0.3

116 12 2
                                    

minho, okulun eski basketbol takım kaptanıydı. jisung ise yeni kaptan. minho gün geçtikçe jisung'a karşı kinleniyor, kaptanlıktan atılması için jisung'a sataşıyor. onunla laf dalaşına girmeye çalışıyordu.

jisung ise tam tersi bir karaktere sahipti.

jisung sabırlıydı. minho'nun onu kıskandığını biliyordu ve bu yüzden minho'nun ona karşı söylediği sözlere karşılık vermiyordu. jisung'un bu davranışı minho'yu daha çok sinirlendirip kinlendiriyordu.

"bu çocuk gerçekten senin peşini rahat bırakmayacak gibi jisung hyung"

-bırakmak zorunda.. bu şekil hiçbir yere gelemeyecek. beni kıskandığı için resmen kıskançlıktan kendini sikecek.

"minho'yu biliyorsun, tuhaf birisi. onunla tartışma içinde olmanı tavsiye etmem hyung"

-biliyorum Jeongin. bu yüzden susuyorum, eğer biraz daha bunu devam ettirirse bu sefer gerçekten ben de onunla uğraşırım.

(jisung)
haftaya çarşamba günü karşı takım ile maçımız vardı. kaptan olmak zordu, zor olduğu kadar stresliydi. koç bütün sorumluluğu bana vermişti ve koskoca takımı çalıştırmakla sorumluydum.

çoğu kişi beni minho ile kıyaslıyordu. benim iyi olmadığımı, minho'nun benden daha iyi bir kaptan olduğunu söylüyorlardı.

bu sözlere kulak asmamaya çalışsamda içten içe doğru olduğunu biliyordum.

doğruydu, ben iyi değildim.

minho benden daha çok daha iyiydi. benden yakışıklı, uzun, yapılı, kaslı ve yetenekliydi. bir kaptanda olması gereken bütün özelliklere sahipti. Bunu minho da biliyordu.

ve bu bilincin vermiş olduğu özgüven ile benimle uğraşıyordu. bıkmadan, yılmadan her gün benimle uğraşıyordu.

bunu kimse bilmiyor, lee minho benim eski crushlarımdan biriydi. o gerçekten yakışıklıydı onu gören, arkasını dönüp tekrar bakardı. koyu mor saçları adeta onu bir yunan tanrısı gibi gösteriyordu. yüz hatları, vücudu, dolgun dudakları, keskin ve şekilli burnu..

o kusursuzdu...

lee minho eşcinseldi. genelde ondan etkilenen genç erkeklerle oynar ve bırakırdı. kısacası piçin tekiydi, insanların duygularıyla oynamak onun en sevdiği şeydi.

lee minho birisine duygusal bir şeyler hissedebilir miydi?

tabi bunların hepsi eskide kaldı. o benim rakiplerimden bir tanesi. bırakın onun yüzünü görmeyi sesini bile duymaya tahammül edemiyorum.

-

jisung eve vardığında antrenmanın vermiş olduğu yorgunluk ile kendini salonun geniş koltuğuna doğru bıraktı. sırtı koltuk ile buluştuğunda öylesine rahatlamıştı ki, o koltukta beş saniye içerisinde uykuya dalabilirdi.

merdivenlerden üçer beşer çıktıktan sonra kendini doğruca banyoya attı. terli tişörtünü ve şortunu çıkardıktan sonra soğuk su ile güzel bir duş aldı. soğuk su yüzüne, vücuduna değdikçe gözlerini kırpıştırıyordu.

sırtı ve kolları resmen ağrıdan kopacak gibiydi. daha öncesinde böyle bir ağrıyla karşılaşmamıştı. şu an tek istediği şey iyi bir masaj salonunda saatlerce sırtına masaj yapılmasıydı.

beline bağladığı mor havlu ile kendini yatağına doğru bıraktı. komidinin üzerinde olan telefonuna uzandığında, tam altı dakika önce twitterdan gelen bildirimini gördü.

regret, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin