Merhaba.
Nasılsınız?
Bölüm düzyazı olduğu için epey uğraştım. Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin.
Şimdiden teşekkür ederim.
İyi okumalar.
...
Başıma ağrılar girmişti. Son birkaç gündür üst üste gelen gerçekler sonucunda birçok duygu değişimi yaşamış, ruhumun adeta karanlıkta boğulduğunu hissetmiştim. Gittikçe düzensizleşen nefeslerimle beraber kalp atışlarım hızlandı. Aldığım nefesler bana yetersiz geldikçe nefes alış verişimlerim o kadar hızlanmıştı ki göğüs kafesimi acıtıyordu. Kirpik diplerim yanmaktaydı öğrendiğim gerçekleri kaldıramadığımdan, sürekli ağlamıştım.
Bu koca ev bana dar geldi o anda. Odamdaki camı sonuna kadar açarak, sanki işe yarayacakmış gibi, başımı dışarı çıkartıp temiz havayı içime çekerek kendimi sakinleştirmeye çabalamıştım. Gözlerim kapalı, sessizce tüm her şeyi sindirmeye çalışırken rüzgarın sesi eşlik etmişti bana. Bedenim zangır zangır titriyor, boğazımdaki yumru her yutkunuşumda canımı yakıyordu. Gözlerim hâlâ kapalı ve ben hâlâ rüzgarın sesini dinliyorum.
Yutkundum ve canım acıdı.
Ve bundan daha çok canımı acıtan bir diğer şey de çığlık atmak olmuştu.
Bacaklarım o an taşıyamadı bedenimi ve ben sertçe yere düştüm. Gözlerimi açtım ancak görüşüm bulanıklaştıkça geri kapattım. Sonrasında gözyaşlarım birer birer döküldü yanaklarımdan.
Tırnaklarımı avuç içime geçirerek sıktığım ellerimi hiç acımadan başıma götürüp birkaç kere vurarak, "Aptalsın Taehyung." diye sürekli tekrar ediyordum.
Benden nefret eden birine aşıktım. Ve ben ayrıldıktan sonra sanki bu anı hiç yaşamamış gibi iki yıl geçmesine rağmen tekrar yaşıyordum. Şimdi ben de kendimden nefret ediyordum.
Boğazımın yanma hissine rağmen defalarca yutkunup hıçkırıklarımla beraber içim çıkarcasına ağlıyordum. Ellerimi başımdan ne zaman indirdiğimi bile hatırlamadan ellerimi zemini dövercesine yumrukluyordum. Bir çeşit hıncımı almaya çalışıyor, rahatlamaya çalışıyordum ama asla kendime zarar verdiğimin farkında bile değildim.
"Lanet olsun! Neden kadın değilim? Tanrım... Neden bir kadın değilim!?"
Bunları dile getirmekte ne kadar zorluk çeksem de içten içe beynimde dolaşan düşünceler, dilimin ucundaki cümleleri birer birer dışa vurmuştum. Sakin değildim ve her yere vuruşumda sakinleşmek yerine daha da şiddetleniyordu vuruşlarım.
Zile art arda basılıyor, telefonumdan mesaj bildirim sesleriyle beraber telefonumun zil sesi yükseliyordu. Bu gürültü baş ağrımı daha üst safhaya ulaştırmıştı. Olduğum yerde iki büklüm olmuş bir şekilde gözlerimi sıkıca yumarak, ellerimi kulaklarıma yaslayıp seslerin kesilmesi için Tanrı'ya yalvarıyordum. "Lütfen... Sustur."
Midem çalkalanıyor, açık camdan içeriye gelen rüzgar bedenimi yalıp geçiyor, içerisini soğutuyordu. Yanan şöminem ve şamdanlardaki mumlarım ise çoktan sönmüş, karanlığın içinde yerde cenin pozisyonunda yatıyordum.
Dış kapının zorlandığını duyamayacak kadar meşguldü kafam. Merdivenlerden çıkan ayak seslerini duyamamıştım. Lakin her odayı karış karış arayan kişi benim odamdaki varlığını hissettirdi bana. Ayak seslerini benim odamda duymuştum. Koştuğu için olsa gerek nefes sesleri hızlıydı, sesi ise çok telaşlı çıkmıştı. "Siktir! Taehyung, iyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mélancolie | Taekook
Fanfiction"Dünyaya ait değilim. Olan bu, bir şey beni başka insanlardan ayırıyor. Döndüğüm her yerde kaçışımı engelleyen bir şey var."