Sana bunları hiç bilmediğin bir yerden yazıyorum.

133 21 64
                                    

Önerdiğim şarkıyla dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. O zaman hikâye çok daha anlamlı gelecektir. İyi okumalar 🍃

20.08.2018

"Jihoon?"
"Hmm?"
"Çiçekler gökyüzünde açabilir mi ?"
"O ne demek şimdi ?"
"Sordum işte,cevap ver hadi."
"Bilmem, kimin çiçeği olduğuna göre değişir."
"Peki senin çiçeğin ? Sen izin verir miydin gökyüzüne gitmesine, orda büyümesine ?"
"Tch,vermezdim."

Yalan söylemişim küçüğüm, özür dilerim. Görememişim seni, koklayamamışım doya doya, öpememişim gözlerinden, sayamamışım kirpiklerini; bugün soğuk mezar taşınla karşılaştığımda anladım. Bir keresinde bana "Hayata bir kez geliyoruz, bütün duyguları tatmanı istiyorum." demiştin. Sen gittiğinde 20 yaşımdaydım,şimdi ise 23 yaşındayım ve ben sen gittiğinden beri özlemle yaşıyorum. Başka duygu tatmadım hiç. Bütün ruhum özleminle kavrulup durdu. Eskiden sıcacık diye tuttuğun ellerim, sen gittiğinden beri hiç sıcak olmadı. Benim hiç sevmediğim, ama senin sürekli çok güzeller dediğin benlerimden artık daha da nefret ediyorum. Kusurdu onlar gözümde, ve sen de kusurlarımı kapatan tarafımdın. Bir kusur sürahisiydim de ne akıtsam öyle akıtır, kusurlu akıtırdım. Hep eksik ve kırıktım da tamamlanamazdım. Hep yarım ve yanlış anlamadaydım da doğrulamazdım. Hep ayıp gizlemek zorundaydım da bu ayıp zaten bendim, bundan kurtulamazdım. Çırılçıplak bütün kusurlarımla önündeyim şimdi. Kalk da ört hadi kusurlarımı yeniden, öp yine beni kusurlarımdan, sar nefret ettiğim yerlerimden.
Kaç bahar geçti ,kaç çiçek yaprak döktü, kaç şiir yazdım, kaç kaktüs heba ettim biliyor musun ? Dön artık. Gel de kiraz tohumları ek yeniden yüreğime, gel de durdur içimdeki savaşları sevginle. Hani sevginin aşamayacağı güç yoktu çiçeğim ? Ben,sevgin olmadan aşamıyorum içimdeki savaşları; üç beş parça eşyanla kalakaldığımda anladım. Özlemek de böyle başlamıyor muydu zaten ? İlk başta hiç kabullenemedim, günlerce kapının çalmasını, o kapıdan içeri girmeni bekledim. Sonra yavaşça alıştım artık buna, gelmeyecek dedim benliğime lâkin yine de içten içe gelmeni bekledim. Sonra alıştım. Senden geriye kalan üç beş parça eşyanla kendimi avutup durdum. Yıldızlara baktım,her gece hem de; biliyordum çünkü onlardan bir tanesinde sen vardın. Konuştum saatlerce, ağladım. Sonra ne oldu biliyor musun küçüğüm ? Deli sandılar beni. Aldılar beni götürdüler. Beyaz duvarları olan yerlere kapattılar,beyaz giydirdiler; tıpkı o gün sana giydirdikleri gibi. Ama itiraf etmeliyim, her rengin yakıştığı gibi beyaz da en çok sana yakışmıştı çiçeğim. Beyaz giyince ben de yanına geleceğim sandım, sonunda dedim, sonunda kavuşacağım çiçeğimle, ama izin vermediler sana gelmeme. Herkes o gitti dedi. Hayır dedim hepsine kafa tutarak, o gitmedi dedim, o beni bırakmaz,geri dönecek dedim, lâkin sen hiç dönmedin Hyunsuk, sen o günden sonra o kapıdan bir daha hiç girmedin. Ben de artık kabullendim. İzin verdim acının bütün ruhumu ele geçirmesine, kaybettim benliğimi; seni kaybettiğim gibi. Meğer beni ayakta tutan senin sevginmiş, bunu da aklımı yitirdiğimde anladım. Ama merak etme,seni hiç unutmadım... Keşke diyorum bazen, keşke canından bir parça katabilseymişim canıma. Belki o zaman daha az özlerdim seni. Canından bir parça katamadım canıma ama yine de canımdan can aldı gidişin.

Her sabah hemşire geliyor. Uyuduğumu sanıyor ama uyumuyorum. Günlerdir gözüme uyku girmiyor sevgilim. Eskiden çok uyurdum diye kızardın bana, şimdiyse hiç uyumuyorum. İlaçlar koyuyor masamın üzerine. İçtiğimi sanıyor ama içmiyorum. İçini boşaltıp, şiirler yazıyorum sana; gözlerine,hiç sayamadığım kirpiklerine, minicik ellerine. Sonra o kapsüllerin içine koyup saklıyorum. Hemşirelerden nefret ediyorum zira seni bana unutturmaya çalışıyorlar. Bir keresinde az kalsın unutuyordum seni biliyor musun ?
Tıpkı karın örttüğü gibi üzerini toprağın, sen de örttün üzerime şefkatin eşliğinde kollarını. Anneannem derdi ki hep kar kalkınca ortadan, mikrop kalmaz hiçbir yerde. Sen de çekince kollarını bedenimden, aldın götürdün sandım ne kadar ümitsizliğim, umutsuzluğum varsa. Sonra güneşin vurdu yüzüme. İçim ısındı, hızlandı kalbim. Anlamadım hiç. Meğer o karlar hiç erimemiş, buz tutmuş topraklarımın dibinde. Biliyordum aslında, gitmezdin sen benden, kıyımda köşende kalmıştır bir parçan dedim, unutamam ben onu. Güneşin yeniden parladığında belirdi gözlerin,gözlerimin önünde. İşte o an yeniden hatırladım. Lakin kâh zaman geliyor kömür gözlerin yok oluyor. Sanırım ilaçları içmeden de unutuyorum yavaşça seni. Sonra bir dal parçasında bile seni hatırlıyorum. Bu belirsizliğin içinde dönüp duruyorum. Beni ben yapan şeyi bir anlığına da olsa unuttuğum için özür dilerim senden sevgilim. Bağışla beni.

Kiraz tohumlarımı ezdiler küçüğüm, un ufak ettiler. Sana hiç söylemeyecektim aslında ama senden saklamak da istemedim. Biliyorum sahip çıkamadım hiçbir şeye, kendime, verdiğim sözlerime. Şimdi kalkıp yaramı sarsan iyi gelir,belki zamanla iyileşir. Ama sabretmeyi öğrenmem gerek. Korkularım yine döndü geri,yine karşımda eskisi gibi. Çok da geç olmadan beni bulman gerek. Anlatıyorum derdimi geceye,olmayan uykum dikiyor yırtık kalbimi sen olmayınca. Hâlâ beni seviyorsan eğer, kurtar beni buradan gidelim. Zira ben yolumu kaybettim güzelim;sen olmayınca.
"Jihoon ? Ben ölürsem eğer ağlar mısın ?"
"Ne sen öleceksin, ne de ben ağlayacağım."
"Ama insanlar ölür."
"İnsanlar ölür,çiçekler değil."
"Ama çiçekler de solar."
"Düzgün bakarsan solmazlar."
"Düzgün bakacak mısın peki ?"
"Bakacağım."
"Söz mü ?"
"Söz."

Kaldığım yerler çok uzak artık sana. Gülüşlerin yabancı bana. Bu kaçıncı bahar saymayalı bırakalı çok oldu. Kaçıncı bahar bilmiyorum ama bir bahar gecesi, baykuşlar öterken penceremde ben de veda ediyorum son kez sana. Mektubuma başladığım tarihi yazıyorum ama ne zaman bitirdiğimi bilme. Bilme sen ne zaman bittiğimi.

"Eğer ilk ben ölürsem ne yapardın ?"
"Ben de peşinden gelirdim."
"Ne yani ? Benim yüzünden hayatına son mu verirdin ?"
"Senden sonra bir hayatım olmazdı."
"Olsun yine de, yumma sen o boncuk gözlerini dünyaya."
"Peki,ağlar mıydın ?"
"Ağlardım."
"Çok mu ağlardın ?"
"Çok ağlardım."
"Zaten bende şimdiden ölmek istemezdim."
"Neden ? Ölmenin de mi yaşı var gözünde yoksa ?"
"Hayır yok, ama şimdi ölmek istemem,daha deniz görmeden,kalbine dokunmadan."
"Dokundun zaten."
"Öyle mi yaptım ?"
"Yaptın tabi."
"Başka bir şey fısıldıyor mu kulaklarına yüreğin ?."
"Sen o olmadan,gökyüzü olamaz, yıldızlara ev sahipliği yapamaz, yüreğini de aklını da zapt edemezsin diyor."

Ruhu da kendi gibi kavruk kavruk olmuş
Jihoon'un

Bilmeni isterim ki Hyunsuk,ben hiç gökyüzün olamadım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yazdığım ilk ficim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yazdığım ilk ficim. Fikirlerinizi belirtirseniz eğer çok memnun kalırım. Bir kaybedenin duygularını kendimce aktarmaya çalıştım. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır ve beğenmişsinizdir.

Gökyüzümde uçabilen tek çiçeğe.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin