Hoşgeldiniz... Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın:)
.
.Anlaşılan o ki, çalan kapının mükemmel uykumu bozmaya yeminliydi sanki ama ne benim kalkmaya, ne de onun susmaya niyeti yoktu.
Yatağın diğer tarafında elime ilk gelen yastığı kulaklarıma bastırıp uyumaya çalıştım. Başka şeyler düşünmeye çalıştım. Tekrar uyumak, bu sesi görmezden gelmek mümkün değildi.
"Şimdi siktim belanı."
Bir hışımla yataktan kalkıp hızlı adımlarla merdivenlerden indim. Kapıya gidene kadar savurduğum küfürlerin haddi hesabı yoktu.
Kapıyı sertçe açtığımda karşılaştığım manzarayla başımı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım.
"Ne oldu? Beni gördüğüne pek sevinmedin J."
Yüzüme yapmacık bir gülümseme takınıp tam ortasında durduğum kapıda yan dönerek elimle geçmesini işaret ettim.
"Hiç öyle şey olur mu? Çok sevindim. Öyle mutluyum ki şuan... Boğazına yapışmamak için kendimi zor tutuyorum Mino." Derinden gelen bir kahkaha atıp içeri girdi. Patronum olmasa şuan daha farklı şeyler yaşanıyor olurdu. Benim hoşuma gidecek türden şeyler...
"Sen takıl kafana göre, geliyorum." Diyerek odama geri döndüm. Üzerimdeki iki parça pijama takımımı çıkartıp hızlıca bir taytı ve de bol bir tişörtü geçirdim üzerime.
Aşağı geri döndüğümde Mino ortalıklarda yoktu ama mutfaktan güzel kokular geliyordu. "Ne o, sabah sabah iyilik meleği mi oldun?" Diye seslendim evin içine. Yaptığı soslu yumurta tabağından ayak üstü bir kaç yumurta ağzıma attıktan sonra dolaptan çıkardığım iki birayı açıp mutfak tezgahına bıraktım.
Elinde bir kaç poşetle içeri döndü. "Yok ya, sürekli dışarıdan sağlıksız beslendiğin için senin o miden ve organların bayram etsin diye. İnsanlık namına yani çok irdeleme." Bira şişesini kafama dikerken güldüm.
"Mide diyorsun? İnsanlık namına..." Attığım kahkaha mutfakta yankılanırken Mino'nun buzdolabını açıp bana dönerken attığı o "Ben malımı biliyorum." bakışıyla gözlerimi devirdim.
"Buz dolapları bira yığınları veya viski şişeleri için değildir Jane. Öyleyse bu dolabın hali ne?"
Sırtımı mutfak tezgahına dayayıp ellerimi iki yana doğru açtım. "Bilmem." Diyerek kestirip attım.
"Ne bu kendine nefretin? Neden? Anlamıyorum ben seni bu kadar sevip önemserken senin bu nefretin..." Bana doğru gelip tam önümde durdu.
"Benim kendime olan nefretim falan yok. Hayata başka açılardan bakıyoruz Mino." Burukça gülümsedi. "Benim baktığım açıdan sen o kadar güzelsin ki."
"Yanlış yapıyorsun Mino. Bu konuşmayı her zam-"
Bir anda dudaklarıma yapışmasıyla sözümün kesilmesi bir oldu. Elleri belimde ve göğsümde gezinirken bense ona karşılık veriyordum. Tıpkı ondan önceki herkese verdiğim gibi.
Ben kimseyi sevip aşık olmazdım. Ben aşka da sevgiye de inanmayanlardandım. Benim için şehvet, tutku ve seks yeterince tatmin ediciydi. Ben bu değildim. Beni en yakından tanıyanlardan biri Mino iken bunu bile bile yapıyordu. Bile bile ateşe atlıyordu.
