Reddedilme Hazzı

198 26 15
                                    

Merhaba arkadaşlar!
Ben Tumlecian, yeni başlamış bir yazarım.
Hatalarımı bildiren yorumlarınızı ve beni yazmaya teşvik edecek oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Beklediğim ilgiyi göremezsem, devam etmeyi düşünmüyorum.

● ● ● ● ●

"Bence bir süre görüşmesek daha iyi olur."

Siz aşkı nasıl tanımlarsınız?
Bence; aşk, şu yukarıdaki cümleden ibaret. Hayatımızı allak bullak eden, başka bir deyişle içine sıçan bir duygu.
Bir insan niye aşka ihtiyaç duyar ki? Niye yanında biri olsun ister?
Aşk zayıflıktır. Berbat bir zayıflık, insanın gözünü kör, gönlünü deli eden bir zayıflık...

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor, herkes korunacak bir yer arıyordu. Okul paydos edeli yaklaşık iki dakika olmuştu. Genç kız, hala sınıftaydı. Çantasının içindeki kitaplara, kaliteli bir poşet geçirdi. Sonra şemsiyesini aldı ve sınıftan çıktı. Merdivenlerden inerken camdan, bir arkadaşının şemsiyeyle onu beklediğini gördü. Ela gözleri birden bire büyüdü. Şemsiyeyi çantasına attı ve merdivenleri koşarak indi.
Çocuk, genç kız gibi on altı-on yedi yaşlarındaydı. Üzerindeki üniformadan başka okuldan olduğu anlaşılıyordu.
"Ağaç oldum." dedi alayla karışık. Kahverengi gözleriyle kızı süzdü.
"Şemsiyen yoktu, değil mi?"
"Hayır." dedi genç kız.
"İyi boşu boşuna gelmemişim en azından." dedi ve gülümsedi. Oldukça yakışıklı bir çocuktu, 1.80'li boylarda, gamzeli, yüz hatları belirgin, yapılı bir vücuda sahip ve son derece sevimliydi.
"Sadece ıslanmayayım diye mi geldin?" diye sordu genç kız alayla. O da çok güzeldi. Duru bir güzelliği vardı. Yüzü neredeyse altın orandaydı. Onunda iki tane gamzesi vardı.
"Eve tek başıma yürümektense, vakit geçirmeyi sevdiğim biriyle yürümeyi tercih ettim." dedi genç adam.
"Vay, vakit geçirmeyi sevdiğin biri oluyorum yani?" dedi genç kız, sırıtarak. İkisi bir şemsiyeyle yürüyordu.
"Koluma gir, Güz." dedi genç adam.
Güz, karşısındaki delikanlıya hayretle baktı.
"Ne?"
"Şemsiye küçük, ıslanıyorum. Koluma girersen ıslanmam." dedi genç adam.
"Ha, öyle desene." dedi Güz. "Ee günün nasıl geçti Koray?"
Koray, iç çekti.
"Sıradan. Senin?"
"Güzeldi." dedi gülümseyerek. "Sadece, ıslanacağım, diye endişelenmiştim."
Güz ve Koray, Neriman Hanım'ın öğrenci evinde kalıyorlardı. Bu ev yurt gibiydi. Öğrencilerin daha iyi ders çalışması ve sosyalleşmesi için iyi bir yerdi. Özellikle ilgisiz ve boşanmış ailelerin tercih ettiği bir yerdi.
Koray'ın ailesi yurtdışına çok sık çıkmak zorunda olduğu için buradaydı.
Güz'ünse anne ve babası ayrılıp, ikisi de başkalarıyla evlenince bir arkadaşının tavsiyesi üzerine geldiği bir yerdi.
Sürekli didişmelerine rağmen birbirleriyle zaman geçirmekten keyif alıyorlardı.
Yağmur giderek hızlanıyordu. Koray, Güz'ü kendine biraz daha yaklaştırdı. Güz'ün kalp atışları giderek hızlanıyordu.
Güz, Koray'a aşıktı.
Gerçekten aşıktı.
Bunu ilk olarak, iki hafta önce fark etmişti. Bir cuma gecesi Neriman Hanım'ın erken yatmasını fırsat bilip, içki alıp şişe çevirmece oynadıklarında ikisi öpüştüğünde... Bu Güz'ün ilk öpücüğüydü. Şişe çevirmede kaybetmiş olmasına rağmen, Koray'la olması onu üzmemişti.
"Sana bir şey söyleyeceğim." dedi Güz. Koray'dan uzaklaştı. Onun gözlerinin içine baktı ve derin bir nefes aldı. "Senden hoşlanıyorum." dedi.
"Bence bir süre görüşmesek daha iyi olur." dedi Koray.
Güz, donuk bir ifadeyle Koray'a baktı.
"Nasıl istersen..." dedi kısık bir sesle. Arkasını döndü.
"Şemsiyeyi al." dedi Koray, otoriter bir sesle.
"Var benim şemsiyem." dedi Güz. Çantasından sarı renkli şemsiyeyi çıkardı. Koray'a gösterdi. Gözyaşları, gözünü zorluyordu. Ağlayacağı her halinden belliydi.
"Güz..." dedi Koray. Sesi buruk çıkmıştı.
"Efendim Koray?"
"Ağlamanı istemiyorum."
"Ağlamıyorum."
"Ama ağlayacaksın." dedi Koray. Güz şemsiyesini kullanmadığı için ıslanıyordu. Koray açık şemsiyeyi ona tuttu. "Öpücük yüzünden öyle hissediyorsun."
"Islanmayı sevmem." dedi Güz, şemsiyeye bakarak. "Islanmak istemesem şemsiyemi açardım."
"Aç öyleyse. Islanmanı istemiyorum."
"Senin isteklerine göre hareket etmiyorum." dedi ve Koray'ın şemsiyeyi tutan elini geriye itti.
"Gidiyorum." dedi genç kız.
"Bekle." dedi Koray.
"Endişelenmene gerek yok. Beni reddettiğin için kendime falan zarar vermeyeceğim. Ağlamayacağım da... En azından senin için. Ama kendim için ağlayabilirim, çünkü sen benim hayallerimdeki kişi değilsin."
Güz, ağır konuşmuştu. En azından Koray'ın canı yanmıştı. Güz'ün de amacı buydu. Koray'ın canını yakmak.
Koray'ın kahverengi gözleri Güz'ün ela gözlerine derin derin baktı.
"Nereye gidersen git. Umurumda değilsin. Ben seni arkadaşım sandım. Yanlış şeyler hisseden sensin."
Güz arkasını döndü ve hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Yağmurda kaç sokak yürüdü bilmiyor ama hiç ağlamamıştı. Oldukça sakindi.
Niye ağlayacaktı ki hem gökyüzü onun yerine ağlıyordu.
İyi oldu, diye düşündü. Sırılsıklam elbiselerine baktı. Hava soğuk olduğu için yarın hasta olacağı kesinleşmişti. Her şeyi planlardı ama Koray'ı tanıdıktan sonra artık her şey değişmişti.
Şimdi, reddedildiğine göre eski yaşamına dönebilirdi. Eve doğru ilerlerken hafifçe gülümsedi.
Onun yaşlarında, 1.80'li boylarda, Koray'la neredeyse aynı, açık kumral, kemikli yüzlü, yakışıklı, kaslı olduğu belli, yeşil gözlü bir çocuk vardı. Bavulunu çıkarmaya uğraşıyordu. Bavul çukura saplanmıştı.
"Merhaba." dedi Güz. Gülümsedi. "Yardım ister misin?" diye sordu.
"Merhaba." dedi çocuk ve Güz'ü süzdü. 1.65 boyunda balık etli, bir kızdı. Oldukça güçsüz görünüyordu. "Nasıl yardım edeceksin?"
Güz gülümsedi.
"Şubat tatilinde hepimizin başına gelir." dedi ve ayağını bavulun altına koydu. Tek bir hamlede bavulu çekti. Fakat çocuğun yüzüne çamur sıçratmıştı.
"Teşekkür ederim." dedi çocuk iğneleyici bir tonda. Eliyle yüzündeki çamurun bir kısmını çekti.
"Pardon." dedi Güz gülerek. "Hiç orada biri durmadığı için daha önce başıma gelmemişti."
"Ah, peki. Artık akıllandığını umuyorum." dedi alayla çocuk.
"Yardım etmeye çalıştığımı biliyorsun, değil mi?"
"Yeni gelenlere şakalarınız falan mı var? Yardımını istemedim."
"Böyle daha yakışıklı oldun. Boktan suratın aslına döndü en azından." dedi Güz ruhsuz bir tonda.
Çocuğun gözleri büyüdü ve Güz içeri girmek üzereyken eline bir top çamur aldı. Güz'ü kolundan yakaladı. Yüzüne o çamuru yapıştırdı.
"Şimdi eşitlendik, bok böceği." dedi.
Koray tüm bunları yeni geldiği için bir binanın köşesinden izlemişti. Bu olaydan biraz zevk aldığını inkar edemezdi. Ama bir parça da acımıştı Güz'e.
