'I'

218 30 25
                                    


Beyaz saçlı çocuk ölü kadının bedeni üzerine yığılıp bayıldığından beri tek başınaydı Simon ve esmer genç. Genç titrek bakışlarını kendisinden yaşça büyük olana çevirdi. Yavaşça balkondan iniyordu. Bakışlarını yere çevirdi oğlan, adam yanına ulaşmıştı. Siyah saç tutamlarından birini tuttu ve sakince okşadı.


"Onların sarı hâllerini daha çok seviyordum." dedi sahte bir üzüntüyle. Elini yavaşça indirip gencin çenesini sıktı. Çocuğun, temas ile nefesleri kesiliyor, göğsü hızla kalkıp iniyordu. Gözleri kaydı ve onları sıkıca kapattı, bu ızdırap ne zaman bitecekti!


"Ahh, benim küçük çocuğum. Ne zaman anlayacaksın? Seni sonsuza dek burada, yanımda tutacağım! Sen benim en sevdiğimsin! Ne dersin, belki sevgili abine yaptığım gibi derini yüzüp keçi yünüyle doldurmalı ve sonra tekrar dikmeliyim? Hayır, dediğim gibi sen benim en sevdiğimsin. İşte bu yüzden sözümden çıkmayacaksın ya! İşte bu yüzden bu çadırdan ya da dışarıdan hiç kimse ile temas kurmayacaksın ya! Benim güzel oğlum..." hayran ifadesiyle genci süzüyor ve yüzündeki alay dolu sırıtışla karşısındakini her saniye daha çok korkutuyordu. Aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve yüzü düz bir ifadeye büründü.


"Yeniden aynı şeyleri yaşamana izin vermeyeceğim! Efendinin kıymetini bil aptal. Her ne kadar kabul etmesen de-" parmağını çenesinden aşağı kaydırıp gencin kafasını kaldırdı. "sende bir Hwang'sın ve damarlarında benim kanım akmaya devam ettikçe, asla gitmene izin vermeyeceğim!"



🃏



"TANRIM! SANA YALVARIYORUM- ben... ben artık dayanamıyor-" Hyunjin karın boşluğunu delip geçen kalın demirin verdiği acı ve ağzına dolan kanla, gözleri doluyken dizlerinin üzerine düştü. Avuç içleri, bu gün bilmem kaçıncı defa yerle buluşup aşınmıştı bilmiyordu fakat artık zonklamaya başlayan diz kapakları ve elleri her şeyi açıklardı. O artık buna dayanabileceğini sanmıyordu. Arkasındaki, yanına yaklaşmış ve saçlarını kavramıştı. Gencin kafasını kaldırdı ve kulağına yaklaşıp fısıldadı. Alay dolu tınısı ve her halinden hoşnut oluşuyla adam, tok sesiyle konuşuyordu.


"Yalvardığın kişi... Tanrın! Hadi, sıkıysa gelip seni benim elimden alsın! Cidden anlamıyorsun ha?! Senin tek tanrın benim!" hemen ardından sahte tatminliğinin verdiği zevkle sesli bir kahkaha patlatmıştı. Çocuğun saçlarını rahat bırakıp olduğu yerde doğruldu. Gencin sırtını delip geçmiş demiri yavaşça çekip çıkardı ve kenara fırlattı. Esmerin güçsüz bedeni hızla yere yığılırken o da yanında çömelmişti. Kafasını kaldırdı ve camı olmayan odada gözlerini gezdirirken çocuğun saçlarını okşadı.


Hyunjin'in titrek ve hafif nefesleri, artık dayanamayan küçük bedenindeki büyük yaraları ve itaatkar tavırları Simon'un onu çok daha fazla sevmesini sağlıyordu. Her geçen gün daha iyiydi ve artık onu öldürmeye de çalışmıyordu. Biliyordu çünkü ondan başka hiç kimsesi yoktu. Sığınabileceği ya da onu kabul edecek hiç kimsesi yoktu. Ayrıca kalbi ona bu türlü bağlıyken nasıl olur da onu bırakıp giderdi?! Simon bunları düşündükçe yüzünde daha büyük bir gülümseme oluşuyor, hatta gözleri doluyordu. Hyunjin ona muhtaçtı.


"Aferin" dedi sonunda. Dedi ve sustu. Küçüğünün bir dahaki günlerde ona karşı da gelmeyeceğine emindi. Saniyelik gelen krizlerini önleyeceğine emindi ve o gün geldiğinde ona inanılmaz bir hediye verecekti. Bir lanet? Evet belki de bu gerekliydi. Çocuğunun onun sözünden çıktığı her anı için ona ızdırap verecek bir lanet! Böylece Hyunjin hepsinden güçlü olurdu! En sevdiğini böyle eğitme fikri hemen hoşuna gitti Simon'un. Ve genç çocuk yerde kan kaybından bilincini yitirmiş ölmek üzereyken, tekrar bir kahkaha patlattı. Hyunjin'e her şeyini verecekti!



🃏


bu bir ara bölümdür
hyunjin'in nasıl bu hale geldiğini
simon ile neler yaşadığını anlatan kısa bir bölüm

okuduğunuz ve görüşlerinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim
(diğer bölümleri kısa bir şekilde düzenlemeyi planlıyorum yalnızca paragraf düzenini fln değiştireceğim hikayeye ekleme ya da çıkarma yapmayacağım tşk)

🦊🦙

Simon Says ::hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin