Aksiyonlar bitmişti artık,karşısında hiç bir şey dememiştim kalmıştım öyle hayvanlar gibi.Bugün yeni bir gün,yeni bir kalp kırma,ağlama,depresyon günü,her zamanki gibi,bu dersten kalmamıştım.Sadece hayatın mutlu olma dersinden kalmıştım.Artık gülemiyordum,kalbimde büyük bir boşluk ve acı,sanki alışmıştım.Zor gelmiyordu artık.Her günüm böyleydi işte.Asıl günüm böyle geçmezse bilin ki,ben artık ölüyüm.
"Tık,Tık,Tık" her kapı çalınışında Umut geliyordu aklıma o olsun o güzel gamzelerini ve güzel gözlerine bir kere daha bakmak istiyordum.
"Gel"
Bilin bakalım kimdi o ? Hayalleri yıkan biricik kardeşim ve el ele tutuştuğu sevgilisi.Onları böyle görünce kıskançlıktan midem bulanıyordu artık.Ne kadar da çok yakışıyorlardı,aynı Umut ile ben gibi.Geldiler karşıma oturdular,baş belaları.
Nurullah kendini bir şey sanıp "Çok iyi gözüküyorsun baldızcığım"Nasıl bir psikopat eniştem vardı,kendimden ve ondan nefret etmeye başlamıştım.
"Gerçekten mi bravo sana" dedim.Mutluluğun taklidini sergiledim"Çikolata yemek" olleyy en sevdiğim.ÇİKOLATA=KUSURSUZLUK.Çok benziyordu Umut'a tadı,mutluluğu,heyecanı.Bir ıssız adaya düşsem alacağım 11 tane eşyanın arasında olurdu.
1-Elektrik
2-Rümeysa ve Emre
3-En yakın arkadaşlarım
4-Telefon
5-Binbir çikolata
6-100lerce peçete
7-Wifi
8-Şarj aleti
9-Tablet
10-Alışveriş merkezi
11-Priz
Alışveriş merkezi götürecek kadar mal ve anormal bir insandım işte.
Bir telefon çaldı.Benim diye umutlandım ama boş,meğerse enişteciğiminmiş,acil bir işi çıkmıştı,İçimden "ohh bee" derken,birbirlerini öptüler,sinirim bozuldu,tam sevinmişken onlara beddua saydırıyordum.Gülümser gibi yapıp el sallamışttım.Rümeysa onu uğurladıktan sonra geldi ve dibime oturdu yapıştık birbirimize çok gülünç bir haldeydik.Ben Umut'u düşünürken o konuşmaya başlamıştı bile.Dediklerinden hiç bir şey anlamamıştım.En sonunda kulağımın dibinden bir ses çıktı,irkildim
"Çok tatlı" dedim birden.
"Kim?" dedi.(hiç bilmiyormuş gibi)
Ergen tavrı takındım "Ahh! Romeom,gamzeli potter.UMUT dedim "t" leri uzatarak.Bu durum karşısında kendimden soğudum.Bana deli misin sen ?bakışı atıyordu.Çok korkuyordum.
"Dedi,seviyorsan git konuş diye"
Üstümü başımı topladım.Hayır asla! Duş alma için banyoya girdim ve kapıyı sertçe kapatıp kilitledim.Rümeysa telefonumu alıp Umut'a mesaj atmıştı.
"Saat 19:00 'da her zamanki kafede ol,bekliyorum.
1 saat sonra(saat 17:30)
Duştan çıktığımda birisinden mesaj geldi.Baktığım zaman,bağırmaya başlamıştım Umut'tan dı o mesaj.
"Tamam orada olacağım!"
Ben bu mesajı atmadıysam kim atmıştı?Tabi ya o çatlak ikizim!
Evde Rümeysa'yı ararken bir yandan da ne giyeceğimi düşünüyordum.
Evde yoktu lanet olsun!
Bulamadığım zaman.Dolabımdan deri tayt salaş bir t-shirt giymiştim.Saçlarımı ise dalgalı bir şekilde salık bıraktım.
1 saat sonra (saat 18:00)
Bir masada oturup onu bekliyordum.Kapıdan içeri bir erke girdi.Umut! yanağımı öpmek için bana doğru geldi.Yanağımı çektim.
İçimdeki ses barış diyordu ama emin değildim.Konuşmaya başladı.
"Hayal"
"Efendim"
"Çok güzelsin"
"Hopp yavaş gel" (Bana sarkmaya çalışıyordu hayvan.)
Garson geldi.Gelmez olaydı!Rümeysa bu!Çatlak ikizim,baş belası.
İkimizde aynı anda bir su rica ettik,sadece tesadüftü sadece.
Bir kaç dakika sessiz kaldık,elimi tutmuştu.Geri çekmek istedim ama içimdeki masum melek diyordu ki ;
"O seni çok seviyor,seni orada isteyerek bırakmadı."
Kötü şeytan;
"Elinin orada ne işi var ?Hemen çek! ve rezil olsun.
Ben elimi serbest bıraktım fakat çok sıkmıştı elimi öküzüm benim!
"Beni affet seni orada bırakma sebebim vardı.(Birde içinden seni bıraktım olley der gibiydi.)
"Cümlesini devam ettirdi.Lütfen eskisi gibi olalım.Benimle çıkar mısın ?"
Yüzüm kızarmıştı,göz yaşlarımı zor tutuyordum.Hiç bir şey demeden masadan kalkıp uzaklaştım.Arkamdan bana sesleniyordu.Bu sefer gözyaşlarıma hakim olamadım.Kendimi serbest bıraktım.Pendik sahiline yürüyerek gittim.Bir yandan kız kulesine bakıyordum bir yandan da hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım.
Bir an birisi dokundu arkama dönüp baktığımda ise hiç tanışmadığım bir insan;
"İyi misin?"
"Napıcaksın?"
"Sadece iyi olmanı istiyordum."
İyi bir insana benziyordu sanki.Ama hala ne diyeceğimi bilemiyordum.Gözleri gökyüzü renginde,MASMAVİ.
"Merhaba ben Sarp"(Elini uzatarak)
"Merhaba,bende Hayal(karşılık verdim)
"Bana her şeyi anlatabilirsin zararlı bir insan değilim"(Umut gibiydi,sarı saçları,mavi gözleri ve dibe vurmuş gamzeleri)
Bir anda Rümeysa arkamdan geldi ve Sarp ile tanıştı.Rümeysa;
"Hmm... Hayal'cim acil gitmemiz lazım kolumdan çekiştirdi.Eve gidene kadar hiç bir şey konuşmamıştı.Eve geldiğimde odama girdim ve kapıyı kilitledim yatağıma atlayıp ağlamaya başladım.Cebimden peçete alırken bir kağıt düştü yere,baktığımda ise Sarp'ın telefon numarası yazıyordu ve altında küçük bir not;
"Canın sıkıldığı her zaman ara beni." İçimden;
Allah'ım bu çocuk tesadüf müydü?
Yoksa gerçek mi?