Kim Seungmin'le çalışmak tam bir işkenceydi.
Hayır, kötü birisi değildi fakat her şeyin kusuruz olmasıyla kafayı yemişti.
Bayan Yeri bile bıkmış gözüküyordu ve biz sadece makyajla görevliydik, kadın iki günde resmen çöküşe geçmiş gibiyse diğer çalışanları düşünemiyordum.
Makyaj yaparken, fondötenin ya da kapatıcının rengi bir ton açık kaldığında sildirip baştan yaptırıyordu. Veya yapılan makyajın o günkü sahneye uygun olmadığını söyleyip tekrardan yapmamızı istiyor ve sürekli söyleniyordu.
İkinci günün sonunda kırk gündür aralıksız çalışıyormuş gibi yorulmuştum. Fiziksel olarak değil, mental olarak.
Sonunda eve geçtiğimde, Jeongin televizyonun karşısına yığılmış film izliyordu. "Sen nasıl öğrencisin ya?" dedim montumu çıkartırken. "Asla ders çalıştığını görmüyorum."
Gözlerini devirirken elindeki kaseden mısır avuçlayıp ağzına attı. "Hyung bence sen ders çalışmak konusunda konuşacak son insan bile değilsin."
Üstüne yürürken cevap verdim. "Seni gebertirim Jeongin."
"Aman çok korktum."
"Senden üç yaş büyüğüm ben! Benimle böyle konuşamazsın." diye cırlarken, asla bir taraflarına takmadığını fark ettiğimde boşuna laf anlatmamaya karar verdim.
Koltuğun diğer tarafına geçip izlediği filme bakmaya başladığımda aramızda oluşan sessizliği Jeongin böldü. "Kızdın mı? Özür dilerim."
Kafasını kollarımın arasına alıp yanaklarını sıktırdım. Dünyanın en tatlı insanıyken ona kızmam imkansızdı. "Saçmalama, kızmadım. Ama biraz düzgün konuş."
Filmi izlemeye devam ederken sadece ekrana bakıyordum, yarısından çoğunu izlemiş olduğundan konusunun ne olduğunu bile anlamamıştım.
Telefonumdan gelen bildirim sesiyle telefonumu elime alırken, mesaj atan ismi görünce gözlerim büyümüştü.
"Hyung, ne yapıyorsun?"
Hyunjin'in yazmasına mı, yoksa random bir şekilde ne yaptığımı sormasına mı şaşırsam bilememiştim. Gözlerim öylece mesaj kutusuna bakarken Jeongin telefona eğildi. "Kim yazmış?"
Telefonun ekranını hemen kapattım. Niye gizleme ihtiyacı duyduğumu bilmiyordum. "Miyeon yazmış, yok bir şey." derken ayağa kalktım.
Jeongin'in inanmadım diyen bakışlarını umursamadım. "Duşa giriyorum ben. Sende yediklerini topla. Hem çalışıp, hem de evi temizleyemem."
Odama geçtiğimde, telefonu tekrar elime alıp Hyunjin'e cevap yazdım.
"Eve yeni geldim sayılır. Sen ne yapıyorsun? Bir şey mi oldu yoksa?"
Cevap gelmesini beklerken, profil fotoğrafına tıkladım. Ayna karşısında çekildiği bir fotoğrafı vardı ve her zamanki gibi mükemmel gözüküyordu.
"Hayır, bir şey olmadı. Öyle yazmak istedim sadece."
Ben yanıtlamadan ikinci mesajı attı.
"Aslında canım çok sıkılıyor. İşin yoksa bana gel, diyecektim."
Yattığım yerden doğrulurken, mesajı doğru mu anladığımdan emin olmak için tekrar okudum.
Cidden o kadar yalnız mıydı da benimle bir şeyler yapmak istiyordu?
"Şimdi mi?"
Cevap yazdıktan sonra, pencereden dışarı baktım. Hava tahmininde yoğun kar yağışı gösteriyordu fakat şu an yağmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sweet talker || hyunho
FanfictionMinho, dünyaca ünlü idol Hwang Hyunjin'in makyözünün asistanı olarak işe başlar.