bla bla

203 4 0
                                    

Okula geldiğimde ders çoktan başlamıştı bile. İlk ders neydi diye düşündüm ve olamaz. Ders tarihti! Tarih hocamız sıska, uzun boylu kendini fazlasıyla beğenmiş Sema Ertürk'ündü. Kadın dersine geç kalınmasından asla hoşlanmazdı ve kendinden sonra girenleride fena bir şekilde soru yağmuruna tutuyordu. Ben ise sınıf ortasında rezil olmak istemiyordum. Hele ki dün akşam zaten Fatih Ali'nin gözünde yeterince rezil olmuşken.

Ah bu trafik! Derse girmekten vazgeçtim ve kantine yöneldim. Kantine geldiğimde yakın arkadaşlarım Gizem ve Hande de ordaydı. Bir de ne göreyim yanlarında Semih ve Fatih Ali. Ben bu çocuktan kaçtıkça o burnumun dibinde bitiryordu resmen. Gizem beni görünce koşarak yanıma geldi ve beni elimden tutup masaya doğru sürükledi. Ben biraz çekingen bir 'Selam' dedim. Hepsi bir ağızdan 'Günaydın' dediler. Tabiki Fatih Ali hariç. Derdi neydi bu çocuğun. Bir selam bile çok mu geliyordu ona. Kendini beğenmiş ne olacak diye geçirdim içimden. O sırada Hande 'Biliyor musun Aslı, Fatih Alinin doğumgünü yarın. O bir şey yapmamızı istemiyor ama biz küçük çaplı bir parti vermeyi düşünüyoruz. Ne dersin' dedi kolumu dürterek. Ben ise 'Bilmem ki?!' Dedim. Fatih Ali ise 'Eğer kutlamak isteseydim, kendim bir parti verirdim zaten ama hiç havamda değilim kızlar üzgünüm.' Dedi ve çayından bir yudum aldı. Sonra ayağı kalktı 'hadi size eyvallah' diyerek uzaklaştı. Semih ise peşinden gitti. Masada kızlarla kaldık. Ben 'Acaba canı neye sıkkın, neden havasında değil, ne oldu acaba?' diye düşüncelere dalmışken Gizemin 'hoopp dünyadan Aslıya' demesiyle irkildim. 'Onun öyle demesine bakmayalım kendi aramızda küçük çaplı bir kutlama yapalım, nasılsa insan bir kere doğuyor' dedi Hande. Ben ise 'Bırak kızım, istemiyor baksana. Belki başka bir planı vardır. Sevgilisyle belki...' dedim ve sustum. Gizem ise kıkırdadı. 'Onun sevgilisi yok ki, hem ne planı olacak?' dedi. Içimden bir oh çektim. Sevgilisi yoktu. Ama bunu Gizem nereden biliyordu? Hem sevgilisi olmasa bile bana bakacak değildi ya. 'Sen nereden biliyorsun?' Dedim masumca. 'Kızlar tuvaletinden bazı konuşmalara kulak misafiri oldum' dedi sinsi bir gülümsemeyle. 'Ah sen yok musun Gizem' dedim şirin bi tebessümle. O sırada zil çaldı ve tenefüsle birlikte kantin öğrencilerle dolmuştu. Ben yerimden kalktım ve 'tuvalete gidiyorum sınıfta görüşürüz' diyerek kızların yanlarından ayrıldım. Yüzümde aptal bir gülümsemeyle koridor boyunca ilerledim. Kafamda değişim senaryolar üretiyordum. Fatih Ali'nin bir sevgilisi olmaması çok mutlu etmişti beni.

O sırada koridoru dönerken pat diye elimdeki telefonum yere düşü ve kılıfından ayrıldı. Onu almak için yeltendim ve kafamı kaldırdığım o muhteşem gülüşüyle Fatih Ali bana bakıyordu. Sakalları arasından bembeyaz dişleri parlıyordu. Ya insan mıydı bu çocuk?! 'Özür dilerim, fark etmedim seni. İyimisin?' dedi bana. Bense içimden 'Oha beni bile görmediysen o gece gibi kapkara olan gözlerin bozuk olmalıydı' diyr geçirdim. Sonra afallamışçasına 'Yoo hayır iyiyim' dedim. 'Sevindim' dedi o muhteşem erkeksi ses tonuyla. Sonra elini omuzuma koydu ve tebessüm ederek yanımdan geçip gitti. İnanamıyordum. Eli omuzuma değişmişti. Çok sevdiğim siyah tuniğimi artık daha da çok seviyordum ve asla onu yıkamayacaktım. Daha sonra tuvalete zor attım kendimi ve yüzüme su çarptım. Ne oluyordu bana?

Sınıfa geldiğimde bizimkiler çoktam yerini almıştı ve hâla aynı muhabbet dönüyordu. Bu sefer Gizem ve Handeye, Semih ve Sefa'da çanak tutuyordu. Doğum günu meselesinde tabi. Fatih Ali ise hiç oralı bile olmuyordu. Gizem 'Tamam kutlamayı bizim mekanda yapıyoruz. Babamla görüştüm kafenin üst katını bize veriyor saat 7den sonra. Semih ve Sefaya ise sadece Fatih Ali'yi getirmek kalıyordu. Gerisi biz kızlarda. Okey?' Dedi. Bense 'Şahane' diyiverdim. Neden demiştim ki sanki. Fatih Ali'nin şaşkınlıkla bana baktığını fark ettim. Nasıl bakmasınki, eline şeker sıkıştırılan çocuk misali sevinivermiştim. Çünkü onunla daha fazla vakit geçirecek, daha fazla tanıma fırsatım olacaktı onu. Fatih Ali biraz mızlandı ama ısrarlara dayanamayıp kabul etmek zorunda kaldı kutlama işini. Bense kara kara ne giyeceğimi düşünürken buldum kendimi. Okuldan sonra kızlarında aynı dertten muzdarip olduğunu görünce tek olmadığıma sevindim. Ama onlar düz bir elbise bile giyseler yakışacaktı. Peki ya bana? Benim ne onlar gibi incecik belim nede elbisenin altından gözükecek zarif bacaklarım vardı. Ben topuklu ayakkabı giymeye kalksam 'kesin kırılır' endişesiyle oturduğum yerdem kalkamam. Hele elbise giymeye kalksam patades çuvalına benzerim. Bir an gitmesem mi düşündüm ama sonra kendi benliğimi hatırladım. Biri beğenecekse beni, sevecekse beni tombik bacaklarım ile olmayan bel çukurum ile sevmeli. Istersem yusyuvarlak olayım, o katmanları açarak yüreğime dokunmalı. Şeklimi değil, içimi sevmeli diye düşündüm. Converselerimi çeker giderim, ne olacak sanki.
Kızlarla ayrıldıktan sonra en yakın dostumu aradım. Lise 1. Sınıfta tanışmıştık Esmayla. O gün bugündür hiç ayrılmadık. Kan bağımız olmasada ailem oldu benim. Birbirimizinden
hiçbir şeyimizi gizlemedik. O benim için çok değerliydi. Ve bu acılı dertende yüreğimi yine o kurtarabilir diye aradım onu. Buluştuk. Ben kendime bile itiraf edemediğim korkularımı ona nasıl anlatacaktım ki? Ama birine anlatmalıydım. Yoksa bu dert beni yiyip bitirecekti. Ama bir insan nasıl derdi ki: 'Ben bi çocuktan hoşlanıyorum ama galiba. Ve korkuyorum, şişkoyuk diye beni istemezse diye!' Demezler mi adama o zaman boğazını tutta zayıfla, elde et istediğin çocuğu. Aşk bu kadar güçlü bir duygu muydu ki? Beni zayıflatacak kadar?! Kendimle boğuşurken garsonun 'Ne isterdiniz efendim?' demesiyle kendime geldim. 'Ben bi bol etli iskender alayım, yanına büyük kola. Peşinede yine büyüğünden bir künefe' başka nasıl atlatabilirdim ki bu derdi, kederi? Tabi bunu demek içinde yürek gerekliydi. 'Ben bi çay alayım' dedim sesim içime kaçmışçasına. Esma ise kahve istedi ve garson yanımızdan uzaklaştı. Esma 'Ee dökül bakalım, nasıl gidiyor üniversite hayatı?' Bense ' Berbat' diyiverdimm aslında Fatih Ali olmasa gayette şahane bir üniversite hayatım var. Münazara kulübü başkanıyım, okulda kilolarıma rağmen küçül çaplı bir popoliretem var. Hemde çok kısa bir sürede. Aktif bir insanım ne yapalım yani, olsun o kadar. 'Hayırdır' dedi Esma şaşkın gözlerle. Bense 'hani bahsetmiştim ya sana arkadaş grubumdam, işte onlardan birinin doğum günü kutlaması var yarın. Benim ise giyecek hiçbir şeyim yok.' Kimin yoksa Fatih Ali'nin mi?' deyice Esma ben şok. Nerden bilmiştiki, daha önce ona hiç Fatih Aliye olan duygularımdan bahsetmemiştim. Kendime bile bahsetmemiştim ki ben?! Esma 'artık senin içini dişini iyi biliyorum, bakma öylr. Önemsemediğin biri olmasa hayatta bu derde düşmezsin sen. Ve o gruptada önemsediğin kişi Fatih Ali.' Bu kadar çok mu belli ediyordum ki ondan hoşlandığımı. Etmemelliydim ama. Eğer öğrenecek olursa utancımdan yerine dibine geçerim. Bırakın İstanbul'u ülkemi bile değiştirmek zorunda kalırdım. Sessiz kaldım. Esma ise 'ee hadi ne duruyoruz, az vaktimiz var gidip sana şöyle seni kusursuz gösterecek elbiseler alalım.' Beni kusursuz gösterecek elbise var mıydı ki? Benim kusursuz olmam için yok olmam gerek. 'Hiç canım istemiyor, ne fark edecek ki. Fatih Alinin umrunda bile olmayacak. Ha Converslerle gitmişim ha elbiseyle' dedim umutsuzca. 'Öyle deme, bizde o zaman seni fark etmesini sağlarız' dedi umut dolu sesiyle ve daha siparişlerimiz bile gelmeden ışık hızıyla cafeden çıkıp alışveriş merkezine doğru yola koyulduk. Ben alışveriş yapmaktan pek hoşlanmayan bir tiptim. Deneme kabinlerinde gözlerimin dolması, kıyafet bulamama stresi derken bi zaman sonra neredeyse hiç alışveriş yapmamaya başladım. Düşünsenize harcayacak tonla paranız var ama size uygun kıyafet yok. Çok acı bir durum gerçekten. Sonraları internet alışverişini keşfettim. Tek tıkla, beden ölçülerime uygun kıyafetler kapımdaydı. Kabin yoktu artık! Rahat etmiştim. Tabi bu rahatlık ve kolaycılık beni dahada şişirmeye başlatmıştü. Alışveriş merkezlerine sadece o nefis yemek katlarını kullanmak için uğruyordum artık. Bugünse uzun bir aradan sonra ilk kez tekrar kıyafet alışverişi için buradaydım. Esma sağolsun. O sırada vitrinde gözüm yeşil uzun bir elbiseye takılı kaldı. Harika gözüküyordu manken üzerinde. Birdr siz onu benim üzerimde düşünün tabii, güzelim elbise çuvala dönerdi. Esma 'harika bir elbise cidden hadi bedeni var mı öğrenelim' içeri girdik...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Şişman Kızın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin