29 Haziran 2019.
Bugünü her ne kadar hayatının en iğrenç günü olarak nitelendirse de her şey o kadar da kötü ilerlememişti bir noktada. Katıldığı davette yaşadıkları kız farkında olmasa bile onun için dönüm noktası niteliğindeydi. Üstündeki ceketi yatağın yanındaki koltuğa koyup sırtüstü yatağına uzandı ve bugünü düşünmeye başladı.
Babası zengin bir iş adamıydı. Yaptığı her şey ailesi içindi. Babasını düşününce gözünden bir damla yaş yanağından çenesine doğru aktı ve makyajlı yüzünde ten rengini belli edecek bir yol çizerek boynuna indi. Her kızın özeneceği bir hayatı vardı ama o bu durumda olmak istiyor muydu, ona bir şans verilmiş miydi? Hayır. Her şeyi yapmak zorunda kalmış ve yaşadığı acılara göğüs germişti. Bundan dokuz ay öncesinde hayatı o kadar düzgündü ki, geleceğiyle ilgili en ufak ayrıntı bile planlanmıştı. Mesela staj yaptığı mimarlık ofisindeki süresi neredeyse tamamlanmıştı. Kendi ofisini kurup büyük proje teklifleri alacaktı. Daha stajyerken bile babasının çevresi sayesinde ufak tefek iş teklifleri almış, kendi parasını kazanmaya başlamıştı. Mimarlık çocukken hayalini kurduğu meslekti. Daha 9 yaşındayken eline resim defterini ve kalemlerini alıp bahçede evlerini yeniden tasarlayışı dün gibiydi. Ailesi her konuda onun arkasındaydı. Türkiye ve yurt dışında istediği eğitimi alabilmesi için ellerinden geleni yapmışlardı. Ta ki 3 Kasım 2018'e kadar.
*3 Kasım 2018*
Bugün hava çok güzeldi, kış mevsimi olsa bile insanın içini sıcacık yapan bir güneş perdeleri açık camımdan bana göz kırpıyordu. Aceleyle masamın üstündeki çizim kağıtlarını ve kalemlerimi toplayıp proje tüpüme attım. Sabaha kadar çalışmıştım. Muhtemelen şu an zombi gibi görünüyordum ama bugün önemli bir gündü. Hızlıca banyoya koştum ve bugün olabilecekleri düşünmeye başladım. Daha önce babamın çevresi sayesinde aldığım işlerle pek kendimi kanıtlayamamıştım. Herkes 'babası sayesinde aldı, yoksa yapamazdı' gibi şeyler söylüyordu ve iyice sinirlerim bozulmaya başlamıştı bu duruma. Bunları düşünürken bir yandan da kendimi gereksiz yere haşladığımı farkettim. Bornozumu giyip banyodan çıktım ve dolap karşısındaki mesaim başladı. Okula giderken fazla şık olmanın bir anlamı yoktu, 2 derse girip çıkacaktım ama bugün proje teslim günüydü aynı zamanda. Yanımda kıyafet sürüklemek de istemiyordum. Blazer ceket ve kumaş pantolon ikilisinin bugün için gayet uygun bir seçim olduğuna karar vererek saçlarımı maşalamaya başladım. Gelinin kız kardeşi maşası değil tabi, hafif dalgaların ceket üstüne yakışacağını bildiğimden hafif dalgayla saçlarımı hallettim. Ten makyajı ardından toprak tonlarında bir far, eyeliner, rimel ve rujla makyajımı da tamamlayıp odamdan çıktım.
Arabama ilerlerken içim kıpır kıpırdı. Bugünüm güzel geçerse sanırım herkes yetenekli bir mimar olduğumu anlayacak ve 'babamın çevresi' etiketinden kurtulacaktım. Hem hava da geçen yağmurlu günlerin aksine bugün çok güzeldi. Bugün hiçbir şey canımı sıkamazdı. Okula beş dakikalık bir mesafe kala Işık'ı aradım.
-Günaydın kankaların en barzosu. Okula beş dakikalık uzaklıktayım. Ne yaptın, okulda mısın?
Işık'ın karşı taraftan homurdanmasını duyunca kıkırdadım, barzoydu ama.
+Kızım sabah sabah ne barzosu, ne diyorsun sen? Çabuk gel kantindeyim. Zaten sınıftaki ponpon kızlar sinir kat sayımı 1500 yaptı daha şimdiden. Acele et elimden bi kaza çıkacak!
-Tamam be, sen bi rahat olsana ya bi relax bi gevşe. Takma sen onları. Otoparka girdim iki dakikaya yanındayım.
+Tamam. Acele et.
Telefonu suratıma kapatıp kızlara öldürecekmiş gibi bakmaya başlamıştır bu kesin diye düşünerek arabamı park ettim ve eşyalarımı alıp dışarı çıktım. Hafif bi rüzgarla saçlarım uçuşuyor, güneş gözlüğüm gözümde ellerimde kitaplar cool cool ilerleyip aynı anda kantindeki Işık'ı görmeye çalışırken biriyle çarpıştım. Bir hışımla güneş gözlüğümü gözümden çektim.
![](https://img.wattpad.com/cover/308249383-288-k0d5250.jpg)