'3

99 15 6
                                    


O gece yüreğimdeki ateş bedenimi sarmıştı. Onun görüntüsü odamın dört bir köşesindeydi. Ne gözlerimi yumup güzelliğinden mahrum kalmak istiyor ne de ona bakıp utancımla yüzleşmek istiyordum. Ailemle birlikte doktorum da sabaha dek kapımda beklemişti. Annem hastalanmam için bir sebep bulamıyordu. Babam ise neyin beni bu denli zorladığını düşünüyor, diğer davetlilere öfkeleniyordu. Çoktan evlenmiş bir kadın mı zor durumda bırakmıştı beni? Ya da henüz yetişkinliğe adım atmamış bir kız mı peşime takılmıştı da bir türlü kurtulamamıştım ondan?

Onları sıkıntıya düşürdüğüm için suçluluk duyuyordum. Ve öfke. Tüm bedenimi kaplayan öfke hissi yükselen ateşime rağmen gözümü açık tutuyordu. Bir an olsun uyutmamıştı beni. Alnım ve gözlerim yanıyor, ince bir ağrı hissediyordum.

Bir hata yapmıştım. Öyle bir hataydı ki hem kendime kızıyor hem de utanç duygusuyla yerin yedi kat altına girmeyi diliyordum. Nasıl olurdu da diğerleri için düşünmeye değmeyecek detaylar beni rahatsız edebilirdi? Güçsüz bünyem ve sanrılarla dolu zihnim iyi bir eşleşme değildi şüphesiz.

"Hoseok," Aralık kapıdan içeriye kafasını uzatan annemle göz göze geldiğimde rahatlamışçasına iç çekerek içeri girmesine izin verdim. "Bizi çok endişelendirdin." Özür dilemekle yetindim. O da fazlasını duymayı beklemiyordu zaten. Ailemiz adına elimden geldiğince orada durmuş ve kimseyi utandırmamıştım. Bu yeterli olmalıydı.

Kendim dışında kimseyi utandırmamıştım.

"Dinlenmene bak, başka bir şey düşünme." dedi. Parmağının ucunu kaşlarımın arasına bastırdığında biraz olsun hafiflediğimi hissettim. Annem sevgisini açıkça göstermekten çekinen bir kadındı. Ve yalnız kaldığımızda küçük temaslarından anlardım bana olan sevgisini ve benim yüzümden hissettiği korkuyu.

"Anne," Sesimi duyduğunda duraksadı. Dudaklarında ince bir gülümseme vardı. Yorgun olduğu gözlerinden okunuyordu, bir dakika bile uyumamıştı beklerken.

"Ne yapacağım ben?" dedim gözlerindeki kıpırtıya yenik düşerek. Uzun zamandır içimde tuttuğum bu sırrı açığa vurmak istiyordum. Hem de onu şüphelerinden çekip çıkartmak. İyi olacak mıydı?

Kadınlara ilgi duymadığımı ilk fark eden annem olmuştu. Henüz ufak tefek bir çocuktum- Kimin kime aşık olduğunu ya da kimden nefret ettiğini bilemezdim. Sosyal becerilerim yetersizdi. Annemin misafirlerinin çocukları ile arka bahçede oynarken kız çocuklarının erkeklere çiçekler verdiğini, erkeklerinse yarı küçümseme dolu sözleriyle utanarak çiçekleri kabul edişini izlerdim. Biraz olsun ilgimi çekmezlerdi. Büyüdükçe de bu değişmedi. Hassas bedenim çoğu zevkten ve sorumluluktan mahrum bıraktı beni. Daha sonraları hastalanışıma biraz olsun minnet duymuştum. Çünkü sevmediğim şeylerden de uzak durmamı sağlamıştı. Kılıç kullanmaktan hoşlanmazdım. Canlılara zarar vermekten nefret ediyor ve savaşmanın mantığını anlayamıyordum. Bedenim savaşmaya uydun değildi. Babam beni başkente göndermekten vazgeçti. Rahatlamıştım.

Sosyeteye takdim edildiğim gece ilk dansımı oldukça popüler bir kızla yapmıştım. Benden birkaç yaş küçüktü. Sarı bukleleri yüzünün her iki yanından çıplak omuzlarına dökülüyordu. Bizi dans ederken görenler çok uyumlu olduğumuzu söylemişlerdi. Bundan şüphem yoktu. Kız çok güzeldi ve ben de öyleydim. Ama dikkatimi çeken başka bir şey olmuştu o zaman. Yanımdan ışık hüzmesi gibi geçen bir çocuk dağıtmıştı aklımı. Kızdan daha parlaktı saçları. Boyu benden uzun ve biçimliydi. Yıllardır dans eder gibi dans ediyordu. Tecrübe ve beceriyle donatılmıştı. Dans bittiğinde insanlara tanıtıldım, ve ona. Kız yanımdan bir an olsun ayrılmadı. "Kim Taehyung," dedi çocukla karşı karşıya geldiğimizde. "İlk kez karşılaşıyorsunuz, değil mi? Doğru, kasabalarınız zıt yönlerde." Kız konuşmaya devam ederken gözlerim içinde alevlerin harıldadığı gözlere sabitlenmişti. Yanaklarım ısınmış, hastalanacağımı düşünmüştüm.

To Be Loved - VHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin