Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır iyisiyle kötüsüyle, yalanıyla gerçeğiyle. Amaç herşeyin üstesinden gelmektir katlanmatır cefasıysa çekemsidir sefasıysa sürmesidir yani herkesin hayatı karanlık olmadığı gibi kimseninde toz pembe değildir.
Hayat bana karanlık tarafını açmıştı.
Ve bende şuan cefamı çekiyordum.
Sefasını kimin sürdüğü çelişkiliydi. herkes payına düşeni almıştı.
Hissizdim. Hemde hiç olmadığım kadar sanki bedenimdeki tüm hislerim çekilmişti. Beynim zonkluyordu etrafımdaki kalabalık ben uzaklaştıkça boğuklaşıyordu. Yürüyordum ama istemsizce nereye gittiğimi bilmeden uzaklaşıyordum kalabalıktan. Ağlaçların arasından geçtikçe sanki herbiri yok oluyordu önümde simsiyah sadece başının üzerinde beyaz bir nokta olan kedi vardı. Bana yol gösteriyordu etraftaki ağaçlar azalmaya sesler silikleşmeye başladığında rüzgar daha sert esiyordu. Gerimizde bıraktığımız her ağaç için önümde ilerleyen kedinin başındaki beyaz nokta büyüyordu. Önümde bir ağaç kaldığında kedi durdu usulca bana döndü. Gözleri de kendisi gibi siyahtı gözlerime öyle uzun baktı ki korkmam gerekiyordu fakat adım dahi atamıyordum. Kedi sağ tarafa dönüp ilerlemeye başladığı an önüme döndüm az önce önümde duran ağaç yoktu onun yerine karşımda çok berrak bir deniz vardı. Gidip gitmemek arasında kalınca son kez sağa döndüm kedinin yavaş yavaş uzaklaştığını görünce denize doğru yürümeye başladım. Yaklaştıkça denizin bir tarafı kararıyordu tıpkı kedinin başında olan beyazlık gibi sadece denizin yarısı berrak kalmıştı.
Denizin temiz tarafında biri vardı bunu daha da yaklaştıkça görmüştüm. Kumral saçları vardı fakat saçlarının aksine gözleri maviydi. Kavisli bir buruna incecik dudaklara sahipti gözünün altında ufak bir ben vardı. Bu sadece biri değildi. Bu kadın benim annemdi. Gözlerimin dolduğunu biliyordum ama ne bir yaş akıyordu ne de sesim çıkıyordu annem bana bakıyordu fakat benim tanımıyor gibiydi. Bağırmak istedim boğazım yırtılırcasına bağırmak annemi ordan çıkartmak istedim. Bağıramadım. Göz pınarlarımda biriken o yaşlar akmamak için ekstra bir çaba sarf ediyorlardı. İntahar etmek isteyen bir insanın geride bıraktıklarını düşünüp kendiyle çelişkiye girmesi gibiydi. O yaşlar asla akmıyordu. Denizin kara tarafı anneme yaklaşıyordu. Rüzgar daha sert esmeye başladı denizin dalgaları daha da yükseliyordu. Kıpırdayamıyordum. Kara su annemi yutmaya başladığında bana yaklaşan biri vardı. Denizin tamamı kararınca annemde yavaş yavaş dibe battı. Arkamı döndüğümde beni buraya getiren kara kediyi gördüm. Beni geri götürmeye gelmişti. O an anladım ki o kedinin hayatımdaki yeri sadece yol göstermekti. Anneme gözden kaybolunca kediye döndüm geldiğimiz yolu geri gitmeye başlayınca dudaklarımdan başından beri söylemem gereken bir kelime döküldüğünde gözlerimi açtığımı hissettim "Anne"🦋
1999/ Eylül
Takvim yapraklarını elinde sıkı sıkıya tutuyordu kadın odasının camının önünde yoldan geçenleri izlemek en büyük aktivitesiydi. İnsanlar sokaklara akın etmişti bu aylar havalar pek bir sıcak olurdu herkes tatilin tadını çıkarıyordu. Kadın yoldan geçenleri izledikçe yüzündeki gülümsemesi artıyordu. Film izlemek gibi geliyordu ona, büyük bir keyifle izliyordu. "Anne" diye seslenen gençlerin sesleri kahkaha atan çocuklar. Kadının gülümsemesi genişledi. Sonra bir ses daha duydu kadın yüzündeki gülümsemeyi soldurtacak cinsten kadının öfkeyle dolmasını sağlayacak bir bebek sesi. Hayır, bu bebek gülmüyordu yada annesi uyutuyor diye de sızlanmıyordu bu bebek ağlıyordu. Fakat ses dışardan gelmiyordu evden hatta kadının çaprazındaki odadan geliyordu. Kadın kalbinin sıkıştığını hisseti. Ardından kaba bir adam sesi duyuldu bebeğin ağlaması şiddetlendi. Kadın öfkeden dolup taşınca bir hışımla sandalyeden düşmesini sağlayacak kadar hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Odada sandalyenin yere düşen tok sesi yankılandı. Kadın kapıya doğru ilerlemeye başladı elinde hâla sıkı sıkıya tuttuğu takvim yaprakları vardı. Kapıyı açıp odadan çıkınca sesler daha netleşmeye başladı bebeği susturmaya çalışıyorlardı ama bağıran kişi bir an olsun susmuyordu. Öfke içinde ağaç gibi filizlendi o ağacın dalları tüm bedenini tepeden tırnağa sarmıştı. Sesler çoğaldığında kadın daha da hızlandı odanın önüne geldiğinde kapını kulpuna uzandı. Açtı. Odada bir adam bir kadın bir de evin yardımcısı vardı. Odadaki kadınla gözgöze geldiğinde kadın ona gülümsedi. Adama dönüp sakin bir sesle"Neler oluyor" diye sordu. Birden uysallaşmıştı odaya gelirken adamı boğmak istiyordu oysa. İçindeki öfke dindi, ağaç on gündür sulanmayan çiçeğe döndü sanki. Odadaki kadın yardımcıya döndü"Zehra hanımı odasına götür hazırlanmasına yardımcı ol, Yarın kızına gidicek" Kadının bu sözlerinin muhatabı yardımcıydı fakat zehranın gözlerinin içine bakarak konuşuyordu. Zehranın içi heyecanla dolup taştı. Az önce öfkeyle açtığı kapı kulpunu heyecanla açtı arkasına bakmadan odadan çıkınca kadın hemen adama döndü. "Bak gördün mü bağırmanı karşımda erkeklik taslamanın sonucunu" Az önceki sakinliğinden eser kalmamıştı. Adamda kadın kadar öfkeliydi.
"Kadını gönderdiğinde bebeğin babası öğrenmeyecek mi? Başımıza nasıl bir bela açtığının farkında mısın esra?" Son sözlerine doğru sesi tekrardan yüselmişti. Kadın adama yaklaştı "İşime karışma senin görevin sadece bebek 23 yıl sonra üstüne düşeni yapmazsan işte o zaman ölümle dirimle başına bela olurum" Kadın son sözleri üzerine kapıyı çarpıp odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1. bölm
AcciónZerir bir geceydi. Rüzgar bu gece olacaklardan bihaber, sert esiyordu. Sokaklarda sadece gazinolardan çıkan konsomatris kadınlar vardı.Adetâ bir me'vâ arayışı içersindelerdi. Bu gece asman sanki kendini mikailin kollarına bırakmıştı.Gece için 3 k...