atelophobia,
-the fear of imperfection,the fear of never being good enough.(;
"nası lan" dedi bay el adam.
"baya aq."
ortamdaki ciddiyeti tam anlamıyla bozacak alaylı bir şekilde güldüm,
"yanlış elemanı seçtiniz gülüm."
"böyle işin sağ alt köşesine zortlayayım." dedi
"neyse hadi anladınız artık bi boka yaramayacağımı çözün de gideyim." dedim soğukkanlılıkla.
bir yandan sandalyeyle bana bağlı olan ipleri çözüp diğer yandan "olm üzdü ama ya." dedi.
"kusura bakma abim." dedim ip izi kalmış bileklerimi ovalarken.
"estafirullah yiğenim." dedi.
"kapı ne tarafta abim?" dedim ayağa kalkarak.
"gel uğurlayalım seni güzel kardeşim benim.." dedi el kafa.
tost kafa,bay el adam ve çakma sarışın önden kapıya doğru gidiyor,ben de arkalarından onları takip ediyordum.
en sonunda kapının önüne geldik ve herkes durdu.
tam kapıdan çıkıp gidecektim ki tost kafa sahte ağlak gözlerle konuştu,
"arada bi ziyarete gel güzel kardeşim bitki çayı yaparız.." dedi.
"eyw abim." dedim 'm'yi uzatarak.
son veda konuşmaları yaptıktan sonra apartmandan aşşağı indim ve bir ara sokağa çıktım.
"son birkaç saatte ne yaşadım aq ben?"
"ve nerdeyim?"
"zortlarlar böyle işe." dedim uçsuz bucaksız ara sokakta yolumu bulmaya çalışırken.
en sonunda bir caddeye çıkmayı başardım ve nerede olduğumu anlayabilmek için etrafa bakınmaya başladım.
ben etrafa mal mal bakınırken birisi yanıma geldi ve "yardımcı olabileceğim birşey var mı acaba?" dedi.
çok hazırcevap bir kişiliğim olduğu için ağzıma gelen ilk şeyi söyledim.
"sanane kardeşi-iiiiimmm.." ömrümde hiç görmediğim ve büyük ihtimalle de bir daha görmeyeceğim bir yabancıya ne dediğimin farkına varınca harfleri uzatarak kaynaştırmaya çalıştım.
"haha,kusuruma bakmayın! sıçmıklı bir günden geçiyorum da.."
"tam olarak neredeyim acaba..?" dedim bir elim saçlarımda, mal mal sırıtarak.
o da bana mal mal bakmaya başlıyınca iyice soğuk terler dökmeye başladım..
" (ne bilim neresi orası aq) kadiköy boğanın ora knk."
"eyvah len bizim ev karşı yakada kaldı."
"senin için sorun olmazsa bizde kalabilirsin."
wtf.
benim için sorun mu:D?tabi efm.
"VALA MI LEN!?" diye anırdığımda önümdeki çocuk da dahil olmak üzere yakınlarımızdan geçen kişiler götümle yüzüm yer değiştirmiş gibi bana bakmaya başladılar.
"hhaha.. pardon.." dedim mahcup bir ifade ile.
"sorun değil."
"ben shoto todoroki." dedi."oh,ah. evet,izuku midoriya.evet." dedim.
"memnun oldum midoriya."
"ha ayn ben de."
"hemen yakınlardaki bir dükkandan bir malzeme almam gerekiyor midoriya,burada bekler misin yoksa benimle birlikte gelmeyi mi tercih edersin?"
olm bu resmilik benim için fazla..
"ha sorun değil,evet burada bekleyebilirim!"
"yaklaşık 5-7 dk ya burada olmuş olurum." dedi ve arkasına dönüp ilerledi.
(;
"yarısı kızııl,yarısı beyaz.." dedim kendi kendime.
arkamda kalan duvara yaslandım ve sırtımı duvara sürte sürte yere doğru eğildim.
bacaklarım eğilebilme sınırlarına geldiklerinde göt üstü attım kendimi yere.
"shoto todoroki.."
"endevour." dedim gökyüzüne bakıp sırıtarak.
aslında hayatım boyunca villain olmak asla aklıma gelmemişti ama bu keko birliği diyince aklımdan çıkamaz olmuştu.
"özgünlüğün bile yok olm senin ne villain olması,böcek gibi ezerler seni kahramanlar."
".."
"özgünlüksüz olmam bir engel mi?" dedim kısık ama yeterince dikkatli dinlersen duyabileceğin bir tonla.
"eğer yeterince çabalarsam.."
"midoriya."
"ANANI TURŞULADIĞI- todoroki!"
"işim bitti,gidebiliriz."
"oh.evet,tamam.."
kendi kendime fikirler üretmeye o kadar dalmışım ki sağnak başladığının bile farkına varmamışım.
"yağmuru sever misin todoroki?" dedim yanımda yürümekte olan çocuğa.
"pek sayılmaz." dedi.
"hm." demekle yetindim.
"sen?" dedi.
"pek sayılmaz." dedim sırıtarak.
o da bana tam sırıtmak diyemeyeceğim küçüklükte bit gülücük sundu ki açıkçası ben bununla bile yetindim.
sadece sağnak sesinin duyulduğu gerici bir atmosfere sahip bir an da,todoroki konuştu,
"kahramanlar hakkında ne düşünüyorsun,midoriya?" dedi.
sorduğu soru beynimde sadece caddede otururken konuştuklarımı duyma ihtimalini veriyordu.
"yaz tatiline girmeden önceye kadar takıntılısı diyebileceğin bir seviyedeydim kahramanlar hakkında."
devam etmemi beklermiş gibi sadece sustu.
ama ben devam etmedim.
"peki ya şu an?" dedi cümlemi bitirmeceğini anladığından olsa gerek.
bir iki dakika sadece yağmur sesi duyuldu,çünkü ne cevap vereceğimi kestiremedim.
"senin için zor bir soru sorduysam kusuruma bakma." dedi
"ah hayır,lütfen.. sadece,"
"şu durumda pek birşey düşünemiyorum.
ne kahramanlar hakkında,ne de hayatımın nasıl şekilleneceği hakkında..""ya da hiçbir şey düşünmemeyi tercih ediyorumdur.." dedim sadece kendimin duyabileceğini zannettiğim bir kısıklıkta.