Güz öfkeyle çocuğun müsait bir yerine sağlam bir şekilde geçirdi. Çocuk kıvranırken içeri girdi.
Neriman Hanım salondaydı. Güz'e baktı.
"Güz!" dedi yüzünü görünce.
"Efendim Neriman teyze?" dedi Güz gülümseyerek.
Bütün öfkesini yeni çocuktan çıkarmıştı. Daha iyi hissediyordu. Bir süre sonra başlayacak vicdan azabının yerinde henüz yeller esiyordu.
"Ne bu halin?"
"Düştüm de." dedi Güz. "Hemen bir duş alayım." diye geçiştirdi. Hızla en üst kata çıktı. Kızlar en üst katta, erkekler ikinci katta kalıyordu. Birinci katsa ortak kattı. Beraber zaman geçirebilecekleri bir kat.
Odasına girip, bornozunu ve çamaşırlarını aldı. Boş bulmuşken hızla banyoya girdi.
Yeni gelen çocuk da içeri girmişti. Salonda meyve yiyip dizi izleyen Neriman Hanım'a baktı.
"Neriman Hanım?" diye sordu.
"Ah, merhaba yavrucum." dedi Neriman Hanım koltuktan kalkarken.
Neriman Hanım; tıknaz, sevimli bir kadındı. 50-60 yaşları arasındaydı. Eşiyle ikisinin hiç çocuğu olmamıştı. Bu yüzden eşinin vasiyeti üzerine onu kaybedince burayı açmıştı. Ortaokuldan itibaren çocukların gelip kalabileceği güzel, sıcak bir yuva.
"Babam sizi telefonla aramış." dedi çocuk, yeşil gözlerini Neriman Hanım'a dikerek.
"Evet, ismin Onur muydu?"diye sordu Neriman Hanım.
"Doruk." dedi çocuk. Biraz agresif olduğu için kısa konuşuyordu. Sivri cevaplar veriyordu. Neriman Hanım da durumu fark edip çok soru sormadı.
İlgisini son anda çeken şey Doruk'un yüzündeki çamur kalıntısıydı. Ne kadar kurtulmaya çalışsa da yüzünde biraz çamur kalmıştı ve elbette aynası olmadığı için bunun farkında değildi.
"Odan hemen üst katta. En üst kat kızların katı, oraya çıkma yani. Kapısında 'Koray' yazan odada duvar dibindeki yatak senin. Oda arkadaşın da Koray."
"Nasıl yani?" dedi kapıdan henüz girmiş Koray. "Oda arkadaşı istemediğimi söylemiştim." dedi Neriman Hanım'a sertçe.
"Altı erkeksiniz üç oda var Koray." dedi Neriman Hanım. "Arkadaşın da senin odanda kalacak."
"Neriman teyze..." dedi Koray. Kötü bir şey söylememek için derin nefes aldı.
"Bunla mı kalacağım?" diye sordu Doruk, küçümseyici bir tonda.
"Şimdi ben sana bunu gösteririm!" dedi Koray öfkeyle. Neriman teyze aralarında kalmıştı. O sırada küfürler havada uçuşurken, üzerinde bornozla Güz merdivenlerde bağırdı.
"Neriman teyze, sıcak su akmıyor!"
Holde oldukları için hepsi Güz'ü görmüştü.
Koray biraz sakinleşip geri çekildi. Doruk da tek kaşını kaldırmış Güz'ü süzüyordu.
"Şişko bok böceği." diye mırıldandı.
"Sensin şişko." dedi Güz sertçe.
"Bok böceği olduğunu kabul ediyorsun, yani?" dedi alayla Doruk.
"İnsan olan sensen, insan olmadığım için mutluyum." dedi sonra Koray'la göz göze geldi ve duygusuz bakışlarına devam etti.
"Güz, üst kattaki şofben bozuldu. Erkekler katında al duşunu."
"Peki, sağ ol Neriman teyze." dedi ve hemen merdivenlerden çıktı.
Neriman Hanım, öfkeyle iki delikanlıya baktı.
"Bana bakın!" dedi daha önce hiç duyulmamış otoriter sesiyle. "Beraber kalacaksınız. İtiraz istemiyorum. Öbürleri hiç itiraz ediyor mu? Siz de kalacaksınız, hem aynı yaştasınız. İyi geçinin!" dedi ve hızla defterini çıkardı. Doruk'a uzattı. "Sen de doldur şunu!"
Defterde kan grubundan ayak numarasına kadar bir sürü soru vardı. Doruk defteri alıp odaya çıkmıştı. Koray da odaya girdi.
"Güz'le nereden tanışıyorsun?" diye sordu ifadesiz bir şekilde.
"Güz..." dedi Doruk. "Şişko bok böceği mi?"
"Hayır, Güz."
"Senin için değerli galiba?" diye sordu alaylı bir sırıtışla Doruk.
"Evet öyle. O yüzden eğer ona çok yaklaşırsan--"
"Bak dostum, eski sevgilimi görsen ağzın açık kalır. Sen bana şişko bok böceğinden bahsediyorsun." dedi Doruk üzerindeki tişörtü çıkarırken. Yüzündeki çamuru tişörtüyle sildi.
"Eski sevgilin umurumda bile değil. Güz'ün kırılmasını istemiyorum." dedi Koray.
Nasıl bir çelişkiyle söylemişti bunu? Güz'ü en çok kıran oydu ne de olsa...
"Endişelenme, ben bir kızın duygularıyla oynayacak biri değilim. Seversem bırakmam. Sevmezsem yaklaştırmam." dedi Doruk ciddi bir tonda.
"İyi." dedi Koray.
"Sen bu kıza ne hissediyorsun?"
"Bilmiyorum."
Güz duşunu almış, kurulanıp giyinmişti. Banyodan bornozu elinde çıktı. Doruk da kapıda bekliyordu.
"Ve bok böceği evrim geçirip, hamam böceğine dönüşür." dedi alayla. Üstü çıplaktı ve kasları olduğu gibi ortadaydı. Güz, onu süzdü. Güzel bir vücudu vardı. Yine de Güz için çekici değildi.
"Niye karşıma çıplak çıplak dikiliyorsun?" dedi.
"Ah," dedi Doruk çıplak olduğunu hatırlayarak. Ama altında eşofman olduğu için rahatladı. "Kusura bakma."
"Bakmıyorum." dedi Güz. O sırada merdivenlere döndü. Koray ve Doruk'un odası o yönde olduğu için açık kapıdan çıkan Koray'la karşı karşıya geldi.
"İyi geceler." dedi Güz.
"İyi geceler." dedi Koray.
"Görüşürüz böcek." dedi Doruk.
Güz, Doruk'a bakmadan merdivenlere ilerledi. Hızla merdivenlerden çıkarken kalp atışları olması gerekenden çok daha hızlıydı.
Bu his müthişti.
Odasına girdiğinde oda arkadaşı Leyla ders çalışıyordu.
Leyla, orta son öğrencisiydi. Ama oldukça büyük görünüyordu. Olgun da bir kız olması onu daha da büyütüyordu. Herkes en az Güz'ün yaşında olduğunu düşünüyordu.
"İyi misin sen?" dedi Leyla. Güz'ün kalbini tutuyor olmasına bakarak.
"Koray'a söyledim." dedi Güz.
"Abim ne dedi?" diye sordu Leyla. Koray'ın uzaktan kuzeni oluyordu Leyla. O yüzden ona "abi" derdi.
"'Bence bir süre görüşmesek daha iyi olur' dedi. Ama muhteşem hissediyorum."
"Öküzmüş... Sen iyiysen sorun yok." dedi Leyla.
"Uyuyacağım ben, iyi geceler." dedi ve Leyla'yı öptü.
"Seni seviyorum Güz." dedi Leyla, kahverengi gözlerindeki ışıltıyla Güz'e gülümserken.
"Ben de seni..."
Güz, yattığında bu muhteşem his henüz geçmemişti. O yüzden hemen uyumak istememişti.
İstememiş olmasına rağmen, yorgun bedeni uykuya dalmıştı.
Gecenin 03.45'inde birden bire rahatsız bir hisle uyandı. Şimdi çok huzursuzdu. Ne kadar hızlı duygu geçişleri yaşıyordu.
Yatağının yanında duran komidinin üstündeki ufak defteri, kalemi ve ufak el fenerini aldı ve;

"Bence bir süre görüşmesek daha iyi olur."

Siz aşkı nasıl tanımlarsınız?
Bence; aşk, şu yukarıdaki cümleden ibaret. Hayatımızı allak bullak eden, başka bir deyişle içine sıçan bir duygu.
Bir insan niye aşka ihtiyaç duyar ki? Niye yanında biri olsun ister?
Aşk zayıflıktır. Berbat bir zayıflık, insanın gözünü kör, gönlünü deli eden bir zayıflık...

Yazdı. Hemen üstüne tarih attı ve birkaç satır daha ekledi.

İlk başta duygularımı korkmadan söyleyebildiğim için müthiş bir mutluluk tattım. Hemen ardındansa içimi huzursuz eden bir hisle karşılaştım. Yaşadığım bu duygu karmaşasını Reddedilme Hazzı olarak adlandırıyorum.

Düşsel HomurtularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin