1, Gözlerin öfke kusuyor, yüreğin hüzün.

433 49 49
                                    


Merhaba.

20 Haziran 2022 günü paylaşmışım bu bölümü ve bugün 22 Haziran 2023. Bu bir yılda öyle çok şey oldu ki hikayeye devam edemedim. Yarım bırakmak istemedim hiç ama bir türlü oturup da yazacak kadar iyi olamadı bir şeyler. Bu üzgün çocukları artık çok daha iyi anlayabildiğim için de bir sonu hak ettiklerini düşündüm. O yüzden, tekrardan merhaba. Umarım yüreklerinizde güzel bir yer edinebiliriz.

***

İnsanın kimi zaman yüklerle dolu yüreğini, elem içindeki ruhunu ve huzursuzlukla burulmuş benliğini bir şekilde rahatlatması; tıka basa dolduğunu hissettiği ciğerlerine derince bir nefes çekmesi gerekirdi.

Sanat bunun için yaratılmıştı belki de. Ki, her sanat eserinde şayet ki dikkatle inceler ve hayatına dair yeteri kadar bilgi edinirseniz sanatçısına ait pek çok iz bulabilirdiniz. İstemeden olurdu bu. Zira sanatçının ortaya çıkardığı eser, benliğinin, zihninin, düşüncelerinin, duygularının bir yansıması olurdu aslında. Kimisi çizer, kimisi oyar, kimisi söyler, diker, yazar, oynar, boyardı.

Bu satırlar yazılırken, dünyanın kalabalık bir şehrinin, tenha bir köşesinde âhu gözlü, yüreği yeis içinde, ibresiz bir pusuladan farksız hisseden genç bir çocuk vardı.

Bu genç çocuk, düz ve ince olmasına dikkat ederek toplayıp yere dizdiği taşlardan birini aldı ve elini hafifçe yana yatırdı, durgun göle bir taş daha fırlattı. Yüzü düşünceli ve dalgındı. Huzursuz çehresinde güzel duruyordu akşamın ilk ışıkları. Taş gölün üzerinde dört defa sektikten sonra derin suların dibine doğru yol aldı. Çocuğun hiç taşı kalmamıştı, dudakları memnuniyetsizce kıvrıldı, tekrar çimenlerin üzerine oturdu.

"İçinden atmaya çalıştığın şey her ne ise, o taşları attıkça kurtulamazsın." dedi, yan tarafından, neredeyse neşeli çıkan ve tınısını ezberlemiş olduğu o ses.

"Farkındayım." dedi. Sesinin kaba çıkması o an umurunda dahi değildi, yalnız kalmak istiyordu. Âhu gözleri rüzgârın yumuşak okşayışları sebebiyle ufak dalgalanmaların oluştuğu göl sularındaydı.

Canı yeterince sıkkın değilmiş gibi sürekli etrafında dönen bu çocuk bir türlü rahat vermiyordu ona, hangi sebeple yaptığını bilmiyordu fakat bir şekilde kaçmaya çalıştığı her gerçeği suratına çarpıyor, oluru varmış gibi içini daha da sıkıyordu. İçinde bulundukları bu an gibi.

Yüzündeki eğlenen o ifadeyi bakmasa bile görür gibi oldu.

"Sinirlisin."

"Rahat bırak beni, Taehyung."

"Olmaz. Boynum kaşınıyor gün içinde seninle konuşmazsam."

Derin bir nefes aldı, Tanrı'dan biraz da sabır diledi. Bir gün kıracağım o boynunu dedi içinden. Taehyung pişkince güldü, duymuştu sanki söylenişini. Bir de üstüne parmaklarını boynunda kaşırcasına hareket ettirmişti konuşurken.

"'Uğraşmazsam' olacak o." dedi Jeongguk, bu sefer sesli. Yan tarafından duyduğu kıkırtı ile onu görmezden gelmeye başladı. Konuşunca hareket eden yüz kasları, elmacık kemiğindeki morluğun ağrısını hatırlatıp duruyordu yeterince.

önce öp, sonra doğur beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin