"Bay Park, çok güvendiğim bir meslektaşım. Aklında soru işareti kalmasın Jisung. Bundan sonraki adımlarda, sana yardımcı olacak. Aynı zamanda ben de tedavini yakından takip ediyor olacağım."
Doktorumun güven verici cümleleriyle derin bir nefes aldım. Kapının tıklanıp, beş saniye sonrasında açılmasıyla içeriye tanımadığım bir adam girdi.
"Bay Park, lütfen gelin." Doktorumun, yeni gelen adama hitabıyla birlikte bundan sonra bana eşlik edecek olan doktorun bu adam olduğunu anladım.
Uzun boyunun yanı sıra oldukça yapılı bir vücudu vardı. Yüzündeki samimiyet, ciddi anlamda rahatlatıcı türdendi. Bıyığı ve kirli sakalı onda çok değişik bir imaj yaratırken, aynı zamanda hem olgun hem de serseri havası vermişti. Ve yaşı her kaçsa, çok daha genç olduğuna ikna olabilirdim. Gözlüklerini düzelterek, elini uzattı.
"Merhaba, Bay Han. Ben Park."
Yalnızca soyadıyla kendisini tanıtması ne kadar garip gelse de bozuntuya vermedim. Uzattığı elini sıkıca kavrayıp, onun gibi yüzüme sempatik bir gülümseme yerleştirdim.
"Merhaba. Sadece Jisung." İsmimle hitap etmesi daha rahat hissettireceği için, yaptığım ufak düzeltme hoşuna gitmiş olacak ki, minik bir kıkırtıyla kafasını aşağı yukarı salladı.
"Pekala. Sadece Jisung." Onun gibi güldüğümde, son kez elimi sıkıp bıraktı.
"O hâlde sizi yalnız bırakayım." Doktorumun söylediği şeyle ayağa kalkıp sıkıca sarıldım. Bu zorlu süreçte bana olan yardımını nasıl bir karşılıkla öderdim bilmiyorum. En fazla ne kadar minnet duyulursa, o kadar minnettardım.
"Her şey için teşekkür ederim." Geri çekilirken söyledim.
"Bana teşekkürünü, buradan tamamen kurtulmuş şekilde çıktığın zaman et. Çünkü o zaman ben de sana teşekkür edeceğim."
Gözümden akan yaşa engel olamadan, tebessüm ettim. Yavaşça odadan çıkıp kapıyı kapatırken, yatağıma oturdum. Üzerimde hissettiğim bir çift göz, kafamı kaldırıp ona bakmamı sağladı.
"Bu hafta için bilgilendireceğim tek şey, tedavilerinin ağırlıkla devam etmesi ve hazır olursan eğer iki hafta sonrasına ufak bir operasyon yapacağız."
Söylediği şeyle tüm bedenim gerildi.
"Ne kadar ufak?"
Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra, birkaç saniye gözlerime baktı.
O cevap vermeden, sorumu yeniledim. "Veya, yüzde ihtimalini öğrenmek istiyorum."
"%60" Hiç düşünmeden cevap verdi bu kez.
Derin bir nefes aldım. "Bu %60 masada kalma ihtimalim olmalı."
"Hayır."
Tok çıkan sesiyle birlikte, ne zaman indirdiğimi bilmediğim başımı kaldırdım. Beklentiyle yüzüne bakarken, yeniden dudaklarını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be brave or lose me, minsung (✓)
Fanfictionminho: lan amciklar cumartesi yada pazar icicez para bulun sikerim. 01:33 minho: Ey Nefesim Şeytana Yem Olmakmı Yoksa Cennette Gül Olmakmı Niyetin, Bırak Yakamı Secde Edeyim Sen Huzura Er, Ben İmanla Öleyim. Hayırlı Cumalar. 10:30