03

3 0 0
                                    


Nizamiyedeki askere durumu anlatmamız neredeyse yarım saat sürdüğü için ancak içeri girebiliyorduk ve ben ayakta durmaktan yorulmuştum. Ali –sözde nişanlım- hala elimi tutuyordu ve bir süre sonra bu garip gelmemeye başlamıştı.

Yaklaşık bir kilometre yürüdükten sonra ağaçların arasından ilk bina gözüktüğünde isyan etmek üzereydim. Kışla arazisinde yer geniş olduğu için bina girişten bu kadar uzak olmalıydı. Yerdeki asimetrik taşlardan bu yolun yürüyerek geçilmek için tasarlanmadığı belli oluyordu.

Telefon trafiğimizi üstlenen askerin peşinden çirkin sarı bir binaya doğru yürürken Ali'ye baktım. Yüzünde endişeyi bırakın merak bile yoktu. Askere bir bakış atıp duyma mesafesinde olmadığına kanaat getirince:

--'Bunun işe yarayacağından emin misin? Kardeşimin de hakkını yakmak istemem. Onun gemiye binmesi gerekiyor.' dedim yine de fısıltıyla. Tedbirli olmakta fayda vardı. Elimi hafifçe sıkarak onaylar gibi başını eğdi.

--'Merak etme. Bir sağlık sorunun çıkmazsa alınırsın. Umarım çıkmaz.'

Sözleri yüreğime su serperken yüzünü inceledim yandan. En az birkaç günlük sakalı ve uzamış saçlarıyla onun da bir süredir yolda olduğunu tahmin edebiliyordum. Nereden gelmişti? Bilmem gerekir miydi? Biri sorarsa nişanlımın nereden geldiğini söyleyebilmeliydim, değil mi?

Bir diğer merakım Mirsat ve çocukların nerede olduğuydu. Binaların dışında askerlerden başka kimse yoktu. Herkes içeride olmalıydı ama hangi binada olduklarını birine sormam gerekecekti.

Bizi zar zor içeri alan asker bir binaya sokup büyük bir kapının önünde durduğunda biz de durduk. Ali'ye bakıp beni tamamen görmezden gelerek:

--'Sadece sen.' dedi ve kapıyı tıklayıp girdi. Ali de onun ardından girdiğinde yarım saattir elinin içinde ısınan elim anında üşüdü.

Bu insanları ikna edebilecek miydi? Ona inanmazsalar beni atarlardı ki buna itiraz etmezdim. Ama ya kardeşimin de burada olduğunu fark edip onu da atarsalar? Nasıl anlayacaklar ki? Araştırma yapmadıkları takdirde bu sonuca ulaşmaları imkânsızdı.

Odadan çıkan askerin sert bakışları altında 20 dakikadan fazla beklemiştim ki kapı yeniden açıldı. Ali'yi gördüğümde koşup tekrar elini tutmak için bir adım atmıştım ki arkasındaki üniformalı adam gördüm.

Ali kenara çekildi ve beni gösterip:

--'İşte nişanlım Leyla, Komutanım.' dedi gülümseyerek. Her an gözü seğirmeye başlayacak gibi yapmacık bir gülümsemeydi bu. Komutan beni baştan ayağa süzüp:

--'Ali Bey, dediğim gibi, sağlık taramasında bir sorun çıkmazsa ve diğer koşulu kabul ederseniz sizi gemiye alabilirim. Aksi takdirde cevabım hayır olacaktır.' diye ültimatom verir bir tonlamayla konuştu. Sesi otoriter ve ürkütücü derecede itaate zorlayıcıydı. Ali ise bunu fark etmemiş gibi minnetle:

--'Sağlık taramasından sonra size bildireceğim. Bir sorun olacağını sanmıyorum.' Dedi nezaketten kırılarak. Gemiye binmeme izin verecek adam bu olmalıydı. Komutan eliyle kovar gibi bir işaret yapınca yeniden askerin peşine takılıp binadan akşam sıcağına çıktık.


***


Sağlık taraması denen şeyin beklediğimden de detaylı bir süreç olduğunu anladığımda akciğerlerimin iyi durumda olduğunu belli eden kutucuğa işaret konmuş, sonraki test için bir hemşireyi takip ediyordum.

Kadının beyaz teni benim yanmış tenimin yanında öyle güzel ve sağlıklı görünüyordu ki neredeyse utanmıştım. Yürürken sallanan kalçaları benimki gibi kemikten ibaret değil dolgundu ve göğüsleri de benimkileri utandıracak kadar büyüktü. Kadına bakmamaya karar verdim çünkü baktıkça kötü hissediyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 05, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nar-9Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin