Kabuslar

23 0 0
                                        

Esen rüzgar siyah tişörtünü havalandırıyor, sarsak adımlarla ilerliyordu Jungkook. Elleri üzerindeki kapşonlunun ceplerinde, girdiği tenha sokakta duraksamış, etrafına bakmıştı. Belki de tek başına gece yürüyüşüne çıkmak bir hataydı. Ama o sadece denemek istemişti. Tek başına basit bir yürüyüşü yapabilmeyi başarmak istemişti. Başarıyla ilerleyen yürüyüşünü yolun sonunda gördüğü silüet bozmuştu. 'Yakalandın.' Jungkook duyduğu sesle etrafına baktı. Kimse yoktu. O an anladı tekrar bir kabusun içine düştüğünü. Kafasını önüne eğip etrafına bakmadan az önce gördüğü silüetin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. 'Arkandayım.' Jungkook arkasına dönüp bakmaktan alıkoyamadı kendini. Biliyordu aslında. O silüetler yoktu, sesler yoktu. Sokakta tek başına yürüyordu ama kabusları bırakmıyordu peşini.

'Kabus görüyorsun.' demişti sevgilisi. 'Onlar kötü kabuslar ve ben seni o kabuslardan uyandırmak için her zaman yanında olacağım.'

'Nasıl uyandıracaksın?' diye sormuştu Jungkook. Hiç vakit kaybetmeden cevaplamıştı Yoongi. 'Öperek.' demişti.
Kendisine deli denmesini sevmiyordu Jungkook. O yüzden sevgilisiyle olan bu oyunu bozmuyordu.

'Kaçma.' Jungkook olduğu yerde kalmıştı. Kafasından sevgilisiyle oynadığı oyunu çıkartıp etrafına baktı. 'Arkandayız.' Çoğul ekler başladığında Jungkookun içindeki korku artmıştı. Arkasına dönüp baktığında bir kaybolup bir görünen silüetler ona yaklaşıyordu.

"Yaklaşmayın, gidin."

Onları cevapladıkça daha çok üstüne geliyorlardı ama Jungkook kontrolünü kaybetmeye başlamıştı. Kabuslarıyla girdiği savaştan mağlup ayrılmaya hazırlanıyordu. 'Seni almaya geldik.' Jungkook arkasından duyduğunu sandığı ses ile yerinden sıçramıştı.

"Hayır, hayır, yoksunuz siz."

Jungkook ellerini saçlarına geçirmiş olduğu yerde dikiliyordu. Adım atıp eve gitmek gelmiyordu aklına.

"Yaklaşmayın, susun."

Tüm sesleri bölen telefon sesi olmuştu. Jungkook elini cebine atıp titreyen elleriyle telefonunu cebinden çıkardı. Ekrana baktığında gördüğü isim biraz olsun rahatlamasına sebep olmuştu.

"A-alo?"

Yoongi Jungkookun sesinin titremesinden bir terslik olduğunu anlamıştı hemen. Tahmin ettiği şeyin olmamasını diliyordu sadece.

"Jungkook? İyi misin, nerdesin?"

"Hyung kabuslar.."

Tahmin ettiği şeyi duymasıyla Yoongi hemen harekete geçmişti. Jungkook tek başına dışarıda kabuslarıyla baş edemezdi. Biliyordu, miniği kaldıramazdı bunu. Adım atmak aklına gelmezdi, olduğu yerde debelenip dururdu kabuslarının gitmesi için.

"Has- Nerdesin?"

"Gelecek misin..?"

"Geliyorum Tavşanım, söyle hadi nerdesin?"

Jungkook etrafına baktı. Gördüğü tek şey ona yaklaşan silüetlerdi.

"Bilmiyorum.. Hyung korkuyorum.. Beni almaya geldiklerini söylüyorlar."

Jungkook o sırada telefondan işittiği kapı sesiyle sevgilisinin çoktan yola çıktığını anlamıştı. Bu bile içinde ki korkuyu biraz dindiriyordu.

"Seni almalarına izin vermem bi tanem ama bana nerde olduğunu tarif etmen gerek."

"Evin yakınlarında.."

Nerelerde olabileceğini tahmin ediyordu Yoongi. Evden uzaklaşmazdı, evin etrafında tenha sokaklarda gezerdi çünkü insan içerisine çıkmaya çekinirdi Jungkook. İnsanların ortasında kabuslarını gördüğünde üstüne doğrultulan bakışlardan hiç hoşlanmamıştı. Herkes deli olduğunu söyleyip acıyarak bakıyordu ve o bundan nefret ediyordu .

"Git.. Yaklaşma.."

Jungkook sayıklamaya başlamıştı. O sayıkladıkça kafasında ki sesler, gördüğü silüetler artıyordu. 'Yakaladık.' arkasından duyduğu sesle sıçramıştı olduğu yerde. Telefonu yere düşerken dolan gözleriyle bakıyordu etrafına. Telefonunu almak için eğilmiş arkasında bir bedenin varlığını hissetmiş, kaçayım derken yere düşmüştü. Arkasına dönüp baktığında kimse yoktu. Kendini ayakları ve kolları yardımıyla arkasındaki bahçe duvarına doğru ittirmişti. Sırtı duvara yaslandığında dizlerini kendine doğru çekmiş, ellerini saçlarına geçirmişti.

Yoongi umutsuzca telefonun diğer ucundaki sevgilisine sesleniyordu ama cevap yoktu. Sadece uzaktan gelen sayıklamaları işitebiliyordu. Bazen silüetlerle konuştuğunu, bazen de adını sayıkladığını duyuyordu. En çok o anlarda kalbinin üzerine büyük bir yük bırakılmış, kalbi onun altında eziliyormuş gibi hissediyordu çünkü Tavşanının ona bu kadar çok ihtiyacı varken yanında olamamaktan nefret ediyordu. Tavşanına bir söz vermişti ve o sözü tutmak için geç kalmaktan korkuyordu.

Nefes nefese evin etrafındaki tüm sokaklara bakıyordu. Jungkooku bulamadığı her an daha hızlı koşuyordu. Yol ayrımına geldiğinde durmuştu Yoongi. Jungkookun ne tarafa gitmiş olabileceğini düşündü. Cevabını bulması zor olmamıştı. Bi sevgilisinin kokusunu bir de denizin kokusunu çok severdi Jungkook. Sahile inen yolda koşmaya başlamıştı tekrardan. Çok geçmeden yüzünün tavşana benzediği gibi vücudunu da tavşana benzetmek istermiş gibi dizlerini kendine çekmiş, minicik kalmış bedeni görmüştü. Olduğu yerde hafifçe sallanıyor, arada ellerini kafasına vuruyordu. Yoongi Jungkooku bulmanın rahatlığıyla telefonu kapatıp cebine atmış ve Jungkookun yanına koşmuştu. Hemen önüne diz çöktüğünde kafasını dizlerine yaslamış sevgilisinin saçlarını çekiştiren ellerini tuttu.

"Bi' tanem.."

Tepki yok. Jungkook olduğu yerde sallanmaya ve saçlarını çekiştirip kafasına vurmaya devam ediyordu. Vücudu kilitlenmiş gibiydi Yoongi ellerini geri çekemiyordu kafasından.

"Jungkook.. Bana bak tavşanım."

Yine bir tepki alamamıştı. Kendini dış dünyaya kapatmış kafasının içindeki silüetlerle savaşıyordu hala. Yoongi Jungkookun ellerini daha sıkı tutmuştu bu sefer. Ellerini kafasından biraz uzaklaştırmayı başardığında tek elini çenesinin altına yerleştirip kafasını kaldırmaya zorlamıştı. Jungkook kafasını kaldırmış, sevgilisine bakıyordu artık ama bakışları Yoonginin içini daha çok acıtıyordu. Bir ölüden farksızdı bakışları. Hiçbir duygu barındırmıyordu. Bir boşluğa, hiçliğe bakıyordu sanki.

Yoongi elini Jungkookun yanağına koymuş baş parmağını göz yaşlarının yaptığı izlerin üzerinde gezdirmişti hafifçe.

"Geldim.."

Diğer eli alnına düşen saçlarına gitmiş geriye doğru itmişti. Jungkookdan hala bir tepki alamamıştı. Aynı duygusuz bakışlarla bakıyordu yüzüne.

"Tavşanım.."

"Hyung.."

Bir an, gerçekten Jungkooku kaybettiğini düşünmüştü. Ama o an Jungkookun titreyen sesini işitmiş, gözlerinin dolduğunu görmüştü. Ve aynı anda kendi gözlerinin dolduğunu hissetmişti.

"Burdayım."

Jungkook kollarını Yoonginin beline sarmış, yüzünü boynuna saklamıştı. Yoongi derin bir nefes alırken kollarındaki soğuk bedene sarıldı sıkıca. Jungkook sürekli kıpırdanıp duruyordu. Yüzünü sanki kaybolmak ister gibi daha çok gömüyordu sevgilisinin boynuna. Daha sıkı sarılıyordu sevgilisinden götürmesinler diye.

"Arkamdalar.."

"Arkanda kimse yok tavşanım."

"Ama.. Orda olduklarını söylüyorlar."

"Ama onlar sadece kabus, aslında yoklar."

Jungkook kafasını kaldırıp bedenini biraz uzaklaştırmıştı. Elinin tersiyle gözünden akan yaşı sildi.

"Onlar yok, sen varsın."

Gülümsedi Yoongi. Ellerini Jungkookun yanaklarına koydu.

"Onlar yok sadece biz varız."

Gülümsedi Jungkook. Yanaklarında duran elleri tuttu.

"Sadece biz.."

Sevgilisine sarılırken bir mırıltı şeklinde çıkmıştı ağzından kelimeler. Daha iyiydi artık. Kendini güvende hissediyordu. Artık bir kabusta değil hayatının en güzel rüyasında olduğunu biliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 01, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nightmare || ykHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin