⊹୨2୧⊹

136 24 99
                                    

Kapının açıldığını duyunca salondan girişe doğru ilerlemeye başladı. Tam karşısına gelmek adına köşeyi dönmüştü ki... Her şey çok ani gelişti, saniyeler içinde kendisini yere yapışmış ve elindeki kutunun sevgilisinin ayağının dibine kadar fırlamış olarak buldu. Kapıda duran aşkının şaşkınlıkla kesik ve sesli bir nefes çektiğini duysa da hemen kendisini toparlayıp elleri ve dizleri üzerinde biraz ilerledi ve kutuya uzandı. Yüzükleri göstermemeye özen gösterip sağlam olduklarından emin olduktan sonra başını kaldırıp ona baktı.

Arkasından vuran ışıktan siması pek belli olmasa da hayatının aşkı karşısındaydı işte. İçerinin loş ışığından da yüzünden endişesi belli oluyordu ve tam ağzını açmışken Taehyung onu teselli etmek için en içten gülümsemesini verdi.

"Ben iyiyim hayatım, endişelenme."

Elindeki kutuya saniyelik bir bakışlarını indirip geri ona baktı. Yüzünde yer alan şimdiki ifade öncekine kıyasla okunması zordu, yine de Taehyung bunu heyecana verip elindeki kutuyu sıktı.

"Bunu yapmayı yıllardır bekliyordum," diye sözüne başladı fakat tamamlayacak vakti bulamadı. Tam kutuyu açmış ona çevirecekken sevgilisi gerileyip hızla evden uzaklaşmaya başladı.

"Ne– d-dur, Hyunki!" Dizleri düştüğü için sızlasa bile ayaklandı ve aşkının peşinden koşmaya başladı.

Tamam, kabul etmek gerekirse kalbi kırılmıştı. En azından yıllardır süren ilişkilerinin taçlanması gerektiği anda bu türden bir tepkiyle karşılaşmayı hiç beklememişti... En azından bir 'hayır' duyacağını düşünmüştü ama asıl olay bu değildi.

Peşinden koştuğu bedeni kolundan yakalamayı başardığında apartman girişini geçmiş, kaldırımda duruyorlardı. Kendisine dönen yüzdeki gerginlik hafiften belli oluyordu, gözlerinde bir korku da vardı.

"Hyunki" diye seslendi ona Taehyung, sesindeki kırgınlığı gizlemeyi başaramamıştı; "neden kaçıyorsun benden?"

Karşısındaki minyon adam başını eğdi hafifçe, Taehyung'un aklından tüm umutları ve hayalleri uçuşuverdi o an. Elinde kalmış olan kutuyu cebine koydu, ardından elini yavaşça tuttuğu koldan çekti.

"Peki," dedi daha da kısılan sesiyle, gözleri dolmasın diye yumruklarını sıkmak durumunda kaldı ve sözünün devamını korkarak getirdi: "En azından neden... beni reddettiğini söyleyebilir misin?"

Bunu sormak her açıdan zor gelmiş olsa da hiç olmadı bir cevapla reddedilmiş olmak istiyordu.

"Ben... özür dilerim, Taehyung-ssi," dedi karşısındaki ve Taehyung'un tüm ruh hali yüz seksen derece değişti.

Bu ses yabancıydı. Hyunki'den bir iki ton daha kalın ama bir o kadar da yumuşak olan bu sesi daha önce hiç duymamıştı.

"Affedersiniz–"

"Biliyorum." Karşısındaki lafını kesse de buna sinirlenmedi Taehyung, aksine, kafasının karışık olduğunu belirten yüz ifadesinden bir gram eksiltmeyerek karşısındaki bu yabancı adamdan bir açıklama bekledi. Adam başını kaldırıp Taehyung'a bakınca Taehyung kendisini daha da kaybolmuş hissetti. Karşısındaki kişi ilk bakışta Hyunki'yle aynıydı. Yüzü olsun, vücut porsiyonu olsun... Dikkatli bakılınca anca farklılıklar boy göstermeye başlıyordu.

Ne tür bir kamera şakasıydı bu?

"Kardeşim adına çok özür dilerim," diyerek Taehyung'u daha da şaşırttığı yetmiyormuş gibi karşısında resmi bir selam verdi. Taehyung an itibariyle kısa devre yapmıştı, sanki durumun içindeymiş ama aynı zamanda uzaktan izliyormuş gibi hissetmişti.

marry me! ©Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin