4.BÖLÜM

118 48 15
                                    

SELAM. OLDUKÇA UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM. İYİ OKUMALAR...

Medyada: Mısra

Sinema arasında mola için tuvalete gelmişken ağzımı kapayan elle ürktüm. Kulağıma yaklaştı ve:

- Sessis ol. Yoksa seni burada öldürür, acil çıkış kapısından aşağı atarım. Seni kimse bulamaz. Şimdi elimi çekiyorum ve dediğimi yap. Sessiz ol.

Yavaşça elini çektiğinde yüzüne bakma fırsatı buldum. Bu...

Bu Starbucks'daki Can deden o taş garsondu. İyi ama niye şimdi böyle birşey yapmıştı? Siparişimi almak dışında daima Büşra'yla konuşmuştu. Ne yani bu çocuk sapık mıydı? Sapık değilse benden ne istiyordu?

Anlayamamıştım. Sonunda kendimi toparladım ve ağzımdan bir kaç kelime çıktı.

- Ama sen... Sen kafedeki garsonsonsun. Benden ne istiyorsun!?

- Bak güzelim. Çok konuşma bence. Amacım sedece biraz eğlence...

Gittikçe üstüme yaklaşıyordu. Ve bu da bedenimin titremesine sebep oluyordu. Ne yani bu çocuk nasıl sapık birisi olabilir.
İstese bütün kızlar ayağına gelir.

En sonunda duvarla arama girdi. Yüzünü, onun nefesini tenimde hissedecek kadar yakınıma yaklaştığında gözünün altına yumruğumu geçirdim. Boş anına denk gelince de hemen kolunu geriye doğru çevirip büktüm. İnleme sesleri berbattı !!

- Ne yaptığını sanıyorsun sen! Bunun bedelini ağır ödiyeceksin!

Kasıklarına tekme atınca artık yere düştü. Son bir kez daha vurduktan sonra koşarak oradan çıktım. Salona girip Büşra'yı sürüklemeye başlayınca ilk başta neye uğradığını şaşırdı.

- Mısra napıyorsun! Bir dur ya. Nereye gidiyoruz? N'oluyor?!

- Büşra istediğin zaman konuş. Ama şuan soru sormanın zamanı değil.

Sesim çatlamıştı fakat bacaklarımın titremesi geçmişti. İşin içinden çıkamamıştım. Bu çocuk gerçekten ne yapmaya çalışmıştı! Belki de cesaretimi toplayıp o yumruğu gözünün altına geçirmeseydim şuan o çocuk beni sikiyordu!!!

Evet. Hayatımda daha önce de bana karışanlar olmuştu. Fakat hiçbirisi bu kadar ileri gitmemişti...

Alış veriş merkezinden çıktığımızda soğuk hava ve rüzgar bir anda yüzüme çarptı. Arabaya doğru giderken birisi arkamadan seslendi.

- Heyy! Mısra. Nereye? Köpek kovalamıyor ya!

- Berk !?

- Sonunda. Bu saatte iki kız -hızlıca beni ve Büşra'yı süzdü-
Yalnız başına nereye?!

- Ne varmış saatte?

- Her nereye gidiyorsanız sizi biz bırakıyoruz.

Biz derken yanında olan çocuğu yeni fark etmiştim. Sanırım adı Arda'ydı. Okulun futbol takımında ve en iyilerden biri Arda'ydı sanırım.

Tam ağzımı açıp kendimiz gidebileceğimizi söyleyecekken Berk:

- İtiraz istemiyoruz. Sizi yalnız göndermeyiz.

Büşra lafa karıştı:

- İyi ozaman biz Arda ile birlikte benim arabayla gideriz. Berk de Mısra ile gider. Beni takip edin. Evin yolunu gösteririm. Ben zaten Mısra gilin evinde kalacağım.

- Tamam bize uyar.

Berk ne kadar aptal görünse de aslında iyi bir çocuktu. Amacının kötülükle alakası yoktu. Şu iki gün içerisinde hiç değişmemişti. Sınıfa ilk geldiğinde biraz sessiz gibi durmuştu ama alışmıtı sanırım.

Berk hakkında hiç bir bilgiye sahip değildim. Sadece ismini biliyordum o kadar. En yakın zamanda onu biraz tanımalıydım. Zaten Berk gibi aptal bir çocuktan ne beklenir ki! Şaka şaka!!!

Ayy. Oksijen kafa yaptı sanki. Ne diyorum ben yaa.Yol boyunca hiç konuşmadık diye düşünürken eve geldiğimizi fark ettim.

- Arabadan inmeyi düşünüyor musun?

- Sağol ya. Çok naziksin gerçekten.

Fazla uzatmadan arabadan indiğimde Büşra'nın dışarıda beni beklediğini fark ettim. Acaba ne zamandan beri arabada oturup mal mal şeyler düşünüyordum!

Arda ve Mert'e teşekkür ettikten sonra bahçeye girdik. Hava çok garipti. Sanki yağmur yağacak gibiydi ama oldukça sıcaktı.

Çantamdan anahtarı çıkarıp kilitte döndürürken kapının kilitli olmadığını fark ettim. Oysa ki tam üç kez kilitlediğime adım gibi eminim!

- Bir sorun mu var?

Anahtarı kilitten çektim ve eve baktığımda pencerelerden fenerin ışıkları yansıyordu. Büşra'yla aynı anda birbirimize bakıp bahçeden dışarı çıktık. Mert ve Arda'nın gitmediğini fark ettik. Sanırım onları fark etmemizi bekliyorlardı.

Arabaya bindikten sonra Berk'in sorularından hiç birine cevap vermeyip susturdum onu. Çantamdan telefonumu çıkarıp hemen polisin numarasını tuşladım. Evin adresini falan verdikten sonra on dakika içerisinde burada olacaklarını söylediler.

Büşra ve Arda da yanımıza gelmişti. Polisle konuştuğumda olan biteni anladılar. Mallar kahramanlık yapıp bizden evin anahtarını istediler fakat izin vermedim. Bugün zaten yeterince adrenalini kanımda taşıdım. Bir de Berk ve Arda'yla uğraşamam.

Tam o sırada polisler geldi ve bizim arabada kalmamızı ve halledeceklerini söylediler fakat arabada duramazdım. Annemin bu olanlardan haberi bile yoktu. Acaba duyunca ne tepki verirdi.

Polisler kapıyı anahtarla açtıktan sonra çok vakit geçmeden yüzünde maske bile olmayan bir adamı dışarı çıkardılar. Adam benim yüzüme bakmaktan başka hiç bir şey yapmıyordu. Polisler adamla ve çaldıklarıyla uğraşırken annem aradı. Polisler hırsızın resmini anneme göstermekte fayda olacağını söylediler. Böylelikle hemen adamın resmini anneme gönderdim. Annem anında beni geri aradı ve ilk başta şoktan konuşamadı. Zaten yeterince paniklemişti. Şimdi de bu adam her kimse şaşırmış olmalıydı

- Anne! Bu adamı tanıyor musun?

- Bu... Bu

APTAL AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin