"Hoseok, kalk artık! Geç kalacağız senin yüzünden!"Jimin endişeden kasılmış vücuduyla, ellerini dahi nereye koyacağını bilemiyor vaziyette salonda bir o yana bir bu yana gidip geliyordu.
"Herkesin zihninde karanlık bir bodrumu vardır. Eğer kaçmaya ya da terk etmeye kalkarsanız, karanlık daha da büyür. Cesaretinizi toplayıp aşağı inin ve ışığı açın."
Televizyondan sesi yükselen genç adam biraz duraksadı, sevdiği kadınla yere uzanmış, ellerini güneşe doğru kaldırmıştı; yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı. Karanlık bodrumunu aşmış olmanın, aydınlığına kavuşmuş olmanın tebessümü.
"Tek başınıza korkuyorsanız da, birinin elinden tutun."
"Dünya Ahn Yo Sub'un varlığını hak etmiyor!" diye bağırırken elindeki peçeteyle henüz on saniye dahi olmamışken tekrar burnunu sildi Hoseok. "Anlamıyorsunuz beni, canım yanıyor Jimin!" Koltuğa oturmuş, kucağındaki yastığa yüzünü gömmüş ağlıyordu. Televizyona bakamıyordu.
Esasında kötü bir sonla noktalanmıyordu izlediği dizi, Hoseok sevdiği karakterin ölümüne ağlıyordu sadece fakat asıl sorun bu da değildi. En az üçüncü defa izlediği diziyi bitirecek gün mü kalmamıştı sahiden, sinirden delirmek üzereydi Jimin. Üstelik bir insan nasıl her izleyişinde daha çok ağlayabilirdi?
Taehyung da öteki koltukta uzanıp iki arkadaşının dakikalar boyu süren atışmasını izlemiş, gülmüştü hâllerine. Şimdiyse Hoseok gibi gözlerini ekrana dikmiş, zihninde yerini alan suretle göğsünün sancıdığını hissetmişti.
"Sen yanımda olduğun sürece.." diyor ve yumuşak sesiyle son cümlesini tamamlıyordu ana karakter. "Korkmuyorum."
Sen yanımda olduğun sürece düşmekten korkmuyorum.
Hoseok yüzünü daha çok bastırdı yastığa. Ezbere biliyordu replikleri.. Jimin sinirle ilerleyip kumandayı kaptığı gibi televizyonu kapattı. Hoseok'un hıçkırıkları ansızın kesildi o anda, yüzünü gömdüğü yastıkta hiç kımıldamadan duruverdi. Jimin'in kaşları çatılmıştı, gelecek tepkiyi bekliyordu. Aniden sessizleşen salonda birkaç saniyeliğine hiçbir kıpırtı baş göstermedi ve nihayetinde kaldırdı yüzünü Hoseok. Ağlamaktan kızarmış gözleriyle ikisine baktı, burnunu çekti ve hiçbir şey olmamış gibi ayaklandı, tüylü terliklerini ayağına geçirip Taehyung'un giysi dolabına dalmak için odasına girdi. Küsmüştü Jimin'e, eyvahlar olsundu.
"Dengesizin teki sahiden." dedi Jimin, Hoseok'un ardından hayretler içerisinde bakarken. Kıkırdadı Taehyung. Yüreğini ısıtıyordu ya onlara olan sevgisi, son zamanlarda onu ayakta tutan sayılı şeylerden biriydi bu.
Bugün, Jimin sayesinde gündemleri altüst olan şu çocukla buluşacakları gündü.
Hoseok'un ardından odaya girdiler. Jimin dört gün öncesinden giyeceği kıyafetleri seçtiğinden dolayı yalnızca aynanın karşısına geçip güzel yüzünü renklendirdi. Hoseok'un mutsuzluğu yüzünden okunuyordu, siyah bir pantolon ve tişört geçirdi üstüne sadece. Sahiden kötü geçen dönemlerinde dönüp bu diziyi izliyor ve birkaç günün ardından toparlanıyordu. Tuhaftı fakat işe de yarıyordu. Jimin ise günlerdir Taehyung'un tekdüzeleşmiş hayatına biraz farklılık katmak için yeni birileriyle tanışması gerektiğini savunuyordu. Bu sebepten, "Güzelliğini ortaya çıkartacak bir şeyler bulalım sana." dedi, görev bellemişti bu işi kendine, tüm ciddiyetiyle giysi dolabına daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
önce öp, sonra doğur beni
FanficÇünkü o bana her şeyi öğretti, Taehyung. Ama bir gün giderse eğer, yokluğunda ne yapacağımı hiç öğretmedi.