Hemen yanında duran muma daldı gözleri. Her aldığı nefeste sarsılıyordu ateşi. Bir dans içindeydi. Elini uzattı muma elini içinden geçirdi ama yanmadı. Avcunun içine hapsetti ama acımadı canı. Elini çekti mumdan. Yavaşça üfledi muma, mum çırpındıktan sonra söndü. Oda karardı. Aralık perdeden vuran dışarıdaki ışıklar odayı çok az olsada aydınlatıyordu en azından sigara paketini görebilmişti.
Yorgundu bugün. Bütün gün aynalardan kaçmıştı. Islak saçlarını, ablak yüzünü, içtiği sigaralardan yüzünden sararmış dişlerini hiç görmek istemedi. Güzelliğini eriyip gittiğini biliyordu. Hiçbir şey demedi. Bu konu hakkında tek bişey yapmadı. Ona göre insanlar kendileri için güzel olmadıkları sürece saçmaydı güzellik.İnsanlar hep başkaları için yaşarlardı. Hep hırs içinde doğar, yaşarlar ve ölürlerdi. O böyle değildi. Hep kendi için yaşamıştı. Bu yüzden şu büyük odadan başka hiçbir şeyi yoktu.
Zaten onun güzel gözükmesi gereken biri bile yoktu. O bunu hiç tatmamıştı. O hiç hissetmemişti. Birkez olsun birine güzel gözükmek istememişti. Bu hale nasıl geldiğini bilmiyordu.
Siyahlığın içinde sararmış dişleri için bir sigara daha yaktı. Sigaranın ucu ışıldadı.
Parlayacağım diye düşündü. Birgün parlayacağım ve işte o zaman hissedeceğim ama ilk önce parlamalıyım.
Gecenin geri kalanında sigaranın ışıldayan ucunu izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ KÖLE
Não FicçãoHissiz olmak: Boğulduğunuzun farkında olup boğulmaya devam etmek. Mutluluğu ya da mutsuzluğu bilmemek. Sevgiyi, nefreti, tanrıyı, acıyı, yeni doğan bebekleri hissedememek. Köle olmak: Bir güce hizmet etmek. Kukla olmak. Benliğinizin kaybolması. Ya...