1

329 30 24
                                    

"Bugün dışarıda yemek istiyorum, bahçeyi hazırlayın."

"Emredersiniz majeste."

Bu da ne?

Etrafım karanlık, sıcak hissettiriyor. Suda yüzüyormuşum gibi.

İyi de ben denize falan atlayarak intihar etmedim ki. Evdeki tüm hapları yuttuğumu hatırlıyorum, nasıl buraya geldim?

Ah, burası öteki dünya mı yoksa?

" Masa hazır majeste ancak... İmparator majesteleri işi nedeniyle katılmayacağını bildirmemi istedi..."

İçimde bir üzüntü hissettim. Hey, bu hisler benim değil. Ama neden ben ağlayacakmış gibiyim?

"Ah, anlıyorum önemli değil. Koskoca imparatorluğu yönetmek elbette kolay değildir. Peki Alistair ne yapıyor?"

"Velihat prens hazretleri hala kılıç eğitimi görmekte, arzu ederseniz kendisine birlikte yemek yeme isteğinizi iletebilirim."

"Eğitim görüyorsa onu bölmek istemem, eğitimi bittiğinde bana haber verin. Çekilebilirsin"

"Emredersiniz majeste."

Bu kafa açan ortaçağdan gelme sohbet de ne böyle. Dümdüz konuşsanıza ne gerek var bu kadar saygı ekine, laf uzatmalara. Cehennem böyle bir yer mi yani?

"Ella'm baba ve abi meşgul olduğundan bugün yemekte sadece ikimiz varız gibi görünüyor. Neyse ki sen her zaman yanımdasın, anneyi asla bırakma olur mu?"

İçimde hissettiğim yalnızlık ve acının tarifi yoktu, ölmeden önce ben de aynı şeyleri hissetmiştim. Sonum intihar olmuştu, benimle konuşan bu kadının da sonu böyle olur muydu acaba? Neler yaşadığını bilmiyorum ancak hissettiğim bu acı her şeyi anlatır gibi, bunca zaman neler çektiğini ve neleri içine attığını anlatıyor. Bu sefer içimde bana ait bir duygu olarak yükseldi acı. Kim olduğunu bilmediğim bu kadına üzülmüştüm, benim çareyi ölmekte bulduğum bu acıyı yok etmek için o ne yapacaktı?

Bulunduğum ortamı saran bir kuvvet hissettim. Başının okşanması gibi bir his. Bunu o yapıyor olabilir mi?

"Benim minik prensesim, tatlı kızım. Doğacağın günü sabırsızlıkla bekliyorum. Büyüyüp etrafa gülücükler saçacağın o günleri. O yüzden lütfen olabildiğince çabuk doğ olur mu annecim?"

Hey, bu kadının bahsettiği bebek ben olamam değil mi? Gözlerimi açmayı ve hareket etmeyi denedim. Yapamıyorum. Sanırım gerçekten bu kadının karnındaki bebek benim. Vay canına, bebeklerin anne karnında annenin duygularını hissettiklerini söylerlerdi de inanmazdım. Bu duygular, bu kadının - yani annemin duyguları mı?

Anne kavramı bana yabancı, hiç böyle hissetmemiştim. Böyle- sevgi dolu? Annem, bana sevgi sözcükleri fısıldarken samimi. Beni severken samimi, en ufak bir art niyet taşımadan beni severken gerçekten çok samimi. Eğer henüz doğmamış bir bebek olmasam bu duygular karşısında ağlayabilirdim.

Peki annecim, bu küçük kızın en yakın zamanda doğacak ve seni asla ama asla terk etmeyecek!

***

Ah hiçbir şey yapmadan yorulmak böyle bir şeymiş demek. Gerçek manada yaptığım hiçbir şey yok, uyuyamıyorum bile. Tanrım hala anne karnında olan bir bebeğin bilincinin olması gerçekten de normal mi?

Bilincimin gelmesinin üzerinden yaklaşık iki hafta geçti, bu iki haftada annemin yaşadıklarını ve duygularını tamamen anladım. İmparator ve annem siyasi bir evlilik yapmalarına rağmen imparator annemin ilk aşkı. Benimle birlikte iki çocukları olmasına rağmen bu adam anneme en ufak bir ilgi göstermemeye yemin etmiş gibi. Ah, gerçekten annem bu dünyadaki en tatlı insan. Nasıl ona karşı bu kadar duyarsız olabilirsin?

The god-chosen princess's only wish is die quickly (bırakıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin