Hyunjin telefonu hızla yatağın diğer ucuna fırlatıp ayağa kalkmaya çalıştı. Üstündeki onlarca yorgan yüzünden kalkarken ayağı takılmış ve düşmüştü. Acıyla çığlık atıp tekrar ayağa kalkmıştı. Lavaboya koştuğunda zor ayakta duruyor gibiydi. Sürekli ayakları bir yerlere takılıyordu. Aynanın önüne geçtiğinde hızla yüzünü incelemeye başladı. Aynada kendisini görmesiyle büyük bir çığlık daha attı.
"Lan bu ne" Hyunjin gözlerinin altına dokunurken konuştu. Aynada dikkatlice yüzüne bakıyordu. Morarmış göz altları, şişmiş kıpkırmızı gözleri ve yastık yüzünden oluşan izler çok berbat gelmişti. Havalanmış saçlarını geriye doğru atmayı denedi.
"Ben ne yakışıklı adamdım lan! Aşk yüzünden geldiğim hale bak!" Hyunjin aynaya karşı sinirle konuşmuştu. Biraz daha kendine aynada baktıktan sonra hızlı bir duş alıp günlerdir açmadığı dolabının karşısına geçmişti. Dolabı açtığında sesli bir küfür etmiş ve oflamıştı. Dolap, giyecek bir şey bulamayacak kadar kötü durumdaydı. Dağılmış ve birbirinin içine girmiş kıyafetlerle doluydu. Hyunjin ıslak saçlarını elleriyle arkaya doğru atıp dolaba doğru eğildi. Kıyafetleri teker teker çıkartıp düzgün bir şey aradı. En sonunda siyah bir gömlek ve bol yine siyah olan bir pantolon giydi. Gömleğin bir kaç düğmesini açık bırakıp dışarda kalan kısımlardan birazını pantolonun içine soktu. Masada bulduğu ilk parfümü hızla sıkıp kapıya yöneldi.
"Ya delireceğim!" Hyunjin kapıyı kapatacağı anda aklına gelen şeyle durdu. Koşarak odasına gidip telefonunu ve anahtarını aldı. Tekrar kapıdan çıkacağı sırada bir süre bekledi. Unuttuğu bir şey var mı diye düşündü. Aklına gelmediği için kapıyı hızla kapattı. Koşar adımlarla Felixin evine ilerledi. Bahçe kapısından girmeden önce derin bir nefes aldı. Eve ilerlerken kapının biraz uzağında duran halıya ayağı takıldı. Düşmemek için dirense bile başaramamıştı. Kendini ileri atarak kapıya doğru düşmüştü.
"Hayır!" Hyunjin acı dolu bir sesle bağırarak söylemişti. Kapıya burnunu çarpmasıyla geri çekilip burnunu tutmuştu. Yerde oturur pozisyonda ağlamaklı bir sesle küfür ediyordu.
"Hyunjin?!" Felix hızla kapıyı açıp korkuyla Hyunjine baktı. Hyunjin utanmış bir şekilde kafasını eğdiğinde Felix daha fazla endişelenmişti. Hızla Hyunjinin yanına eğilip yüzünü incelemeye çalışmıştı. Hyunjin elleriyle yüzünü kapatmış ve kafasını eğmişti.
"Hyunjin çeksene elini!" Felix, Hyunjinin ellerini çekmeye çalışırken sinirle konuşmuştu. Hyunjin ellerini yavaşça çektiğinde elindeki kanla ağlamaya başlamıştı.
"Kalk içeri geçelim" Felix, Hyunjini yavaşça kaldırıp içeri ilerlemesini sağlamıştı. Salona ilerleyip Hyunjinin koltuğa oturmasını sağladığında hızla mutfağa gitmişti. Elinde bir buzla geri dönmüş ve Hyunjinin yanına oturmuştu.
"Sen ne kadar-" Felix buzu Hyunjinin dudağına tutarken konuşmaya başlamış ama Hyunjinin bakışlarıyla susmuştu.
"Söyle söyle" Hyunjin ağlamaklı bir ses tonuyla konuştuğunda Felix gülmemek için dudaklarının birbirine bastırmıştı.
"Biraz salak olabilir misin?" Felix gülmemek için kendini zor tutuyordu. Hyunjin, Felixin bu dediği şeye gülmüştü. Dikkatle Felixi izlemeye başlamıştı.
"Çok özledim seni" Hyunjin, Felixi izlerken söylemişti. Felix gülümsemiş ama Hyunjine bakmamıştı. Hâlâ dudağına buz tutmaya devam ediyordu. Arada buzu çekiyor ve bekliyor, sonradan tekrar geri dokunduruyordu. Hyunjin acıyla yüzünü buruşturmuştu.
"Böyle olmak zorunda mısın?" Felix buzu Hyunjinin yanına bırakıp koltuğa yaslanmıştı. Gözlerini kapatıp söylediğinde derin bir nefes almıştı. Hyunjin biraz Felixe yaklaşıp onun gibi koltuğa yaslanmıştı.
"Nasılım?" Hyunjin elinden destek alarak Felixi izlemeye başlamıştı.
"Bilmiyorum. Farklı ve garipsin" Felix gözlerini açmadan söylemişti. Hyunjin, Felixin söylediği şeyin iyi olup olmadığına karar veremiyordu.
"Bana iyi mi geliyorsun kötü mü bilmiyorum" Felix oflayarak konuştu. Gözlerini daha sıkı kapatmıştı.
"Senden uzak durmak istiyorum ama olmuyor" Hyunjin, Felixin sözünü kesmeden dinliyordu.
"Beni gerçekten sevdiğine inanmak-"
"Hayır. İnanmadığını söyleme" Hyunjin daha fazla dayanamamış ve Felixin sözünü kesmişti. Felix tekrardan derin bir nefes alıp gözlerini açmış ve Hyunjine dönmüştü.
"Bilmiyorum" Felix kısaca yanıtlamıştı. İnanmak istese bile bir yanı sürekli onun kafasını karıştırıyordu.
"Felix gerçekten çok özür dilerim. Yaptığım çok yanlıştı farkındayım ama geri alamam. Seni üzmek istemiyorum ve eğer benimle olduğunda üzüleceksen-" Hyunjin cümlesini bitirememişti. Gözleri dolmuş bir şekilde Felixe bakıyordu. Felix gözlerini sürekli Hyunjinden kaçırıyordu. Hyunjin, Felixin bir şey söylemesini bekliyordu. Ama Felix sadece sessiz kalmıştı. Hyunjin gözyaşlarını artık tutmamıştı. Koluyla gözlerini sildikten sonra ayağa kalkmıştı. Felix hâlâ sessiz durduğu için gitmesi gerektiğini fark etmişti. Felix onu çağırdığında çok başka düşüncelerle gelmişti buraya. Onu affettiği için çağırdığını düşünmüştü.
"Özür dilerim" Hyunjin sessizce mırıldanmış ve arkasını dönmüştü. Kapıya doğru ilerlediği sırada Felix hızlıca Hyunjinin kolundan tutup kendine çekmişti. Hyunjin şaşkınlıkla Felixe bakarken Felix daha da yaklaşmıştı. Hyunjin istemsizce gülümserken Felix yavaşça Hyunjinin dudaklarına doğru yaklaşmış ve hafifçe öpmüştü. Felix geriye doğru adım atarken sessizce konuşmuştu.
"Neden böylesin Hwang?"
-yazdigim en kotu bolum olabilir. olmus gibi davraniyoruz ama cunku oyle
neden boylesin hwang sozu de takildi surekli soyluyo ama nwyse artik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cat ears | hyunlix
Fanfiction"bana sürekli kedi kulaklarıyla fotoğraf atmaktan vazgeç hwang." "hayır, vazgeçmeyeceğim."