4

2K 261 79
                                    

"Hyung! Kalk hemen uyuya kalmışız." Diye çığıran Jeongin'in sesiyle uyanmış, yarım saat içinde evden aceleyle çıkmıştım.

Şimdiyse trafik ışıklarında beklerken makyajımı yapmaya çalışıyordum. Nasıl uyanamadığımı anlayamıyordum, alarmın sesini normalde anında duyup uyandırdım.

Arkadan gelen korno sesiyle ışığa baktığımda yeşil yanmıştı bile, arabayı hızla sürdüm, şükürler olsun ki geç kalmadan şirkete varmıştım.

Bugün Hyunjin'in geri dönüşü için video çekimi vardı. 3 farklı mekanda çekimler olacaktı, bugünkü çekim iç mekandı.

Bunları dün akşam bana mesaj atan Felix sayesinde öğrenmiştim. Bana şirket çalışanları hakkında bir sürü bilgi vermişti.

Mesela Bay Chris Hyunjin'in menajeriydi, Felix'in dediğine göre genç yaşına rağmen piyasadaki en iyi menajerlerdenmiş. Ayrıca onun gerçekten iyi biri olduğunu da söylemişti.

Bayan Minji ve Bay Joon ise stylist kısmıyla ilgilenen kişilerdi, onlarla çok ilişkim olacağını düşünmüyordum. Zaten Felix'in anlattığına göre ikiside işinde ne kadar iyi olsada kişilikleri korkunçmuş, özellikle Bayan Minji Felix'in yaptığı hiçbir şeyi beğenmiyormuş. Bu yüzden o ikiliden uzak durmak en iyisi diye aklıma not etmiştim.

Bayan Yeri hakkında Felix'te çok bir şey bilmiyordu, sadece iş disiplini yönünden katı olan biri olduğunu söylemişti.

Bir sürü kişiyi saymıştı, ama çoğunu hatırlamıyordum. Daha tanışmamızın ilk gününde bu kadar çok konuşması beni şaşırtmıştı.

"Minho, malzemeleri kutuya yerleştir. Bir saat sonra çıkacağız." diyen Bayan Yeri, bir yandan Hyunjin'in yüzüne maske yapmakla meşguldü.
"Tamam efendim."
"Fırçaları yıkamış mıydın dün?"
"Evet yıkadım."
Zaten yapacak başka bir işim yoktu, cidden sabahtan beri tek yaptığım ayak işleriydi.

"Ben şimdi konsept hakkında konuşmak için Bayan Minji'nin yanına gidiyorum, on beş dakika sonra Hyunjin'in maskesini temizleyip bakım yağlarını sürersin."

Bayan Yeri odadan çıkınca Hyunjin ve kenardaki koltukta uyuyan bir çalışanla kalmıştık. Yavaşça Hyunjin'e doğru döndüğümde kafasını koltuğun arkasına yaslamış, gözlerini kapatmış bir şekildeydi. Saçlarını bağlamıştı. Üstünde v yaka bir kazak vardı ve boynu... Bilirsiniz işte, harika gözüküyordu.

"Daha ne kadar bana bakmaya devam edeceksin?" Gözlerini açmadan konuşan Hyunjin yüzünden kulaklarım kızarırken hızlıca önüme döndüm. Malzemeleri kutuya koymaya devam ederken konuştum.
"Kusura bakmayın dalmışım."

15 dakika geçtikten sonra Hyunjin ayağa kalkmış, makyaj masasının sandalyesine oturmuştu. Bende pamukları ve bakım yağlarını alıp yanına yaklaştım. Yüzündeki kağıt maskeyi kaldırırken gözlerini açmış, yüzümü incelemeye koyulmuştu. Zaten kızaran kulaklarım alev topuna dönmüştü bile.

"Yakından da yakışıklıymışsın." diyen Hyunjin'e boş boş baka kaldım. "Ben mi?"

"Evet, eminim ilk defa duymamışsındır, niye bu kadar şaşırdın ki?" Derken yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
"Ah, teşekkürler."

Cidden liseli ergenler gibi davranıyordum.

Pamuğa yağlardan birini döküp yüzünü silmeye başladığımda Hyunjin'e daha da yakınlaşmıştım, yüzü gerçekten güzel ve pürüzsüzdü.

Yüzünü silmeyi bitirdiğimde sıra dudaklarına gelmişti, dudak balmı lipstick şeklinde olmadığından kulak pamuğuyla sürmeye karar vermiştim. Kulak pamuğunu kutuya daldıracakken Hyunjin kolumdan tutup beni durdurdu.

"Dudağıma pamuk değmesini sevmiyorum, elinle sür." Kafamı sallayarak onayladığımda kafasını tekrar sandalyenin baş kısmına yaslayarak gözlerini kapattı.

Tamam derin nefes alıp vermeliyim. Bunu başarabilirim.

İçimden kendimi desteklerken elime aldığım balmı yavaşça dudağına sürdüm. Dudakları hafif pembe ve dolgundu, ben parmağımı dudağında gezdirirken Hyunjin gözlerini açıp yüzüme baktı.

Bana öyle bakınca elim donup kalmıştı, parmağım alt dudağında duruyordu.

Hyunjin'in bakışları yüzümde gezinirken, aklım geçte olsa başıma geldi ve parmağımı dudağından çekip uzaklaştım.
"Evet bitti."

Dudaklarını birbirine sürten Hyunjin ayağa kalkarken teşekkür etti, o sırada da menajeri Bay Chris odaya girip artık çıkmamız gerektiğini söyledi.

Hyunjin ve Bay Chris odadan önce çıkarken aynada ki kızarmış suratıma bakakaldım.

~~~~~~~~~~~~~~∆~~~~~~~~~~~~~~
Bugünkü çekimler bitince yapılacak başka bir iş olmadığı için herkes dağılmıştı. Ben de her zaman ki gibi Miyeon'un pastanesine gelmiştim, Jeongin'in istediği çikolatalı keklerden alacaktım.

Miyeon bu pastaneyi yaklaşık iki yıl önce açmıştı, babasıyla başta çok tartışsada sonunda kendi isteğini yapmıştı.

Açıkçası başta benimde babası gibi pastanenin tutacağından çok ümidim yoktu ama şaşırtıcı bir şekilde bu civarda hızla ün kazanarak en iyisi olmuştu.

Miyeon bir yandan kupaya kahve koyarken konuştu."Ee nasıl gidiyor yeni işin?"

"İyi, çok bir şey yapmıyorum."

Kahveyi önüme koyduktan sonra çikolatalı kekten dilim kesmeye başlarken bende sandalyede doğrulup kahveden bir yudum aldım.
"Sana bir şey soracağım."

Miyeon keki önüme koyarken kafasını salladı. "Sence Hyunjin'den bu kadar hızlı etkilenmem normal mi?"

Miyeon omzuma vurarak cevap verdi.
"Deli misin sen? Asıl etkilenmesen garip olurdu. Hwang Hyunjin den bahsediyoruz sonuçta."

Kahvemden tekrar bir yudum alırken ofladım. "Öyle değil işte. Adam bana bir şey söylüyor donup kalıyorum resmen."

Miyeon dudaklarını büzerek konuştu.
"Yapacak bir şey yok Minho. Bu işi çok aradın saçma sapan davranmamaya çalış."

Miyeon böyleydi, ne düşünürse direkt olarak söylerdi ve açıkçası onun bu huyunu çok seviyordum, yapmacık hissettirmiyordu.

Ayrıca haklıydı, aylar sonra bu işi mucizevi bir şekilde bulmuştum, kaybetmemek için elimden geleni yapmalıydım.

sweet talker || hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin