"Biraz daha hızlı koşarsan düşeceksin Yağmur. Bak şimdiden söylüyorum düşersen 'sırtına al beni' diye ağlama bana." sözlerine hiçbir şekilde kulak asmayıp koşmaya devam ettim. Ufak tefek takılsam da düşmezdim.
"Taşımazsan taşıma be çok da umr-" sözümü bitiremedim. Benim düşmemi beklediniz değil mi? Hayır, ben değil Ege düştü ve öyle saçma bir şekilde düştü ki kahkahalara boğuldum. "Ya ayağına takılıp nasıl düşebilirsin?" hâlâ gülüyordum. Ege kaşlarını çatmış bana bakarken kahkahalarımın arasından elimi uzattım.
"Ben sadece seni denedim, bakacak mısın bakmayacak mısın diye," başımı salladım sahte bir inançla, elimi boş verip kendi kendine kalkınca önüme geçip ayağını sürüye sürüye yürüdü. Hemen gülmeyi kesip koşa koşa koluna girdim. "Doğruyu söylüyorum!" başımı salladım. "Hâlâ inanmıyorsun bak!"
"Ya inandım, tamam! Aaaa herkes taşa takılıp düşmek zorunda değil," kıkırdayıp başımı koluna yasladım. "Dondurma yiyelim mi? İçinde şirinler olandan, ister misin?" gözleri içi parıldadı. Bakın size şaka yapmıyorum gerçekten gözlerinin içi parıldadı.
"Koşmak yok ama?"
"Yok!"
"Söz ver!"
"Şirinlerin üzerine söz veriyorum, tamam?" başını sallayıp elini elimle birleştirdi.
Dondurmalarımızı alıp banka geçtik. Yan yana oturmamıza, rağmen Ege yanıma biraz daha kaydı artık dizlerimiz de birleşmişti. Dalgınca mırıldandım.
"Bir gün ölsem ne yaparsın acaba?" Ege'nin bakışları yavaşça bana döndü. Sadece birkaç saniyede gözleri doldu.
"O ne biçim bir soru Yağmur," kafamı hafifçe sallayıp karşımızdaki parkta oynayan çocuklara baktım.
"Bence sen beni hemen unutursun. Adım bile geçmez yanında." kaşlarını çattı. O da karşıdaki çocuklara baktı.
"Sen benim küçüklüğümden beri yanımdasın Yağmur, her şeyi seninle yaşadım. Seni değil öldüğünde yaşarken bile asla unutmam da bırakmam da, bir daha böyle konular konuşmak istemiyorum." gülümsedim. Dondurmanın külahını da yiyip peçeteyle ağzımı sildim.
" Tamam ya üzülme, daha bırakmam seni, en azından düğününe gelirim."
"Vallahi çağırmam seni düğünüme, seni kıskanır benim karım." kaşlarımı çattım.
"Ha sen o zaman daha şimdiden sevgilinle aran bozulmasın diye benimle konuşmazsın." kıkırdadı.
"E tabi konuşmayı keseriz seninle." bankta kalkıp parka doğru yürüdüm.
"Gerizekalı, ben çok meraklıyım sanki sana." Saçlarımı savurup daha hızlı yürüdüm. "Bende bulurum birini hemde senden daha yakışıklısını." kandırma kendini kızım bundan yakışıklısı yok.
Kolunu boynuma dolayıp yüzünü yüzüme denk getirdi. "Merhaba sevgilim, bugün de benimlesin bu çok güzel," en sevdiğim şarkıyı dudaklarıma fısıldadı. Kendimden geçtim. "Kanatsa dahi elimi onlarca dikenli tel," ellerini belime yerleştirdi, kollarımı boynuna doladım. Yavaşça olduğumuz yerde sallanmaya başladık. " O günlerin hatrı var kalbimde hep gezer," elleri saçlarımda dolandı. Yeni kestiğim kahküllerime dokundu. Dışardan bakanlar bizi iki koca gerizekalı gibi görebilirdi ama hayır değildik. "Uyuşturucu etkisi vücudumda en güzel." gözlerimi kapadım.
"Gitme lütfen, lütfen Ege hep kal benimle." gülümsediğini hissettim yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.
"Seni asla bırakmam Yağmur, ne bu dünyada ne öbür dünyada." inandım.
-
taladro - sevgilim