrı sonunda çiçekler tarafından götürüldü. Çiçekler: Dışarıda çok konuşuluyor, hangimiz zirvede, ne düşünüyorsun? Xu Xing gözlerini kaldırdı ve nazikçe gülümsedi: Ben gidiyorum.