Okuduklarımdan sonra garip şeyler hissetmeye başladım. Galiba... Evet. Galiba aşık olmuştum. Hislerimi hemen belli edip kendimi küçük düşürmek istemiyorum. İlk önce ona herşeyi anlatmalıydım. Yaşadıklarımı, içinde olduğum durumu herşeyi en ince ayrıntısına kadar bilmesini istiyordum. Pink Punk Cafe artık bahanemiz olmuştu. Saat başı oradan geçiyor, içeride olup olmadığını kontrol ediyordum. Kalbimden geçenleri duymuş olmalı ki telefonum çaldı. Buğra arıyordu. Heyecanlandım. Yanaklarımın kızardığını yüzümdeki sıcaklıktan hissedebiliyordum. Konuşmaya cesaret edemedim. Meşkule atıp hemen mesaj yazdım. Kafede olduğumu ve isterse gelebileceğini yazdım. Aradan 20 dakika geçti. Çayımın 2. bardağını yudumlarken nihayet gelebilmişti.
- Özür dilerim yaa geç kaldım.
- Yok önemli değil. Şey seninle birşey konuşucaktım aslında.
- Eski günlerdeki gibi mi ? O zaman sahile gidelim daha rahat dökersin içini. Dedi ve oturduğu yerden kalktı. Kapının önünden bir taksi çevirdik ve Kız Kulesi'ni yakından izlemek için Üsküdar'da banklara geldik. O denizi izliyor bense başımı omzuna koyup belli etmeden kokusunu içime çekiyordum.
- Eee ne oldu anlat bakalım.
- Uzun hikaye ama. Ya sıkılırsan ?
- Yok yok sıkılmam anlat sen.- Bir masaya yerleşmiştik, masayı o seçmişti. Oturduk. Tam 752 gün boyunca, karşılıklı oturduk. Ben hayatımı koydum masaya,korkusuzca, kumarda en yüksek teklifi yaparmışçasına. Oysa her iyi oyuncu gibi, sessizce izledi olup biteni. "Belki"lerini koydu masaya. Sen yaşa, ben sana bir kıyak geçeceğim dedi, sen yaşa ben halledeceğim. Hiç çalışamayacağım için, hiç para kazanamayacağım için sağdan soldan gelecek üç beş kuruş parayı kabullendim. İstediğim içkiyi alamayacak, istediğim pabuçları giyemeyecektim belki. Olsun, değerdi. Hayalini kurduğun yere gelemeyecek, o pozisyonlara asla erişemeyeceksin dedi. Evet dedim, doğru, kabulüm. Sağlığına da pek güvenme, fazla acıyı taşıyamayabilir bedenin. Olur öyle dedim, zaten dayanıklıyım ben. Dinlemeyi sevmezdim, dinlemeyi sevmediğimi bilirdi. Yine de o söyledi, ben sustum. Hepsini dinledim. Olmak istediğim kadını yerle bir etti, yaşamak istediğim evi, almak istediğim kitabı ve hayal ettiğim hayatı kırdı, parçaladı. Altın tepside geri uzattı sonra. Sanki hiçbir şey olmamış gibi toparlarım sandım ya, ona yanıyorum. Pes etmezsem dedim, kendimi yenmiş bir umutla. Pes etmezsem. Soluk bir kahkaha attı. Başımı yere eğdim:
"kaybedeceğini bile bile neden istiyorsun. acı çekeceğini, daha fazla parçalanacağını bile bile"
Kafamı çevirdim, sigara dumanından sararmış duvarla gözgöze geldim, bulmuştum. O zaman öleceğini bile bile niçin yaşıyorsun dedim, unuttun herhalde! Sırıttım ilk defa o masada. Dudağımı ısırdım sonra, ta ki elimle dudağımı yoklayana kadar anlamamıştım kanadığını. Doğru söylüyor aslında, benden bir halt olmaz.Hay dedim, hay ben böyle benliğe!Derken Buğra eliyle ağzımı kapattı. Konuşmamam için işaret parmağını ağzına götürdü ve sus işareti yaptı. Gözlerime bakıyordu. O anda gördüm bütün gerçeği.
- Elçin. Saçmalamayı kes. Bak ben yanındayım işte. Geçmişte de yanındaydım şimdi de yanındayım. Hem ne o öyle kumar masası falan. Nasıl benzetme öyle. Anlaşılan baya üzmüş seni. Ama bundan sonra üzülmek yok. Ne olursa olsun üzülmene izin vermiycem. Diyerek gözümden süzülen iki damla yaşı sildi. O an boynuna sımsıkı sarılıp kokusunu içime çekmek istedim. Ama gözlerine bakmaya bile cesaret edemediğim birisine delicesine nasıl sarılabilirdim ki ?Eve geldiğimde ne yapacağımdan habersiz bir şekilde kendimi yatağa bıraktım. Yapmaktan keyif aldığım şeyleri yapmak saçma geliyordu. Kitap okumak. Tek vazgeçilmezim olduğunu düşünüyordum. Bilmiyorum ne oldu ama, eskiden saatlerce uğraşıp yaptığım saçlarımı şimdi kurutmaya üşeniyorum. Kitap okumayı çok seven ben, saatlerdir 1 sayfa bile okumadım. Çabuk sıkılıyorum ve insanlarla konuşurken o heyecanım gitti. Sevdiğim biriyle konuşurken sırıtan yüzüm şimdi tebessüm bile etmiyor. Günde 1 sezon dizi izlerdim. Yada 2-3 film. Şimdi filmin ilk 10 dakikasını izlemek bile beni sıkar oldu. Hatta bazen hiçbir şey düşünmüyorum. Öyle dalıp uzaklara gidiyorum. O kadar çok hayal kırıklığım varki, şimdi içimden hayal kurmak bile gelmiyor. Belki de öldüm. Ama bilmiyorum..