3

13 2 3
                                    

Yapayalnız: 4 hece 10 harften ibaret bir kelime, söylemesi ne kolay değilmi? Yaşaması peki.. Henüz bilmiyorum ne kadar zor yasamasi. Bundan öncesinde yaşıyormuydum peki? Sanmam. Bundan sonra yaşayacak mıyım? Sanmam. Bedenimin içinde can çekişen ruhumun cam verisiydi sanki içimdeki yalnızlığa vurması ağır gelmişti bana. Taşıyabilecek gücüm. Varmiydi, aglayacak göz yaşım peki? Şuan hiçliğin içerisinde kaybolmuş yokluğun içindeki var olmayan yaşama tutunabilecek gücümün kalmaması da cabası. Endiselenemiyordum bundan sonra. ne bir dostum vardı, ne bir sevenim. Belki ailem beni pamuklara sarmadı. şimdi anlıyorum benim başka neyim vardı? Hiçbirşey. Hicbirseyim yoktu. gerçekten yanimda bir tek frejya vardı konuşabileceğim, ama o da bendim ya sahi. Hani dedim ya yapayalnız kendimle yapayalnızım. İçimdeki benle yapayalnızım.
Ölümle bu kadar yakın olmamıştım hiç ölümü birçok kez denemiş olmama rağmen... Hakikaten yalnız olduğumda sadece ölümü düşünüyordum, keşke ben ölseydim belkide ruhum diğer ruhlara uyardı. Bedenim tasiyamadi dünyada bu ruhu oda parçalandı tasiyabilsin diye. Bu sefer de parçaları toparlayamadım. şimdiyse tamamen Dağıldım. Tamamen.. Ben bunları düşünürken bir sesle irkildim:hadi evine gidip eşyalarını toparlayalım.
Duraksadim, boş boş baktım bir süre yere polislere ifademi verdikten sonra söylemişlerdi yurda alinacaksin diye bilmiyorum pek. Fark eder miydi benim için sonuçta da orada da evde olduğu gibi kapatacaktim kendimi hayata bu sefer sessizliğim çoğu cigliktan yüksek olacaktı. Sanmıyorum alisamayacagimi ama istemiyordum bi yandan da oraya gitmeyi ne yapacaktım yeniden hayata mi tutunacaktim yoksa kendimi soyutlayip varoluşu yokluğa mu cevirecektim. Herşey zamana bağlıydı. Zaman, nedir ki zaman bazı insanlara göre doldurulması gereken ne zaman biteceği belli olmayan bir portal benim gibilere göre ise bitmek tükenmek hızlanmak bilmeyen bir işkence, her saniyesi ayrı bir izdirap her salisesi ayrı bir dikendi. Yorgunluk tu benim için zaman. Aklımda şu şarkı sözleri çaldı bir anda "kalmak ne zormuş" gözümden damlayan yas daha henüz akmadan aynı ses tekrar çınladı sanki etrafımda:
-hadi kalk artık biliyorum çok zor ama seninle aynı şeyi yaşayan birçok insanın bakımından sorumluyum Anlıyorum seni güzelim bende yetimhane de büyüdüm.
Hiçbirşey demeden ayağa kalktım. Konuşasım yoktu pek. Evimin konumunu navigasyona girdim ilerlemeye başladık sanki yolların üzerinden geçmiyorum yolar benim üzerime üzerime geliyordu biz yaklaştıkça üstüme geliyordu o eve adım atmak dahi istemiyordum. Uzun zaman sonra ilk defa ailemle birlikte vakit geçirmiştim bu hafta. Ne garipti hayat, yoruldukca dahada zorluyordu insanı git dedikçe geliyordu. Arsızdi hayat istenmediği yerde kalıyordu istendiği yere uğramıyordu bile. Laftan anlamaz küçük şımarık bir çocuktu hayat yapma dedikçe yapıyordu yorma be dedikçe yoruyordu insanı her fırsatta dibe dibe itiyordu. Benim kaybedicek birseyim yok diyordum elimde olanın farkında değildim elimden aldı kader. Şimdiler sonraları önemsizdi hep benim için ilk defa ne olacak şimdi diyordum. Ne yamanmissin be yaşam. Olmaz dediğimi olduruyor yapmam dediğimi yaptırıyorsun. Arabadaki uzun sessizliğin ardından burası mı? dedi kahverengi kısa dalgalı saçlı, çok yaşlı olmamasına rağmen biraz yıpranmış gözüken buğday tenli büyük gözlerinin altında hafif çizikler olan  yipranmisliga rağmen çokta kibar gözüken kadın. Kafamı kaldırıp baktım ben binbir türlü şeyler yaşarken içinde bulunduğum hapishaneye. Yutkundum...
-evet.
-hadi ozaman eşyalarını toplayalım.
-tamam.
Çokta muhatap olmak istemiyordum kimseyle. Oyuzden soğuk davranıyorum ama bu tavırlarıma rağmen hala güler yüzlü bir şekilde cevaplar veriyor asla istifini bozmuyordu hatta sesinde bir sıcaklık bile hissediyordum. Ama içimden istemesemde birden yapiveriyordum bunun sebebi de evaydi tabiki. Çantamdan anahtarımı çıkardım ve kadınla birlikte eve girdik. Evimiz iki katlı dublex çok ahım şahım olmasada durumu iyi eşyaları yeni ve genelde beyaz pudra tonları kullanılmış bir küçük sıcak aile eviydi. Tabi eva orayı bana cehennem ediyor anne babamda bu konuda evaya çok destek oluyordu. Şimdi ise onlar da yoktu birbirimizi sevmesek bile olmayislari garip gelmişti bundan sonrası için beni bambaşka bir hayat bekliyordu. Odamın kapısına geldiğimde duraksadim biraz dalar gibi olup girdim ıceriye. Bütün o evin güzelliği benim odamda bitiyordu. içerde okuduğum kitaplardan bir dağ vardı  ama okadar daginikti ki, aslında güzel bir görüntüsü vardı sayılır. hoş bir kütüphane olsaydı çok ta güzel olabilirdi. Kitapların hemen yanında içi dolu bir kül tabağı,yaninda yarım kalmış paket, çakmak ve birde kahve poşetleri duruyordu. Odama kimseyi sokmaz içeride kendi halimde takılırdım insanlardan uzak olmak yetiyordu bana. Kimseye asla bir tahammülüm yoktu. Orta okuldan çıktıktan sonra birtek arkadaşım bile olmamıştı kimseyi hayatıma dahil etmemiştim aileme gelince de onlarla zaten muhatap olmuyordum. Şimdiyse tamamen gitmişlerdi hayatımdan. Dolabıma doğru ilerledim boy aynası olan kapağı açtım ve içerisine tikistirilmis olan kıyafetlerimi çıkartıp bir valize doldurmaya başladım yanımdaki kadın da konuşmadan beni izliyordu ayağa kalkıp kitaplarımın olduğu köşeye yaklaştı.
-bunların hepsini okudun mu?
-evet hemde birkaç kez deyiverdim neşeyle.
-kitapları çok seviyorsun anladığıma göre. Çok güzel bir alışkanlık keşke herkes edinebilse ama burada başka bir alışkanlığını da görüyorum. Dedi gözlerini yerde duran pakete uzatırken bende,
-evet zararlı olduğunu biliyorum ama Bir kere başladıktan sonra bırakması çok zor hiç düşünmedim zaten iyi geliyor bana.
-Belki bırakması okadar zor değildir denemek istersen tabi.
-bu saatten sonra hiç sanmıyorum en azından sinir yüzdemi düşürüyor en fazla erken ölürüm bu dünyada kalıp daha fazla surunmrkten iyidir dedim son kıyafetleri çantaya koyarken.
-bunun hakkında sonra konuşuruz. Şimdilik senden bunu bekleyemem zaten. Bu arada benim adım Songül bundan sonra senden ben sorumluyum zaten biliyorsun.
-memnun oldum Songül Hanım. Benim adımı zaten biliyorsunuz belkide daha fazla şey..
-evet milena Bende memnun oldum peki adının bir hikayesi varmı? Hiç duymadım çünkü.
-annem koymuş adımı sanırım Fransızca asıllı bir isim naif kadın anlamına geldiği gibi aynı zamanda hayatla başa çıkmak anlamı da taşıyormus annem öyle söylerdi.
-çok güzel bir isim, çok şanslısın. Gerçekten adın sana çok yakışıyor.
-teşekkür ederim. Dedim tebessüm ederek. Ardından birkaç şey daha alacağım sonra gidebiliriz diye ekledim. Banyodan birkaç özel eşyamı aldıktan sonra oturma odasına geçtim masanın üzerindeki aile fotoğrafımıza bir süre baktıktan sonra onu da alıp yukarı çıktım raftan okumaya vaktim olmayan kitapları da bir çantaya doldurdum ve aşağıya indim. Songül Hanım da beni orada bekliyordu birlikte kapıya doğru ilerledik Songül Hanım arabaya geçti bende ardıma dönüp birdaha gelmeyecekmiscesine eve son kez baktım kapıyı kilitleyip arabaya gözyaşlarım eşliğinde bindim. Yol boyu hiç konuşmadık geldiğimizde hadi inelim dedi Songül Hanım, eşyalarımı aldım 5 katlı okulu andıran bir büyük bina vardı karşımda, çok lüks değildi ama eski de değildi. İçeriye girdiğimizde herkes yemekhaneye geçiyordu bana bakıp birbirlerine a yeni biri gelmiş diyorlardı geçenlerin çoğundan yaş olarak büyük olduğum barizdi ki zaten 16 yaşımı doldurmama az kalmıştı 6 ay sonra 17 olacaktım 18 yaşından sonra yetimhaneden çıkılıyor diye biliyorum burda kalacağım toplam 1.5 sene civarı birsey. Songül hanımı takip ettim asonsore bindik 3. Kata çıktık yatakhaneler oradaydı 15. Yatakhaneye doğru ilerledi sonra içeri girdi en arkadaki ranzanin üst katını göstererek burası senin yatağın hem yanında cam da var, çarşaflar yeni değişti arkasına dönerek dolap numaran 8 dedi ve bana anahtarı uzattı birseye ihtiyacın olursa ben 2. Kattayim odamı bulursun zaten arkadaşların yemkte istersen sende git dedi sonra da gülümseyerek yatakhaneden çıktı. Herkes yemekte olduğu için odada tek başındayım birkaç saat uğraşmain ardından dolabımı çok güzel bir şekilde düzenledim eşyalarım tam sigmasada bazılarını askıya bazılarını katlayarak koydum. Kitaplarımı üst rafa dizdim içlerinden bir tanesini okumak için aldım ve yatağıma gittim yastığımın altına taragimi, nemlendiricimi ve sigara pakedimi koydum yastığımın yanına en sevdiğim ayicigi da koyduktan sonra cama dayanıp kitabımı okumaya başladım. O sırada diğer çocuklar da girdi yatakhaneler yaş gruplarına göre ayriliyordu ve yakinlardaki okullarda eğitim alıyorlardı ben açık lise öğrencisi olarak devam etmek istediğimi söyledim Songül hanıma ama o bir liseye geçiş yapmam konusunda israrciydi pek insan içine çıkmak istemediğimi de belirttim ama pek ikna olmuş gibi gözükmüyordu yaz dönemine az kaldığı şimdilik birsey demiyorum dedi. İçeri giren herkes bana bakıyordu bu nerden cıktı dercesine kimseye merhaba bile demediğim için pek birsey demediler üzerimde gene siyah tshirt bol yırtık bir kaykaci pantolonu vardı saçlarım kısa neredeyse erkek kadar kısa ve dipleri fosforlu yeşil aşağısı gece mavisiydi gözümde gelişi güzel bir eyeliner ve siyah temalı yinede hafif bir makyaj vardı. Onlara göre çok farklıydım tabiki insanlar beni zaten normalde de çok garipserdi ensemde de bir kanat dövmesi vardı parmaklarıma milyon çeşit yüzükler takarım. Yetimhaneye göre fazla gariptim yani. Ben kitabımı okumaya devam ederken birkaç kız bana doğru yaklaştı sarışın olanı adın ne dedi kitaptan başımı kaldırmadan milena dedim. Sustu bir süre bende Ceyda dedi sayfamı çevirip memnun oldum dedim. Bende, dedi. hala bana bakıyorlardi eminimki. ama herkese herşeyi anlatmak cıvık biri gibi gözükmek istemiyordum arkadaş canlısı olmak bana göre değildi, hem bu kızları Songül hanımın yolladığına adım gibi eminim. Zaten isteksiz konuşuyor gibi bir hali vardı. Bir süre boş boş bekledikten sonra konuşacak birsey bulamayıp köşelerine çekildiler. Sonunda kitabıma odaklanarak oradaki o kalabalığı yok saymaya devam ettim. Bu renksiz ve kötü kokulu hayatı kitaplar güzel yapıyordu bence.. Kitap okurken sanki bir başka dünyada hissediyordum. Gözlerimi satırlara gömdüğüm andan itibaren renkler değişiyor, canlanıyor, sanki kendi hayatım yokmuscasina, kitaplar hayatın portaliymiscasina içine girdiğinde sanat benliğim olmuşcasina yaşıyordum bu ütopyada. Her başladığım kitaba aşık oluyor, hem sonunu merak edip hızla okuyor, hemde hiç bitmesin istiyordum. Derken yelkovan akrebi kovaladı saatler dakikalar gibi geçti. Zaman durmuş gibi geliyordu bense kitabın son satırlarını okuyordum.
"Arkama dönüp son bir kez baktım hayata, çantamla birlikte ağır bir hayat tecrübeside taşıyordum omzumda." kitabın kapağını kapattım. neredeyse 3 saattir nefes bile almadan heyecanla okumuştum kitabı. Okurken bazı yerlerde ağlıyor bazı sayfalarda kahramanlarla birlikte seviniyor, bazen de kendim yaşıyormuşum gibi hayal ediyordum.  Bitmişti küçük ütopyamda yaşadığım mutlulugum. Portaldan çıkıp etrafıma baktım uzunca herkes birseyler yapıyordu kendince, normalde bir program dahilinde hareket edilip edilmediği hakkında bir fikrim yoktu ama şuan hafta sonu olduğu için belkide. Belirli izin saatleri arasında dışarıya çıkıyordu çocuklar. Bazıları uyuyordu, bazıları bahcedeydi, bende oturup kitabımı bitirdim birkaç saatte.
.
.
.
Yurda geleli neredeyse 5 ay olmuştu. Arkadaş edinmesemde arada konuşuyorduk, dertlestigimiz bile oluyordu çok konuşmadığım yada etkinliklere katılmadığım için pek bi düşman kazanmamistim zaten burada pek öyle birsey yoktu iki üç çıkıntı harici onlar da zaten ilk başlarda bana bulasip boylarının ölçüsünü aldığı için sıkıntı yapamıyorlardi herkesle iyi olup 8. Sınıfa giden Büşra adında bi kıza zorbalık yaptıklarını çokca farkediyordum bu kız aslında yetim değil anne ve babası onu istemediği için bırakıp kaçmışlar bir daha ne bir iz bulunabilmis ne bir telefon ne de birdaha gelmişler. Belkide buradaki en zorlanan kişi oydu. Biraz saf biraz da masum bir kız olan busraya şişman diye dalga geçiyorlar ona işlerini yaptırıyorlar her fırsatta kucumsuyorlardi. Bir keresinde onu yanlız gördüm kenarda oturmuş ağlıyordu yanına yaklaştım. Neyin var güzelim dedim sıcak bir sesle hiç konuşmadı. Ağladı sessizce bir süre sonra uzakta oturan ilayda ve saz  arkadaşlarını gördüm ellerinde Büşra'nin yiyecek koyduğu çantası geziyorlardi. Büşra ya bekle dedim ve yanlarına gittim. İlaydanin elinden çantayı çekip aldım. Bir daha bu kızın eşyalarına dokunursan senin için hiç olmaz dedim alaycı bir tavır takinip suratıma boş boş sırıtarak baktı asagilarcasina ben bu bakışlara babamdan alışkınıdim bu beni korkutmuyor aksine dahada nefret kin ve sinirle dolduruyor o an eva'nin gerçekten çıktığına şahit oldum kızın saçından tuttuğum gibi yere attım. O sırada arkadaşları birsey yapmadan izliyordu. Bahçenin güvenlik görevlisi geldi kızı bıraktım herşeyi olduğu gibi anlattım sonrasında Songül Hanıma beni haklı buldu ama şiddete basvurmamam gerektiğini anlattı bi ton boş konuşma işte. Odadan çıktığım gibi busraya çantasını verdim sarıldı bana. Ağlamaya devam etti, teşekkür ederim abla. Başını okşadım bundan sonra kimse sana dokunamayacak gerçekten bir dahaki sefere bırakmam. Birkaç gün sonra Büşra elinde bir bileklikler geldi yanıma. Bunu senin için yaptım dedi elindekini uzatarak. Mor, çokta tatlı arasında pembe tonları olan ipten bir bileklik yapmıştı benim için. Dünyada aldigim en güzel hediyeyi elimde tutuyordum (ha tabi birde aldığım ilk ve tek hediye) gülümseyerek aldım ve teşekkür ettim bileğime taktım birdaha da çıkarmadım. Onu bu kadar sahipleniyorum çünkü kendime benzettim orta okulda çirkinim diye beni evire çevire döven bir çocuk vardı bütün sınıf şahit olduğu halde bir kişi bile dur demedi ozaman lar arkadaşım dediğim insanlar bile. Okul bittikten sonra hiçbiriyle görüşmedim yeni bir arkadaş da edinmedim zaten ailemde de ne bir kuzenim ne bir babanem ne de bir akrabam vardı yaşlılar ölmüş babam kardeşleriyle kavgalı olduğu için hepsiyle bağını koparmış annem zaten anneannesi tarafından büyütülmüş onlar gocunce de kimsesi kalmamış o sıralarda babamla tanışmış kaçarak evlenmisler babanem hiç istememiş annemi onlar da evli kalmaya devam etmek için beni yapmışlar istemedikleri sevmedikleri bir çocuk.. Birbirlerini sevdikleri kadar bana da ilgi gosterselerdi şimdi arkalarından aglayabilirdim. Bir süreden sonra onların yokluğunu unuttum. Cenazelerine halam ve amcam bilr gelmedi zaten. Bende alındıktan sonra o eve bir daha uğramadim. Oradan aldığım tek şey bir yalandan çekilmiş aile fotoğrafı oda unutmamak için. Gerci farketmez.
.
.
Yaz döneminin bitmesine son 15 gün kalmıştı. Songül Hanım çağırdı yanına arkadaşların okula başlıyor biliyorsun ben seninde gitmeni istiyorum belkide arkadaş edinir hatta bir meslek sahibi olursun tarzında laflar etti. Bende bir düşüneyim dedim. aslında gitmek istiyordum. Kararımı verip Songül hanıma söyledim ertesi gün hemen gidip yakinlardaki bir liseye kaydımı yaptırdı.
.
.
Okula başladım herkesle birlikte. Okul forması giymiyor kendi halimde takiliyordum okul işi bi yandan iyi oldu çünkü yurttayken sigara içmeye çok çıkamıyordum şimdi rahatça hallediyorum her işimi. Dersleri bazen dinliyor Bazende uyuyor gamsızca yatıyordum. Oldum olası sorumsuz bir çocuktum hiçbir zaman ödevimi yapmaz sınavda kopya çeker derslere isime geldiği zaman katılırdım. Dönem sonunda yinede iyi not getirirdim. İngizlice dersine ilgim herzamankinden çoktu artık oyuzden dil bölümüne geçiş yaptım. Öğretmenim benden çok memnundu. Sınıfa da uyum sağlamış olabildiğince herkesle iyi geciniyordum çıkışta paten kaymaya gidiyorduk. Kendi evimde pateni kaykayim bisikletim tabletim telefonum herşeye sahiptim. Yetimhanedekilerde bunların çoğu yoktu oyuzden isteyen olursa bisikletimi veriyordum. Günler böyle gelip geçiyordu ortamlara çoktan uyum sağlamıştım hem yetimhane hemde okul. Uyum sağlamaktan kastım aslına bakarsan en azından insanları tanıyor olmak ve ara sıra ayıp olmasın diye birseyler yapmaktı. Yinede zamanimi düzgün kullanmaya çalışıyordum. Kitap okumaktan ve yazmaktanda asla geri kalmıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lahza Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin