Oturduğum koltuktan etrafı seyrediyordum. Yalnız olduğumun gerçeği bir kez daha sıkmıştı canımı. Bir ses duydum. Garip bir ses. Nereden geldiğini anlamak için odaya göz gezdirdim. Sonra gelen ses ile irkildim. Birisi konuşuyor, adımı sayıklıyordu adeta. İçlerden derin bir yankıyla gelen ses :
- Benden korkma. Sadece seninle sohbet etmek için geldim.
Bir ses vardı. Ama söyleyen nerede nasıl söylüyor belli değildi. Ne yalan söyleyeyim korktum. Tüylerim ürperdi. Bir kaç defa konuşmaya çalıştım ama sesim titriyordu. Kısada olsa düşünmek için biraz vaktim oldu. Bir sevgilim olduğunu düşündüm. Benim olduğunu, yanımda olduğunu bildiğim, en ufak gülüşünde kızaran yanakları olan, siyah gözleriyle, ama öyle bir siyah ki bu, baktıkça bütün renkleri unutturan bir siyah. Boynuna dolanan atkıdan bile kıskandığım, kimseyle paylaşamadığım bir sevgili. Benim sevgilim. Şuan yanımda aynı ortamdayız. Etraftan gelen seslerin üstüne birde karanlık. Oldukça ürpertici. Korkudan bana sığınan birisine korktuğumu belli etmemeliydim. Hayır yok. Kesinlikle olmaz korkmuyorum ki ben. Hem erkekler korkmaz bir kere dimi. Onlar hissiz, duygusuz bir mekanizma zaten. Sonra rüyalarda olur ya hani. Böyle yüksek bir yerden düşersin, tam yere düşecekken uyanırsın ya hani. Öyle bir hisle irkildim ve bir sigara yaktım. Ürkek bir sesle :
- Se.. se.. sen kimsin ?
-Ben senin yanlızlığınım.
Derin bir oh çektim ve bir şaka olduğunu düşündüm. Yalnız kelimesini yanlız diye söyleyen bir tek arkadaşım vardı. Onun rahatlığıyla :
- Gerçekten mi ? Yalnızlıksın sen. Pardon yanlızlık.
İçimde büyük bi rahatlık vardı. Ta ki o ana kadar. Masanın üzerinde duran sigara paketi birden havalandı. Elim ayağım titriyordu. Neye uğradığımı şaşırdım. Olanlara anlam veremiyordum. Elimle paketin etrafını yokladım. Hiçbir şey yoktu. Ne olup bittiğini anlayamadan paketin kapağı açıldı ve içinden bir sigara yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyordu. O kadar fazla korkuyordum ki aralıksız nefes alıp verişler bir yana sigaranın paketinden çıkarken çıkardığı ses dahada ürpertiyordu içimi. Çok korkuyordum. Tam o sırada :
- Kaç defa söyleyeceğim. Korkma benden.
- Neden geldin ? Ne istiyorsun benden ?
- Dedim ya sadece sohbet etmek için geldim. Bu aralar birlikteyiz. Buna mecbursun. İstediğin kadar inkar et. Kabul etsen de etmesen de bu böyle. Şu haline bak. Çaresizlikten kendini yıpratıp odalara kapatıyorsun. Çözüm bu mu ? Eğer sen, gerçekten ben isen; Gerçek sen bu değilsin. Sadece bu olmaya mecbursun. Hadi kalk şimdi toparlan ve biraz sosyalleşmeye çalış.
Kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktım ve o garip sesin söyledikleri beynimde yankılandı. " Eğer sen, gerçekten ben isen; Gerçek sen bu değilsin. Sadece bu olmaya mecbursun. Mecbursunn.. Mecbursun..." Havluyla yüzümü kuruladım. Sonra salona girdim. Televizyonu açtım. Amaçsız insanların dokunaklı hikayeleri ve bir sürü evlilik saçmalıkları. Her zamanki heyecan yine doruklarında görünüyordu. Birden telefonum çaldı. Bir an garipsedim. Uzun zamandır beni arayan olmadığı için telefonum çalmıyordu. Telefonumun zil sesi bana yabancı gelmişti. Hatırlayamamıştım. Telefon sustu. Elime aldım. 12 Cevapsız arama. Arayan lise zamanlarında vazgeçilmezim. Elçin. Bir an yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Acaba neden aradı ? Onca zamandan sonra yine başkası için başını omzuma koyup, ben onu severken o başkası için dert mi yanacaktı ? Geri arayamadım. Telefonu bıraktım. Kısa bir süre sonra tekrar çaldı. Heyecandan telefonu elime alırken yere düşürdüm. Ne oluyor bana ? Telefonu açtım :
- Alo alo! Orada mısın ?
- Buradayım buradayım. Dalmışım öyle özür dilerim.