Kahraman Olmak İçin

124 23 2
                                    

İlk üç bölümü çok bir şey beklemeden yayınlayacağım.
Ama çok rica ediyorum, beni teşvik edin.
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
● ● ● ● ●

Hepimiz bu hayatta birçok zorlukla karşılaşırız. Ama hepimiz bu zorluklar karşısında aynı duruşu sergilemeyiz. Çünkü hepimiz farklıyız. Hepimiz düşünebiliyoruz.

Neriman Hanım, ikizlerle beraber sofrayı kuruyordu.
İkizler, Selin ve Pelin dokuzuncu sınıf öğrencileriydi. İkisi tek yumurta ikizi olmasına rağmen giyimlerinden, tarzlarından onları ayırt etmek kolaydı. Birbirleriyle çok kavga etmeme sebepleri farklı olmalarıydı. İkiz olmalarının dışında diğer özellikleri de kızıl olmalarıydı. Kahverengi gözleri ve kızıl saçlarının ahengi genellikle ortamdakileri büyülüyordu.
Doruk üzerine eşofman giymiş bir şekilde aşağı indi.
"Neriman Hanım, ben biraz dışarı çıkıyorum." dedi Neriman Hanım'ın kahverengi gözlerini üzerinde hissedince.
"Kahvaltıdan önce izin vermiyorum." dedi Neriman Hanım.
"Niye?" diye sordu Doruk, ruhsuz bir ifadeyle.
"Kurallar öyle." dedi Koray esneyerek aşağı inerken. O da gri bir eşofman ve beyaz bir tişört giymişti.
"İyi." dedi Doruk sertçe. Masaya geçti. Neriman Hanım da karşısına oturdu. Koray da Neriman Hanım'ın yanına...
"Kendinden bahsetsene biraz yavrum." dedi Neriman Hanım.
Güz ve Leyla aşağı iniyordu. Arda ve Akın da arkalarındaydı.
Arda ve Akın, Doruk ve Koray'ın karşı odalarında kalan onlarla yaşıt çocuklardı. İkisi de Güz'ün sınıfındaydı. Hemen hemen aynı boylardaydılar. Onlar da Koray ve Doruk gibi 1.80'li boylarda, yapılı çocuklardılar. Ama Arda diğerlerinden biraz daha iriydi. Akın kumral, Arda esmerdi. Çocukluk arkadaşıydılar.
"Kendimden mi bahsedeyim?" diye sordu alayla Doruk.
"Zahmet olmazsa..." dedi Neriman Hanım.
"Noyan Holdingler grubunu biliyorsunuz, değil mi?" dedi Doruk.
"Bilmeyen var mıdır ki?" dedi Akın esneyerek masaya otururken.
Sude, Cemre ve Efe iniyordu merdivenlerden. Sude, Pelin'in; Cemre de Selin'in oda arkadaşıydı. İkisi de onuncu sınıf öğrencisiydi. Sude çok ufak tefek esmer bir kız, Cemre'yse uzun boylu sarışın bir kızdı. Onlar da Koray'ın okulundalardı.
Koray'ın okulu ve Güz'ün okulu rakip okullardı. Başarı düzeyleri hep aynıydı. Birbirleriyle sürekli yarışırlar ve çeşitli etkinliklerde bir araya gelirlerdi. Koray'ın okulunun öğrenci alım kapasitesi biraz daha fazlaydı. Bunun dışında başka bir fark yok gibiydi.
Efe de ufak tefek bir çocuktu. Dokuzuncu sınıfa gidiyor ve Güz'ün okulundaydı. Oldukça komik ve sempatikti. Herkesin sevdiği biriydi.
"Cengiz nerede?" diye sordu Güz, Efe'ye.
"Dün ailesinin yanına kalmaya gitti. Ablası Amerika'dan dönüyormuş. Yarın gelir." diye yanıtladı Efe, hemen Doruk'un yanına otururken.
Cengiz, Efe'nin oda arkadaşıydı. O da Koray'ın okulunda onuncu sınıf öğrencisiydi. Güz'le ortaokuldan tanışıyorlardı. Cengiz, hastalandığı için bir sene okula gelememişti. Bu yüzden şimdi Güz'den bir dönem küçüklerle okuyordu.
"Ee sen devam et Doruk." dedi Koray.
"Geçen seneki kazayı hatırlıyor musunuz?" diye sordu Doruk.
"Evet Haldun-Fulya Noyan ve kızları Berrak'ın öldüğü kaza." dedi ikizlerden her zaman spor giyineni Pelin.
"Babamız Haldun Noyan'ın avukatıydı."
"Evet." dedi Doruk. "Ben o zaman Amerika'da amcamla beraberdim. Ertesi gün dönüyordum."
"İyi de bağlantıyı anlayamadım." dedi Efe.
"Senin ailen..." dedi Güz.
"Evet böcek." dedi Doruk derin bir nefes alarak. Gülümsedi. "Annem, babam, kardeşim hepsini kaybettim. Şuan amcamın himayesindeyim. Kendisini babam olarak tanıttığım zamanlar oluyor. Çünkü bu olayı anlatmak sıkıcı."
"Başın sağ olsun." dedi Neriman Hanım.
"Sağ olun." dedi Doruk.
"Madem bu kadar zenginsin, niye buradasın özel okula falan gitsene." dedi Akın.
"Açıkçası o ortamdan biraz kurtulmak istedim. Seneye her şey bana ait olacak zaten."
"Peki aklıma takılan bir soru var." dedi Arda. "Sen kimsin?" diye sordu.
"Ah, evet." dedi Neriman Hanım. "Çocuklar, Doruk artık bizimle yaşayacak." dedi.
Kahvaltıdan sonra herkes salona geçti. Doruk tekli koltuklardan birine yayıldı. Güz de ikizlerle üçlü koltuğa yayıldı. Herkes kendine bir yer bulurken Koray bilgisayarı televizyona bağladı.
"Aşk filmi aç Koray." dedi Sude.
"Hayır ya." dedi Güz. "Aşk filmleri çok sığ oluyor. Hep aynı senaryo."
"Of Güz, sen ne istiyorsun?" dedi Cemre.
"Animasyon olabilir mesela?" dedi Leyla.
"Dikkat çocuk var!" dedi Koray, Akın, Arda ve Efe. Bu, Leyla ne zaman bir şey söylese yaptıkları bir şeydi. Leyla sadece gözlerini devirdi.
"Yeni film çıkmış, Mila Kunis oynuyormuş lan, onu açalım." dedi Akın.
"Jüpiter Yükseliyor mu?" dedi Güz. "Geçen haftalarda kızlarla sinemada izledik."
"Ee ne açalım?" dedi Koray.
"Ya, Türk filmi izleyelim bence." dedi Pelin.
"Kuralsız çıkmış." dedi Selin. "İzlediniz mi?"
Herkes olumsuz cevap verince Koray o filmi açtı.
Filmi izlerken, Neriman Hanım da çocuklara mısır patlatıyordu.
Güz filme odaklanamamıştı. İstemeden Doruk'a bakıp duruyordu. Doruk'un bu kadar zor bir acı yaşadığını o da, oradaki herkes gibi tahmin edemezdi.
Doruk eğleniyor gibiydi. İnsanların acılarla baş etme yolları farklıydı elbette. Güz, ailesi boşandığında bile ne kadar süre kendine gelemediğini anımsadı. Bir de babasının yeni eşinin hamile olduğunu öğrenmişti, doğuma da az kalmıştı. Annesi de kocasıyla ülke ülke geziyordu zaten. Neriman Hanım'ı annesi bilmişti. Kızları kız kardeşi, erkekleri erkek kardeşi... Bir tek Koray farklıydı.
Koray, onunlayken özel hissetmesine neden oluyordu. Hiç olmadığı kadar özel olduğuna inanmasına sebep oluyordu.
Birden Koray'a baktığını fark etti. Hemen filme döndü. Kalp atışları yine göğüs kafesini zorluyordu.
Koray, Güz'le arasına giren mesafeden rahatsız olmaya başlamıştı. Daha önce onunla oturur, film izlerken bile başka şeylerden konuşurdu. Ve bundan gerçekten keyif alırdı. Güz'ün ona karşı hislerinin yanlış olduğunu söylemiş olmasına rağmen, öyle düşünmüyordu. Ama o an incinmişti, Güz de incinsin istedi. "Bergüzar!" diye seslendi biri. Güz ürpertiyle irkildi. Salonun kapısına döndüğünde babasını gördü.
"Baba?" dedi hayretle.
"Bergüzar?" dedi Doruk en yakınındaki Efe'ye bakarak. Sessizce söylediği için kimse anlamamıştı.
"Güz, kısaltılmışı. Gerçek adı Bergüzar ama ortaokuldan beri herkes ona 'Güz' der." diye sessizce bir açıklama yaptı Efe.
Güz, babasının yanına gitmişti.
"Kardeşin doğacak bugün. Gelmek istersin, diye düşündüm." dedi babası güler yüzle. Güz'ün babası normal bir adamdı ama yaşına göre yakışıklıydı.
"Tabii isterim." dedi Güz.
"Kilo mu aldın sen?" diye sordu adam, kızını süzerken.
Koray filmi durdurmuştu. Herkes onları dinliyordu.
"Hayır." dedi Güz. "Ben hemen yanıma kıyafet alayım." dedi ve hızla üst kata çıktı Güz.
Koray, filmi açtı ve herkes filme döndü.
Leyla'nın kafasından birçok düşünce geçmişti. Güz'ün bu konudan dolayı, ne kadar üzgün olduğunu biliyordu. Kendini ihanete uğramış gibi hissettiğini biliyordu. Senenin sonunda Leyla'ya nasıl tepki verecekti? Yine kırmazdı Leyla'yı ama yine kendi paramparça olacaktı.
Farkında olmadan bir iç çekti Leyla. Efe ona baktı.
"Sen iyi misin?" diye sordu, Leyla'ya doğru eğilip.
"İyiyim." dedi Leyla gülümseyerek.
Doruk, sabah herkese olanları anlatınca biraz huzursuz hissediyordu. Ailesi hakkında konuşmayı sevmiyordu. İnsanların ona acıma hissiyle bakması... Böyle sıradan bir yere geliyor olması da bu yüzdendi.
Ama burada herkesin bir derdi vardı. Akın'ın annesi onu doğururken ölmüştü, Güz'ün ailesi ayrıydı. Selin ve Pelin babalarını tanımıyordu bile... Leyla'nın ağabeyi ölünce ailesi dağılmıştı. Sude'nin anne babası da ayrıydı, o ölene kadar babaannesiyle yaşamıştı. Efe'nin annesi de zengin bir adamla evliydi ve Efe'ye kocasının en yakın arkadaşından hamile kalmıştı. Babası sandığı adam, gerçeği öğrenince annesini de Efe'yi de postalamıştı. Cemre, Arda, Cengiz ve Koray en şanslı olanlarıydı belki de... Sadece ilgisiz ebeveynlere sahiptiler. Doruk bunları henüz bilmese de, böyle bir yerde oldukları için iyi bir aile hayatlarının olmadığını tahmin etmek çok da güç değildi.
Güz, çantasını ve montunu alıp aşağı indi. Salonun kapısına gitti.
"Ben gidiyorum, hoşça kalın!" diye seslendi.
Herkes ona bir karşılık verirken,
"Kardeşin sana benzemesin, diye dua edeceğim." dedi alayla Doruk.
"Ben de." dedi Güz gülümseyerek. Ciddiydi.
Umuyordu ki kardeşi ona benzemezdi. Umuyordu ki, kardeşi unutulan biri olarak yetişmezdi. Ve umuyordu ki, kardeşi hep tercih edilen biri olurdu.
Güz gittikten bir süre sonra film de bitti.
Neriman Hanım da öğle yemeğini hazırlamıştı. Akın ve Efe sofrayı kuruyorlar, Arda ve Doruk muhabbet ediyorlardı. Koray da kızlarla komik bir şeyler konuşuyor, onları güldürüyordu.
Herkes sofraya oturduktan sonra zil çaldı. Neriman Hanım, kapıya baktığında gelen kişi Leyla'nın annesiydi.
"Merhaba Sabiha teyze." dedi Koray, içeri giren kadına.
Leyla arkasında kaldığı için ilk başta fark etmemişti. Ama Koray'ın ağzından annesinin adını duyunca hemen ona dönmüştü.
"Anne?" dedi büyük bir hayretle.
"Biraz konuşabilir miyiz Leyla?" dedi annesi. Leyla'ya benziyordu. Leyla gibi gösterişli bir kadındı. Onun gibi koyu kumraldı.
Leyla masadan hızla kalktı ve annesiyle beraber girişteki hole ilerledi.
"Eşyalarını al. Planlar değişti bu gece yola çıkıyoruz." dedi annesi.
"Nasıl değişir ya?" dedi Leyla öfkeyle.
"Düzgün konuş benimle. Hemen eşyalarını al. Uçak bu gece kalkıyor."
"Anne, beni sonra alsanız yanınıza. Sene sonunda demiştik hani?" dedi Leyla ağladı ağlayacak bir tonda.
"Hayır. Hemen al eşyalarını!" diye öfkeyle haykırdı kadın.
"Anne..."
"Kes sesini!"
Leyla ağlaya ağlaya, koşarak masanın yanından geçti ve merdivenlerden çıktı. Neriman Hanım arkasından seslense de hiç bakmadı bile.
Odada hızlıca eşyalarını topladı. Eline yeşil bir tişört geldi. Bu tişörtü Güz çok beğenmişti. Onun yatağının üstüne koydu. İçine kıyafetlerini ve gerekli birkaç eşyasını tıktığı bavulunu kapının önüne çekti. Güz'ün komidinindeki defteri aldı ve son yazdığı sayfadan sonraki sayfaya,

Hepimiz bu hayatta birçok zorlukla karşılaşırız. Ama hepimiz bu zorluklar karşısında aynı duruşu sergilemeyiz. Çünkü hepimiz farklıyız. Hepimiz düşünebiliyoruz.

Ağabeyim öldüğünden beri tek düşündüğüm kaçmaktı Güz. Mutlu bir şekilde yaşamak. Burada o mutluluğa çok yaklaşmıştım. Annem bu senenin sonunda beni Amerika'ya göndereceklerini söyledi. Yalnız başıma orada yaşayacaktım, iyi bir eğitim görecektim. Sana söylemeye cesaret edemedim. Ama şimdi gitmem gerekiyor.

Kendini hep eksik hissettin. Hep kusurların olduğunu düşündün. Ama kimin kusuru yok ki? Hangimiz kusursuzuz?

Duygularını saklama. Seni seviyorum Güz. Ve asla unutma Kahraman Olmak İçin kusursuz olmaya gerek yok. Sen her zaman benim kahramanımsın. Beni tüm acılarımdan çekip koparan kahramanım... Seni daima sevecek olan en yakın arkadaşın, dert ortağın Leyla.

Düşsel HomurtularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin