iki

281 45 54
                                    

"aptal sarışının teki işte. sırf müdürün oğlu diye onu dövemeyeceğimi sanıyor."

soobin sinirle önündeki defteri karalayıp karşısındaki beomgyu'yla konuşurken arkadaşı dudaklarını birbirine bastırıp mırıldandı. "aslında bunun seni etkilememesi gerekiyordu, defalarca kez öğretmen çocuğu dövdün. hele ki seni vukuatlarına rağmen okuldan atmayan sakin bay huening'in çocuğuna karşı sabırlı olmanı beklememiştim."

siyah saçlı olan arkadaşının bu dediğine göz devirip kafasına hafifçe vurdu. "aptal mısın? vukuatlarıma karışmıyor ama eğer kendi çocuğuna bir şey olursa anında atar beni buradan."

beomgyu bu ihtimali göz önünde bulundurunca haklısın der gibi dudaklarını büzüp kafa salladı. yine de aslında beomgyu doğru bir noktaya değinmişti. kendini o kadar hırslandıran birine karşı soobin ne olursa olsun karşılık verirdi ama o boş bakışlı sarışın durumu zorlaştırmıştı.

ders zilinin çalmasıyla öğretmenleri bayan momo sınıfa girdi, ders japoncaydı. soobin için dersin ne olduğu pek önemli değildi. o sadece kafasını sıraya koyar ve teneffüs zili çalana kadar kaldırmazdı. ara sıra telefonla da oynardı ama bayan momo telefonlayken onu yakalarsa telefonunu bir daha geri alamayabilirdi.

ön sıradaki beomgyu'nun terlediği için çıkarttığı yün hırkasını alıp başının altına koydu. yumuşak bir parfümü vardı ve bu uykusunu getiriyordu. bayan momo'nun bir kulağından girip diğerinden çıkan japonca kelimeleriyle birlikte kendini uykunun kollarına bıraktı.

yaklaşık kırk dakika sonra teneffüs ziliyle gözlerini araladığında herkes kendi halinde bir şeyler konuşuyordu ve sınıfta baş ağrıtan bir uğultu vardı. sırf bunun için bile kavga çıkartabilirdi ama kendini dizginledi. bir haftada üç kavga yeterince fazlaydı, bugünün perşembe olduğunu göz önünde bulundurursak.

boş gözlerini hareketli sınıfta gezdirirken kapıda gördüğü bedenle durakladı. bu müdürün oğlu huening kai'dı. canı sıkıldığı için onu izlemeye karar verdi, sadece canı sıkıldığı için. başka bir nedeni yoktu.

sarışın yine üzerine bir kazak giymişti, bu sefer lila tonlarında ve kalçasının altına kadar uzanıyordu. okul gömleğinin yakalarını dışarı çıkartmıştı ve kravatı da gözüküyordu. soobin böyle şeyleri umursamazdı, kravatını da öylesine bağlardı. çoğu zaman kendiliğinden çözülüyordu zaten. şimdi olduğu gibi. elinde de birkaç kitap vardı, büyük ihtimalle test kitabıydı. soobin'in tam zıttıydı, yine.

bir anda zihninde çakan şimşeklerle duraksadı, neden durup dururken kendini o çocukla karşılaştırma ihtiycı duymuştu ki? ondan gram hoşlanmıyordu bile. 

düşünceleri beynini bulandırırken kapıdaki hareketlilikle kaşları çatıldı. kai öğretmenleri bayan momo ile gülüşerek sınıftan çıkıyordu. istemsizce sırasından kalktı, gözleri ön sıraya kaydığında beomgyu'yu göremedi. o büyük ihtimalle sevgilisi yeonjun'un yanına gitmişti. 

'yapacak daha iyi bir işim yok.' diye düşündü. kai ile uğraşmaktan zarar gelmezdi.

sakin ama hızlı adımlarla kapıya ilerledi, kapıdan çıkarken bir çocuğa çarpmıştı ancan çocuk hızla önünde eğilip özürler sıralamaya başlayınca sırıttı. keyfi yerine gelmişti, insanların ondan korkması hoşuna gidiyordu.

çocuğa sert bir bakış göndermekle yetinip koridora çıktı. bayan momo ve kai merdivenlerin oradaydı. bayan momo büyük ihtimalle öğretmenler odasına çıkacaktı. kai ise ne yapardı, soobin bilmiyordu.

sırtını arkasındaki duvara yasladı ve izlemeye başladı. uzun boyu çoğu zamanki gibi yine işine yaradı.

dünün aksine kai bugün gülümsüyordu, hatta sırıtışı kulaklarına kadar uzanıyor bile denebilirdi. her zaman ifadesiz biri olmadığını öğrenmek güzeldi, böyle tepkisiz insanlara katlanmak sıkıcı olabiliyordu.

gözleri koridor duvarındaki saati buldu bir anlığına, zil çalmak üzereydi. bu çocukta bayan momo'yu teneffüs bitene kadar koridorda tutacak ne olduğunu anlayamamıştı. kendi tanıdığı bayan momo oldukça ketum ve sert bir insandı. ya da insanları tanımadan onlara etiket koymayı seven biri olduğu için onu çoktan kendine göre yargılamıştı. arkadaşları onun bu özelliğinden hoşlanmazdı ama soobin bunu pek umursamıyordu. insanlara onların fikirlerini umursayacak kadar değer vermiyordu.

nihayet zil çaldığında bakışlarının odağı tekrar onları buldu. bayan momo çantasının kayan kolunu düzeltip kai'a veda etti, ardından merdivenleri çıkmaya başladı. 

koridor neredeyse boşalmıştı, soobin'in sonraki derse girmek gibi bir derdi yoktu. o yüzden kılını bile kıpırdatmadan sarışını izlemeye devam etti.

birkaç saniye sonra, sarışının gözleri kendi gözleriyle buluştu. şimdi yüzünde deminki mutlu ifadesinden eser yoktu. anbean mimiklerini kaybeden yüzünü izlemek can sıkıcıydı. okul tarafından oldukça korkulan biri olmasına karşın bu çocuğun onu böyle yok sayması sinirlerini tekrar yükseltiyordu.

kendisine doğru gelen sarışına karşı sırtını dikleştirdi, biraz eğlenmek istiyordu. belki de ona haddini bildirmek.

sarışın tam önünden geçerken alaylı gülüşünü takınıp ona laf attı. "müdürün oğlu dersleri asıyor demek?"

kai ise onu pek umursamışa benzemiyordu. gözlerini anlık olarak siyah saçlıya dikti ve düz sesiyle mırıldandı. "dersim boş."

ardından sakin adımlarla merdivenlere ilerledi, kütüphaneye inecek gibi duruyordu. uzun olan yaslandığı duvarla olan temasını tamamen kesip ellerini cebine soktu. dağınık gömleğini pantolonunun içine sokmaya bile gerek duymamıştı. kai için o sadece havalı olmaya çalışan bir çocuktu.

öte yandan, durumlar bundan biraz daha farklıydı. soobin birileriyle kavga ederken ve başıboş biri gibi gezerken havalı olmayı ya da popülerliği umursamıyordu. onu bunu yapmaya iten şey içinde biriken öfkeyi atmak için bulduğu tek çözümdü. eğer birilerini döverek rahatlayamazsa ayaklı bir sinir küpü gibi geziyordu. ve yine kısır döngü.

kai'ın üç adım gerisinden yürürken konuşmaya devam etti. "elindeki test kitaplarından anlamalıydım. tam bir ineksin değil mi?"

diğeri hâlâ onu dikkate alıyor gibi durmuyordu. adımlarını hızlandırıp bir anda sarışının yolunu kestiğinde nihayet dikkatini çekmeyi başarmıştı.

kai boş eliyle kayan gözlüğünü düzeltti. "aynen öyle, tam bir ineğim. senin gibi serseri olmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum, choi soobin."

pekala, şu an olması gereken şey soobin'in ona serseri dediği için kai'ı evire çevire dövmesiydi. müdürün oğlu da olsa kai sınırlarını aşmıştı. kimse soobin'e serseri diyemezdi, öyle bile olsa.

ama soobin kendinin bile beklemeyeceği bir şey yaparak çarpık bir sırıtışla kai'ın yüzüne eğildi.

"demek 'choi soobin' ha? ismimi öğrenme zahmetine girecek kadar beni önemsiyor musun huening?"

detention class, sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin