on bir

617 57 51
                                    

"son kez söylüyorum ben kahveyi döktücem sonra tuvalet ardından kapı kapanması, anladın mı?" karşımda beni bıkkın gözlerle dinleyen jimin'e aldırmadan devam ettim. "tenefüs bitiminde kapıyı yeniden açman gerekiyor, kırk dakika boyunca aynı yerde kilitli kalmak çok gerici. jimin şöyle bakma." artık dinlediğinden bile şüpheliydim.

"of, tamam işte. git başımdan artık ne döküyorsan dök bir an önce bitsin, sıkıldım." başkası olsa bu sözlere alınabilirdi ama artık yüzsüzleşmiştim ve alışmıştım. böyle anlaşıyorduk.

kantine doğru baktıktan sonra jimin'e işaret verdim, otomattan kahveyi alıp yoongi'ye el sallayarak yanına doğru koşturmaya başladım.

plansızca ilerleyen bir şey oldu tabi. şakacıktan rezil olayım derken bile rezillik peşimi bırakmıyor.

yoongi'nin yanına doğru koşarken ayağım sandalyelerden birine takılıp yoongi'nin üstüne doğru sendelemeye başladım. neyse ki planı mahvetmemiştim çünkü tam tahmin ettiğim gibi kahve yoongi'nin gömleğinden başka bir yerde değildi.

bunun haricinde bir taşta iki kuş vurmuştum çünkü tam düşecekken kollarımdan tutmuş yüzüme bakan yoongiyle karşı karşıyaydım ve inanın kalbimin daha önce hiç bu kadar hızlandığını hatırlamıyordum.

kollarından kurtulmamla birlikte rolden çıkmamaya çalışarak, "iyi misin? sıcak mıydı? çok özür dilerim bilerek olmadı sadece seni görünce selam vermek istemiştim." diye konuştum.

"bir şeyim yok ama gömleğim battı. o kadar salaksın ki jungkook. çekil şurdan temizleyeceğim."

hayır, sen temizlemeyeceksin. ben temizleyeceğim.

"izin ver yardım edeyim, benim hatamdı." salağa yatmaya devam ediyordum, lütfen beni uğraştırma lütfen.

"gerek yok ben yaparım. sadece bir daha önüme çıkma yeter." siktir plan çöpe gidiyor. bozuntuya vermeden sıralamaya devam etmiştim, "bak gömleğinin bu halde olması benim suçum ve kahveyi alırken sıcak olduğunu hatırlıyorum bırak yardım edeyim." bunları söylerken masum gözükmeye ve yutkunmaya önem veriyordum.

yoongi kısaca bana baktı, omuz silktikten sonra, "istemiyorum jungkook." demişti.

gerçekten siktir.

yüzsüzleşmenin zamanı gelmişti sanırım.

"ne nazlandın ya, alt tarafı üstünü temizlemene yardım edeceğim. benden bu kadar korkuyorsan söylemekten çekinme." diyip kısaca güldüm ve devam ettim. "hatırlatmam gerekirse tüm kantin bizi izliyor, uzatmadan kabul et."

önce baştan aşağı kantini süzdü, gözleri yeniden beni buldu. kollarımı bağlamış bir şekilde ona bakıyordum.

sonra önüme geçip, "mahvedersen seni keserim." diye mırıldandı.

yoongi'nin arkasından ona eşlik ederken ıslık çalmaya başladım. beni pek takıyormuş gibi gözükmüyordu.

tuvaletin kapısını ittirip içeri girdiğinde arkasından kapıyı kapattım ve sakince jimin'i beklemeye başladım.

"ne duruyorsun orda? temizleyeyim diye ısrar ettin şimdi de hiçbir şeye elini sürmeden dikilecek misin?"

ona, ' üzgünüm bu kadar çabama rağmen plan iptal olursa diye stresten ölüyorum. aklımdan çıkmış' demek geçmişti ama bunun yerine cebimdeki peçeteyi çıkartıp yoongi'nin gömleğini temizlemeye başladım.

suratıma garip garip bakıyordu.

"ne bakıyorsun öyle?" diye sorduğumda verdiği cevap beni şaşkına çevirmedi. "aptal gibi gözüküyorsun, ayrıca sıkıldım." kısaca gülüp kafamı sağa ve sola salladım ve silmeye devam ettim.

işimi tam bitiriyordum ki kapıdan gelen kilitlenme sesiyle içimden zafer dansımı yapmaya başadım.

sahte bir telaşla kapıya doğru koşup kapıyı yumruklarken diğer yandan çığrıyordum, gerçekten çığrıyordum.

"açın şurayı! çıktığım zaman gösteririm size!  yaptığınız yanınıza kalmayacak!" gibi bir sürü sahte sözler sıralıyordum.

yoongi benim kurduğum tiyatroya fazla sakin yaklaşıyordu.

öylece dikilip beklemeyi tercih etmişti.

kapıya vurmaktan vazgeçip yoongi'nin durduğu yerde yere oturdum.

derin bir nefes verdikten sonra kendisini yanıma attı. uzun uzun suratıma bakarken kızarmaya başladığımı hissediyordum. suçluluk duygusundan ve bana bakanın yoongi olması beni heycanlandırmıştı.

bir süre sonra konuşmayı tercih edip beni şoka sokmuştu, "neden böyle bir şey yaptın?" hayır jungkook anlamadı, seni deniyor. açık verme.

"sana demiştim, selam vermek istedim ayağım takıldı. kasıtlı yapmadım."

göz göze gelmekten çekiniyordum ama gözlerine bakmazsam anlayacağını da biliyordum.

gözlerini devirdikten sonra, "kapıdan bahsediyorum." demişti.

"neyden bahsettiğini anlamıyorum, kilitlendik işte buraya. ben bir şey yapmadım sen de gördün."

salağa yatmaya devam edersem yer miydi emin değildim ama elimden geldiğince salağa yatıyordum.

"gömleği ısrarla temizlemek istemene başka açıklama bulamıyorum."

iyice dibe battık. imaj temizleyelim derken daha çok sıvadık.

sesimi çıkartmamayı tercih ettim çünkü bu gidişle karşısında daha kötü duruma düşecektim.

"dürüst olursan kızmam."

inanmadım, salak.

yine de başka şansım yoktu.

"pek iyi anlar yaşamadık, beni yanlış tanıdın. düzeltme fırsatı yakalarım diye düşünmüştüm."

"kilitli kalınca mı değişecekti?"

bu adam neden bu kadar salak ki?

"hayır, kilitli kaldığımız sürede kendimi daha iyi tanıtırım diye düşünmüştüm." demiştim kısaca.

hiçbir şey demeden bekledi, ben de kafamı dizlerime yaslayıp bekledim.

"dürüst olmak gerekirse tanışmamız bu kadar absürt olmasaydı iyi anlaşırdık. benim tam tersimsin bu biraz can sıkıcı." dediğinde kafamı ona çevirip, "haklısın ama bende böyleyim. anlaşmanın yollarını bulabiliriz."

tekrardan sessiz kaldı, kapı açılana kadar da hiçbir şey demedi. yine rezil olmuştum ve yine elime yüzüme bulaştırmıştım. hiçbir işe yaramamıştı.

kapının açılmasıyla yerimden kalktım, tam çıkacaktım ki arkamdan konuşmasıyla duraksadım.

"iki gün sonra etkinlik düzenleniyor, enstrüman falan çalınacakmış. eğer istiyorsan sen de benimle gel, tek başıma biraz sıkıcı olur sanırım." demesiyle ona baktım ve kafasını sağa çevirmiş fayansı izlediğini gördüm. gözüme tatlı gelmişti.

gülümseyerek cevap verdim, "çok isterim."

aptal gibi sırıta sırıta jiminlerin yanına koşturmaya başlamıştım.

.
.
bunlar neden böyle 😭

oy istesem çok mu şey isterim diye düşünüyorum hayalet olmayın

YT, nili 🌟

am i wrong / yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin