1. Bölüm

66 13 35
                                    

Bol bol yorum yaparak düşüncelerinizi benimle paylaşın olur mu? Keyifli okumalar! 🤍

Bol bol yorum yaparak düşüncelerinizi benimle paylaşın olur mu? Keyifli okumalar! 🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Asuman:
Gökyüzü

Yer:       Beykoz-Kanlıca-Üsküdar Vapuru

Sahil boyunca içimde biriktirdiğim kahkahalarımı nasıl ses çıkartmadan dışa yansıtabilirim diye düşünüyordum. Metrobüs durağına ulaştığım an sahile doğru tekrar bakınmış fakat tekneyi yerinde bulamamanın vermiş olduğu şaşkınlıkla yerimden kıpırdayamamıştım. Nasıl ya?

Yarın tekrar geleceğimi bildiğim için umursamayarak evimin yolunu tuttum. Gözlerimin içinde açan çiçeklerin herkes tarafından fark edilmesini istiyordum. Bunu tüm kalbimle istiyordum hem de. Ellerimden tutulmasına ihtiyacım vardı bir süredir fakat onun da hiçbir forsunun kalmadığını biliyordum. Çünkü artık küçük bir kız çocuğu değildim. Küçük bir kız çocuğu iken yaptığım her şeyi tekrar yapabilirdim, buna da tüm kalbimle inanıyordum.  Yaptığım veya yapacağım her şeye ilk önce inanmalıydım buna da bağlıyordum yaşamımı. İnanmak başarmanın yarısıdır. Benim kendimi sevmeye ihtiyacım vardı en başından beri. Ama dedim ya ben yaşadığımı hissedebilmek için kendimi yalnızlaştırıyordum. Çünkü insanlar zayıflığınızı gördüğü an keşfettiği an sizi can evinizden acınızdan vurabiliyordu. Ya da en basitinden vurduğunu zannediyordu.

Metroya bindiğim an oturacak yer aramaya koyuldum çünkü yolum uzundu. Biraz daha bakındıktan sonra bulmuştum nihayet bir yer. Hemen cam kenarına tüneyerek çantamdan vakit kaybetmeden müzik çalarımı çıkardım. Yolculuğa çıktığım zamanlarda yapmayı sevdiğim iki şey vardı. Bunlardan bir tanesini sıkılmadan her an yapabileceğim gün içerisinde süreklilik kazandırdığım bir şeydi; Kitap okumak. Ya da daha kapsamlı bir cevap vereyim. Herhangi bir şeyi okumak. Bir gazete kupürü bile olabilirdi bu. Mesela yolda yürürken rastladığımız pankartlarda kısa da olsa birkaç cümlelik paragrafı bile durup okumadan geçmeyen bir alışkanlığım vardı. Diyorum ya her şeyden kendime pay biçiyordum sürekli. Ama yaşanmış ama yaşanmamış. Kulaklığı kulağıma taktıktan sonrası ise tam bir zevk-ü sefa.

Yolumun üstündeki denize göz süze süze kulağımdaki ezgiye kulak kabartmadan da duramıyordum bir yandan. Ne diyordu şarkıda Gamzedeyim devam bulmam... Eskileri hatırlamak beni bir çeşit sorgunun içine hapsediyordu. Sorgu sualin benim hayatımda hep yeri vardı fakat aşırıya kaçmamak suretiyle. Ne zamanki kendimle baş başa kalıyordum işte o vakitlerde ruh halim beni epey daraltıyordu, alanımı da öyle. Hiçbir hastalığım falan yokken ya da rahatsızlığım baş göstermezken bir anda keyfim kaçabiliyordu. Bunu neye nasıl bağlayabilirdim inanın bilmiyorum ama ucu bende değildi. Ucu kimin elinde kim tutuyor onu da bilmiyordum.

Göğü izlemeye koyuldum tekrar sabahki durumuma atıfta bulunarak. Kara Yağız... Acaba kimdi? O tekne ne zamandan beri o iskelede konaklıyordu? İstemsizce bir of çektim. Zamanlamasına da bakın siz şu gelen teyzenin. Tam of dedim karşıma oturdu. Zorla gülümsemeye çalıştım. Olmadı çünkü rezil olmuştum bir kere.

MÜDAVÎHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin