Şarkı ~ Pinhani - Kurtar
➰
"Yok edeceğim hepsini."
"Bizim varlığımıza tahammülü olmayan, düşmanımız olan herkesi ortadan kaldıracağım."
Duyduklarını algılayamıyordun. Yok etmek? Ortadan kaldırmak? Karşındaki adam kararlı bakışlarla planını anlatmaya devam ederken öylece bakakaldın. Ağzından tek bir kelime çıkmadı. Zaten böyle bir durumda ne söylenebilirdi ki?
Beklemediğin cümleleri her seferinde seni şaşırtmaya devam etti. Yıllardır tanıdığın arkadaşının nasıl bu hâle geldiğini düşündün. Siz mi yanlış yapmıştınız acaba? Yeteri kadar yanında olamamış mıydınız? Aklından böyle planlar kurarken beraber sofradaydınız belki de ve hiçbiriniz farkına varamamıştınız.
Anlatacakları sonunda bittiğinde gözleri beklentiyle sana döndü. Bir şey demeden şaşkınca Eren'e bakmaya devam ettin.
"Y/N?" senin tepkisizliğinle kaşları hafifçe çatıldı.
"E-eren... Sen... Yani... Dünyayı yok edeceksin? Doğru mu anladım?"
"Evet." ifadesizce yanıtladı seni.
Garip garip ona bakmaya devam ettin. Ciddiye alamıyordun henüz. Dünyayı yok etmek de neydi? Aptal bir oyunun içinde değildiniz.
"Şaka... Değil mi? Böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin? Duvarların dışındaki her insan bizim düşmanımız değil bunu en iyi sen biliyorsun. Öfkelisin, ben de öyleyim. Ama senin öfkeni yönlendirdiğin yer yanlış."
Eren hayal kırıklığı ile sana baktığında yine şaşırdın.
"Sen, seni bu konuda destekleyeceğimi falan mı düşünmüştün? Ama sana yardım edeceğim merak etme. Bu fikri kafandan söküp atacağım."
"Ne sen, ne başka biri beni yolumdan alıkoyamaz artık. Uzun zamandır planlıyordum bunu. Her adım tek tek hesaplandı. Bunun geri dönüşü yok."
Gergince güldün. Seni korkutmaya başlamıştı artık.
"Eren... Bak. Bunlar sağlıklı bir insanın düşüneceği şeyler değil. Gel konuşalım bir seninle. Sıkıntın nedir? Uzun zamandır kendinde değil gibisin zaten. Gerçekten endişeleniyorum senin için."
Eren onu çok da ciddiye almadığını fakat korkmaya başladığını anlayınca hafifçe dudakları kıvrıldı. Madem onun safında olmayacaktın, seni iyice korkutmasında bir sakınca yoktu? Böylece diğerlerine anlatıp onlara da Eren'in asıl amacının ne olduğu haberini verirdin ve Eren'i bu açıklama yapma yükünden kurtarmış olurdun. Yavaşça üstüne yürümeye başlarken,
"Sıkıntım mı? Düşünelim. Belki de sıkıntım yüz yıldır bir duvarın içine hapsolmamızdır? Dış dünyada şeytan olarak adlandırılmamız? İnsanlarımızı canice devlerin katletmesi? Daha sayayım mı?"
Eren üstüne geldikçe geri geri adımlıyordun. Gerçekten seni ürkütmüştü. Bu duygusuz ruh hâline ne zamandır bürünmüştü? Bilmiyordun. Belin çitlere yaslandığında kaçacak yerin kalmadı. Eren de iki elini belinin yanından çitlere yaslayarak üzerinde daha çok baskı kurma fırsatını kaçırmadı.
"B-bunları ben de biliyorum Eren. Ben de yaşadım, sizinleydim biliyorsun."
"Ee? Bu her şeyden vazgeçmiş tavırların ne o zaman?"
Bu söylediği seni çok rahatsız etti. Vazgeçmek de ne demekti? Hepiniz bu zamanlara canınızı dişinize takıp gelmiştiniz. Böyle küçümsemesi çok canını sıkmıştı.
"Vazgeçmek mi? Yaptığın yanlışı tasvip etmiyorum diye vazgeçmiş mi oldum gözünde? Özür dilerim ya. Benim ne aklım ne de vicdanım karşı tarafın yaptığı gibi suçsuz insanları acımasızca katletmeyi kabul edemiyor sadece. Belki de insan olmak böyle bir şeydir? Hm?"
Söylediklerinle Eren iyice dibine girdi. Göğsü, göğüslerine yaslandığında kısık bir nefes aldın. Sol eli saçından bir tutamı yakalayıp çok ilginçmiş gibi inceledi.
"Senin hep çok ilgi çekici olduğunu düşündüm, biliyor muydun bunu?"
Ağzından dökülenler ile sertçe yutkundun. Konuştuğunuz konu ile alakasını kuramamıştın. Eren anlamsız sözlerine devam ederken gözlerin, en ufak hareketlerini takip etmeye devam etti.
"Ne kadar da hakkaniyetli ve insani düşünüyorsun öyle? Çok tatlı."
Parmaklarının arasındaki saç tutamını hafifçe çekerken başın o tarafa doğru eğildi. Burnu nerdeyse burnuna değecek kadar sana yaklaştığında,
"Peki gerçek hayatta işler böyle mi yürüyor? Bir şekilde her şey iyi ve güzel mi? Yoksa acımasızlık ve kötülük kol mu geziyor?"
Söylediklerine karşı bir şey diyemedin.
"Ben de öyle düşünmüştüm." diyip saçını bıraktı. Aralanmış dudaklarına çok hafifçe dudaklarını değdirdi ve zor geliyormuş gibi senden uzaklaştı.
"A-ama-" diye karşı çıkacakken senin sözünü kesti.
"Ben anlayacağımı anladım, sevgilim. Hiç boşuna nefesini tüketme."
Biraz önce yaptıklarından dolayı kalbin hâlâ hızla çarparken son söyledikleriyle atmayı bırakmıştı sanki. Sevgilim mi? Bütün bunlar nereden çıkmıştı şimdi?
Seni arkasında bırakıp ilerlemeye başladı. Biraz soluklanıp kendine geldiğinde titreyen sesinle arkasından seslendin.
"EREN!"
Yavaşlayıp durdu. Ama arkasını dönmedi. Bunu onay olarak algılayıp devam ettin.
"Hiç mi umut yok? Birazcık bile mi?"
Söylediklerinle dönüp sana baktı. Yüzünde yeşeren acı tebessüm yüreğini sızlattı. Sol gözünden akan bir damla yaş yanağını sıyırırken yavaşça başını olumsuz anlamda salladı.
Dehşetle onu izlerken son bir kez sana baktı. Tekrar sırtını dönüp kendi yolunda ilerlemeye başladı. Sen de her zaman olduğun yerdeydin.
Arkasından sadece gidişini izledin.
*******
Bittiii. Son bölümü beğendim ben baya. Tabi biraz daha bekleyecek olmamız ne kadar hoşuma gitmese de .s
Bölümü izledikten sonra Pinhani'nin 'Kurtar' şarkısının Eren'e çok uyduğunu düşündüm. Bölümden ve şarkıdan yola çıkarak kısa bir hikaye yazdım. Umarım beğenmişsinizdir.
Meraklısına şarkının sözleri de burada👇🏽
Öfkemden kurtar dünyayı
Öfkemden kurtar
Nefretten kurtar insanları
Şiddetten kurtarFikrimden kurtar bu aklımı
Nefsimden kurtar
Nefretten kurtar insanları
Ölmekten kurtarUmut birazcık kaldıysa
Kalan günler geri dönmek için
İyileşmek için yeterli değil mi
Umut birazcık kaldıysa
Kalan günler geri dönmek için
İyileşmek için yeterYokluktan kurtar çocukları
Açlıktan kurtar
Şehrimden kurtar hayvanları
İnsandan kurtarFikrimden kurtar bu aklımı
Fikrimden kurtar
Nefretten kurtar insanları
Ölmekten kurtar~