1- FOTOĞRAFÇI

312 37 2
                                    

Elindeki sarı şemsiyenin siyah, deri ucunu sertçe yere vurdu adam. Hiddetle ayağa kalkıp köşede askılıkta ki açık kahve mantosunu aldı.

"Nereye gidiyorsun baba"

Pekte haz etmediği gelini en büyük torunu Iseul ve erkek kardeşi Kwan'ın önüne az önce pişirdiği dumanı üzerinde kimchili pilavı bırakırken kapıdan çıkmak üzere olan kayınpederine bıkmış bir ses tonuyla seslendi.

Yaşlı adam yine oğlu Yongsook ile tartışmış biraz bağırdıktan sonra hep yaptığı gibi hava kararmak üzereyken evi terkedicekdi.

"Bu saatte nereye gidiyorsun baba, lütfen içeri geç"

Oğlu her ne kadar az önce bağıra çağıra kavga etseler de yaşlı babasının daha geçenlerde olduğu gibi bir yere yılabileceğinden korkmuş alttan alarak onu içeriye davet etmişti.

Fakat çoktan Tepesi atan ihtiyar birkaç kuruş sıkıştırdığı çantası ile beraber kapıyı açmış kunduralarını hafif eğilerek topuklarına geçirmişti.

"Gidiyorum" diye bağırdı kapıyı Aralık bırakarak "sakın beni takip etmeyin" masada oturan büyük Torun Iseul çubuğunu pirince batırırken yüzünü ekşitti "o gittikçe bunamaya başladı En iyisi onu bir huzur evine vermek" küçük kardeş ablasına bakarak sırıttı "Merak etmeyin Birkaç saate döner onu az önce bitmiş ilaç kutularını kontrol ederken gördüm Kesin yine eczaneye gidiyordur" Bunu duyan anneleri sinirle Kaşlarını çatıp ikisinin de önündeki Yemekleri alarak bağırdı "Çok konuşuyorsunuz değil mi yemek yok odanıza gidin" çocuklar Masadaki turşuları çalarak odalarına gittiklerinde kadın kapı eşiğinde durup dışarıyı izleyen eşine baktı yüzündeki endişeyle kollarını göğsüne bağlamış yeri izliyordu. "Ne yapacağız" diye fısıldadı adam babasının bu huysuz ve bencil tavırları onu ve karısını oldukça zor duruma sokuyordu ve son birkaç yılda ağırlaşan hastalığıyla iyiden iyiye zor bir adama dönüşmüştü. kadın elindeki tabakları masaya bırakıp birkaç metre önündeki eşine yaklaştı ve kolunu omuzuna sardı. "biliyorum" dedi nazikçe yanağını omuzuna yaslarken "Benim için sorun değil Kayınvalidem öldüğünden beri böyle davranıyor sağlıklı olması tek dileğim"

"Heran" adam eşine dönüp Onun Yüzüne baktı "acaba onu tekrar mı evlendirsek Belki de Böylece Kendine çeki düzen verebilir ne diyorsun" kadın şaşkınca kocasına baktı "bilmiyorum onu yaşlarında biri olursa belki de onunla zaman geçirebilir ve bu onu biraz sakinleştir Öyle değil mi" "kesinlikle" dedi adam yüzünde bir tebessüm oluştu. kesinlikle babasının evlenmesi ve belki de İkinci Baharını yaşaması herkes için en iyisiydi.





Yağmur yağmamasına rağmen yanında taşıdığı şemsiyeyi oturduğu banka yaslayıp o an okuldan dağılmış ve evine giden ilkokullu çocukları seyretti. yüzlerindeki mutlulukları ve heyecanları kalbini ısıtırken oğluyla yaşadığı Tartışmanın siniri buhar olup kaybolmuştu.

Kısa bir süre çattığı kaşlarıyla hemen önündeki banka oturan genç bir çifti seyredip tekrar sinirlendikten sonra çantasını ve şemsiyesini alıp uzaktaki Eczaneye gitmek için otobüs durağına geldi bu çevre tarafından artık tanınıyordu. neredeyse haftada 2-3 kez geldiği bu durakta 5-10 dakika oturur Otobüs gelince en arkaya cam tarafına geçer içerideki kalabalığı ve gürültü dikkat etmeden yolu izlerdi. Aslında sık sık evinden uzakta ki eczaneye gitmesinin tek nedeni ilaç almak değil di orada çalışan büyük torunu Iseul yaşındaki yeğeni han jisung ile sohbet etmek ve zaman geçirmek içindi çünkü kendi torunlarının burnu bir hayli havadaydı.

O sıcak ve nemli ağustos günü cam köşesinde hareket eden arabada dışarıyı seyrederken çoktan batan güneşin ışıkları sokaklara yansımış küçük bir yoldan geçerken daha önce görmedi bir dükkanı fark etmişti adam Ve o an otobüsteki herkesin korkacağı ve şaşıracağı bir çığlık kopardı.

"Durdur arabayı" diye bağırdı yaşlı adam. hemen ayağı fırladı. o yeri daha önceden gördüğünü biliyordu fakat bir türlü hatırlayamıyordu. onun seslenişiyle Duran şoför otobüsü köşeye çekerken ön merdivenlerden inen yaşlı adama söylenmeyi de eksik etmemişti. "derdiniz ne bayım" yaşlı adam inerken cevap vermeyi unutmamıştı. "Kaybol buradan Seni serseri" şoför ona yaşı yüzünden bir şey dememiş söylenerek otobüsü geri çalıştırmıştı.

Fazla araba olmayan yolda yaşlılığın verdiği tembellik ile yavaşça Karşıdaki dükkana yürüdü. kapısı üzerindeki siyah beyaz çocuk resmi ve Tabelada yazan fotoğraf çekilir yazısını görünce yıllar önce buraya geldiğinin hatırlatmıştı. "sanırım Askere gitmeden hemen önce" diye düşündü adam. büyük beyaz Kapıyı açıp başını içeriye uzattı, Yıllar önceki geldiği fotoğrafçı dükkanı birebir aynı şekilde önünde duruyordu aynı çam ağacından yapılmış sıska sandalye, aynı eski bir fotoğraf makinesi ve aynı Beyaz perde. içeri de Birkaç tur attıktan sonra arkasın da hissettiği hareketlilikle oraya döndü. bu yıllar önce fotoğrafını çeken aynı fotoğrafçıydı fakat üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen hala 30'larında görünüyordu.

Üzerindeki sütbeyazı gömlek, siyah ceket ve siyah pantolon bile aynıydı. "siz" dedi "bayım sizi hatırladım bayağı zaman önce buraya uğramıştınız. nasılsınız" dedi kadife sesiyle siyah seyrek saçları alnına ve yanaklarına dağılmış boynundan göğsüne ulaşan ince bir zinciri vardı. "Buyurun" dedi sandalyeye göstererek "fotoğraf mı çekilmek istiyordunuz" yaşlı adam Hiçbir şey diyemedi aklında dönen binlerce anıyı hatırlamaya çalıştı fakat buranın Yıllar İçinde hiç değişmemiş olması ve fotoğrafçının halen genç olması ya ona karşı yapılmış bir şaka ya da ihtiyar beyninin ona oynadığı bir oyundu. "aslında-" fotoğrafçı sözünü kesti. "lütfen gelin siz eski müşterimsiniz, sizden ücret istemem zaten günlerdir hiç kimse uğramadı."

Daha önce de defalarca kez otobüsle Bu yoldan geçmişti fakat hiç bu Dükkanı fark etmemişti. anın şaşkınlığı ile adamın yönlendirdiği sandalyeye gidip oturdu. "uzun zaman oldu" dedi ceketini düzeltirken "gerçekten anlayamıyorum nasıl olur da burası hala 50 yıl önceki gibi kalabilir yoksa diğerlerinin dediği gibi bu ihtiyar aklını mı kaybediyor" fotoğrafçı Fotoğraf makinesini açısını düzeltirken sevimli bir şekilde gülümsedi "Belki de siz hiç dikkat edemediniz ne önemi var şu an buradasınız. anının tadını çıkarın" makinenin arkasına geçip tek kaşını kaldırdı "Hazır mısınız" yaşlı adam duruşunu dikleştirdi. "evet"

ve flaş patlamıştı.






























Hadi hayırlısı başladık artık.

Yeniden 20 | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin