durdurulması gereken bazı şeyler

1K 67 24
                                    

•••

"Daha iyi misin?" elinde iki tane kupayla yan tarafıma oturup bir tanesini bana vererek yüzüme dikkatli bir şekilde bakan çocuğa, başımı sallayarak yanıt verdim.

En son konuşmamızdan sonra yanıma gelmiş, kapı eşiğinde birkaç dakika sarılarak gözyaşı döktükten sonra balkona çıkmıştık. O dakikalar ben sessiz sessiz boş sokağa bakıp ağlarken o da süre zarfında beni izlemişti. Şimdi de geldiğinden beri konuşmadan geçirdiğimiz sessizliği bozan taraf olarak bana doğru dönmüş, bir elimi tutarak üst yüzeyini okşayıp " kendini harap etmeni istemiyorum, ağlama daha fazla."

Diğer elimi yeniden dolan gözlerimden akan yaşları silmeye çalışırken gülümsemeye çalışmıştım "şu an gördüğün şey..." diyerek gözyaşlarından  ıslanan yüzümü, parmağımla göstermiş "çevremdekilerin bile göremeyeceği şey izin ver de ağlayayım." dedim.

En son ne zaman  ağladığımı bile hatırlamıyordum. Bunların aslında uzun bir süre içime attığımdan dolayı oluşan bir reaksiyondu, pek ağlayan bir tip değildim, ağladığımdaysa içim dışıma çıkana kadar gözyaşı döker, on dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam eden kişilerdendim.

"Sana bunları yaşattıklar için onları sikmek ve ya öldürmek arasında gidip geliyorum." dedi, geldiğinden bire bu konu da yorum yapmadan sakinleşmemi bekleyen Jungkook' a döndüm.

" Ne öldürmene değerler ne sikmene, gerçi sokan sokmuştur onlara." son cümlemi fısıldayarak söylerken.

"Peki, sana hiç ulaşmaya çalışmadılar mı?"

" Ben hep aynı yerdeyim yıllardır, gelen gelirdi." dedim, onun gözlerine bakmakta çekindiğim için elimde ki kupa bardağın ağzıyla oynamaya başladım. " Belki de öldüler, bilmiyorum belirsiz yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum." yüzüne baktım, cümlenin devamını getirdim "sadece bildiğim şey yıllar önce annemin başka bir ülke de hayatına devam ettiğini pardon 'hayat kadını' olmaya devam ettiğini, babamın da onu bulup öldürmek için peşinden gittiğini biliyorum." dediklerimden sonra elimi ağzıma götürüp kıkırtımı durdurmaya çalıştım, acılarla böyle başa çıkıyorum.

Ciddi olmayarak, gülerek, dalga geçerek...

Yine sessizliğe büründük, ben önüme dönüp ıssız sokağı bakarken o, dediklerime karşı sessiz bir kabullenmeyle başını koltuğa doğru yaslayarak bana bakmaya devam etti." Beni izlemeyi keser misin!"

"Neden, rahatsız mı oldun?"

"Bilmiyorum sadece birinin yüzüme dikkatlice bakmasını sevmiyorum."

Dediğim şeylerle bana doğru yüzünü yaklaştırırken "sana bakmadan duramıyorum." hınzır bir şekilde söylendi.

Elimi onun yanağına koyup diğer tarafa döndürdüm, bu hareketime gülerken " bana aşık olduğunu bu kadar belli etme." diyerek kupama uzanıp kahvemden bir yudum aldım. Tadı da bok gibi...

"Belki de aşığımdır."

Ciddi olup olmadığına baktım, yüzünde donuk bir ifade vardı." Herkes bana aşık."

"Narsistlik mi var sen de?"

"Biraz, hem şu görüntüme bir bak ya da kişiliğime sence de böyle olmakta haklı gibiyim değil mi?" dedim, ona döndüm şimdi ikimizin de bacağı birbirine temas ediyordu.  elimle kendimi baştan aşağıya doğru gösterdim söylediklerime karşı.

Kıkırdayarak yüzünü tekrardan yaklaştırdı bana "büsbütünüyle çok güzelsin, sen olman yeterli bir şeyin mükemmel olması için."

İşitiğim cümlelerden sonra yüzüne tırmandı ela harelerim, dudaklarıma bakıp kurduğu cümleler, kalbimin göğüs kafesimden çıkacak, bir kuş olup uçacakmış gibi hissettim. Tanrım, bu hissettiğim şey Adem'in yasak elmayla olan imtihanına karşı duyulan hazdan daha beteri gibiydi.

Basorexia || TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin