Doğum günleri.. Nede güzeldir öyle değil mi?
Çünkü siz o gün doğdunuz, aman ne güzel bir bilgi..
Peki ben doğum günümde öldüm desem kim inanırdıki?
"Hayır! Sen ölemezsin çünkü bu bir kitap ve kız daha bir çok badireler atlatacak kitap daha bitmeden bir genç kızın ölmesi imkansız. " öyle değilmi..
Benim kitabım.. Bu benim aslında hiç bir zaman var olmayan hayatıma özel bir kitap..
Ama şurda bir yanılma var..
Ölmek için bedenin toprakla karışması gerekmez.
22. deney
-Su-
Üstümdeki gri eşorfman ve gri sweatshirtle cidden tam "hey ben bir uzaylıyım" diye bağırıyordum adeta.. Çünkü bugün karne günüydü ve insanların arasında cidden gelinlik giyen bile vardı.. Bitek ben bu kadar rahat giyinmiştim bide yüzümdeki lekelerle artıdan makyaj görmemiş yüzümlede sanki çöplükte yaşıyormuş gibi hassasiyet veriyordum. Ancak ne gerek vardıki bu kadar süse? Yani.. Karne alacağız.. Evlenmicez. Bilmem analatabiliyormuyum? Ben bunları anca iç sesime anlatabilirdim gerçi...
Karne almaya gelen o aşkokuşko yada beyfendiler bana uzaylıya bakarmışçasına bakıyorken kendimi bu ortamda cidden rahat hissedemezdim boş bir karneyle çıkacaktım zaten.. Kısacası ne taktiri tutturacak bi İQ' um vardı nede teşekkür alacak kadar çalışkan birisiydim.
Çoğunlukla derslerde uyuyup biriktirdiğim parayla aldığım AirPods' u kulağıma takıp gizlice müzik dinleyen birisiyim. Yaşam için herhangi bir amacı olmayan aptal bir kız olarak kendimi tanıtsaydım daha akıllıca olurdu gerçi..Siz hiç aynaya bakrığınız yüzün size ait olmadığını hissettiniz mi? İşte ben tamda bunu hissediyordum güzel değildim, hatta ve hatta o kadar çirkinsin ki kapkalın kaşlarım kısacık kahverengi saçlarım ve öldürcek miş gibi bakan gözlerim.. Bunlar bana ait olamazdı.. Bu yüz hatları.. Fazlasıyla aşağlayıcıydı.. Kendimden gerçekten utanıyordum.. Tamam, karakterime, zekama ve hayaldümyama latım yoktu ancak içimden bu kadar iyiyken dışımdaki yansımamsın neyin nesiydi sanki her an birisini öldürecek miş gibi bir tipin vardı.. Sanırım ben hiç bir zaman sevilmeyecektim.. Gerçi, kendini sevmeyen birisi nasıl olur da diğerlerinin onu sevmesini bekleyebilirsinki? Bu yaprığım tam anlamıyla bencillikti, ve bencil olan herkesten ve herşeyden nefret ediyordum..
Bunun için oldukça haklı gereçlerinvardı ancak şuanda kendimle bu kadar baş başa kalmaya gönlüm razı olmadı. Şimdi ise ne mi yapıyoedum kulaklık kulağımdaydı ve her zaman ki yaptığım gibi şarkı dinleyiveriyordum. Şarkıda gitme, kal
Yada benide yanına alda kalmayayım bir başıma bu diyarda.. Diyordu.. (Şarkı: dolu kadehi ters tut - gitme)
Hayarımda hiç aşık olmamışrım bu sebepten dolayı şarkı dinlerken genelde okudum kitaplardaki ayrılma veya hüzünlü sahneleri kafamda kurar ve üzülüp kendimi yıoratırdım, sanki başrol kız benmişim ve sevdiğim adama kitaptaki betimlemelerle yapılan duguları talıyormuş gibi davranırdım ve onun acısını bende en derinden hissederdim.
Zil çaldı.
Öğrenciler çıktı.
Ve ben oturdum yalnızca..
Evet, okulun bitiş zili çalmıştı ve herkes birbirini itip zorbalık yaparken ben yalnızcs oturup tüm hayatımda olup bitenleri gözden geçirdim. Çoğunlukla sınıftakiler her ne kadar zorba olsada benle uğraşmıyorlardı için konuştuğum zaman tüm kelimelerini ağızlarına tıkıyordum. Sanırım kitap okumanın tek iyi yanı buydu benim için.
Ardından sınıfa uzun boylu siyah saçlı, kahverengi gözlü, ve giyinmeyi cidden bilen bir çocuk girdi.
Büyük ihtimal bizim sınıftaki zorbaların bir arkadalıydı ve zorbalardan birisi bir eşyasını unuttuğu için onu buraya atmıştır.. Diye düşürken çocuk bana doğru yürümeye başladı tabikide tepkisiz tavrımı takınarak öylece ona baktım. Duygularımı dışarı yansıtma konusunda oldukça balarısızdım, ancak bu benim işime geliyor desem yalan söylemiş olmazdım. Kafamı " ne var" dercesine sallarken çocuk bir anda bileğimi tuttu. Noluyordu be?
"Hey sen yarımakıllı, evet sen! Bileğimi tutarak ne halt yemeye çalışıyorsun? Yoksa kendini bir wattpad erkeği falan mı sandın? Ne bu havalar? Ya derhal bileğimi bırakırsın yada iki saat susmam, senin tercihin kurtadam. "
Bir anda bileğimi şaşırmıl derecesinde bırakıverdi. Ancak onunda yüzünde bir mimik dahi oynamıyordu. Ne bu tiyatroculuk falan mı? Yoksa sahnedeyiz de benim mı haberim yok? Niye ikimizde mimik oynatmadan öylece koridoru ortasında duru verdik?
Sakın su.. Bu bir wattpad hikayesi değil.. Hem intihara meyilli bir kızdan başrol mı olurmuş? (Olurmuş be su)
Aman ne düşünüyorsun ben be?
İyice beyin hücrelerim eridi benim haa..
Bileğimi çekiştirerek
"Benimle geliyorsun. " dedi sessiz çok net ve kalındı. Hariika kendimi bir kitap içinde yer alınarak bulunmuş gibi hissediyordum, umarım hayal kırıklığınanuğratmazsın tarlı kurtadam..
Bende tabikide itiraz etmedim çünkü hangi kitap karakteri olsa itiraz edip kavga çıkartırdı ama nah beklerdi. İtiraz etmedim ve oda tahstlamış bir yüz ifadesine bürünüp beni kapıdan dıları çıkardı ve müdürün odasına yönledirdi harika ilk hayal kırıklığım müdür ne alaka be?!
Çocuk kolumu çekiştirerek müdürün odasına götürdüğünde olacaklardan daha bi haberdim ya öyle sanıyordum.
Kokun kızarmıltı hatta ve hatta morarmıştı kağı açıldı, odaya girildi ve çocuk kolumu bıraktı, her ne kadar canım yanyana yansın tepkisiz ifademi koruyor ve herhangi bir mimik göstergesi yapmıyordum. Müdür gözlüklerini takmış iki tutam beyaz saçıyla parmak uçlarını birleştirerek "çok kritik" pozunu veriyordu. (WİWĞWÜWĞWÜWĞ genelde böyle olmazmıydı zaten? Olurdu. ) sonrasınds müdür ayağa kalktı ve masanın karşılarına bölünerek dikilmiş koltuklardan sıyrılarak yanıma ukaştı, saçıma dokundu. saçıma. Dokundu. DOKUNDU. sçık adres taciz ediliyor gibi hissediyordum ancak tam daçımı okşarken bir anda çekişi yemeye bşaldı o tutamları. Ne oluyordu be??!
"Bir dakika ya naptımda saçıöı çekiyorsun şuan sen benim? "
"Doğdun"
Doğdum mu? Benim doğmam size nasıl bir hadise yaşatabilir ki? Tamam, bir çok hadise yaşatabilir aslında çünkü yasaklı bir aşkın günahıyım ben yalnızca, ve annem ile babamı Romeo ile juliet'e anımdatabiliriz çünkü aslımda ikiside düşman mafyalar dan meydana gelen masum çocuklarmış ancak onların aşkı çok yalnış yerlere gitti, ve onların tatlı minik günahlarıda ben oldum. Ancak bunun benle ne alakası vardıki? Yani müdürün benim saçımı çekmesiyle ne alakası vardı anımsatamadım.
" he aynen kanka doğdum he hayatınıza sıçtım, ya sen ne diyorsun? Sana diyorum aptal? Müdür müsün nesin bilmem iki çakarım duvara toslarsın" evet bunu yapardım ve evet oda toslardı çünkü ederim gibi ailemin kötü bir geçmişi olduğu için beni koruma amaçlı bu tarz yollardan eğittiler. Sonra çocuğa baktım ve dudaklarımı araladım.
"Sayende hayarımın tek ve en büyük hayal kırıklığınanuğratmazsın uğradım kurtadam, ya sen daha wattboy olcaktın, ne olurdu da bi wattboy olsaydın anlayamıyorum. "
Çocuk gözlerini açıp şaşırmış bir mimikle bana baktı. Ne yani doğrulsrı söylemek suç mu? Sanırım oda buna şaşırdı gerçi.. Fazla açıksözlüydüm ve şaşırması gayet normal bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMLÜ
Literatura KobiecaSessiz ama bir o kadarda eğlenceli bir genç kızın tutkulu ve bi o kadar da derin ölüm arzusuna sahip olduğu için tam 16. yaş gününde intihara kalkışmayı planlayacak, ancak işler pek planlandığı gibi yürümeyecek.