Mükemmel Aşk Nasıl Olmalı?

33 1 0
                                    

Milyarlarca insanın aklını meşgul eden bu soruyu eminim siz de kendinize sormuşsunuzdur.

Mükemmel aşk nasıl olmalı? Aşk en güzel nasıl yaşanır? En büyüleyici aşk nasıl aşktır?

İşte ben de bu soruyla ilk defa 6 yaşımdayken karşılaşmıştım samidolar.

Bi gün, sabahın körü, yaşım henüz 6, evden çıkmışım Yeşilköy'ün sakin sokaklarını arşınlayarak okula doğru yürüyorum.

Etrafta gece sağa sola saldırıp anıra anıra havladıktan sonra yorgun düşünce sabah vakti yorgun kafaları aşağıda, kuyrukları sünmüş, her an düşüp yığılacaklarmış gibi bezgin bezgin dolaşan sokak itlerinden başka, sabah vakti işine yetişmeye çalışan bir iki esnafla semtin farklı köşelerindeki okullara yetişemek için farklı yönlere giden birkaç öğrenci daha var.

Ben de keyifle sabah puromu tüttüre tüttüre, sallana sallana okuluma gidiyorum. Dallarıyla sokakların üstünü kaplayan büyük ağaçların yaprakları arasından bazen tek tük güneş ışığı sızınca, geceden kalma yorgun gözlerime çarpıp rahatsız ettiği için Ocak ayının başında olmamıza rağmen güneş gözlüğümü de takmak zorunda kalmışım.

Gece uyku tutmayınca, salondan bir şişe viski ile birkaç puro alıp yalımızın iskelesine inmiştim. Gece karanlığında ay ışığının yansımalarıyla parlayan dalgalaları konu etmiş bir milyon tane edebiyatçının derdini anlamak için uzun süre iskelenin üzerinde oturup, viskimi ağzıma dikerken bu meseleyi düşünmüştüm.

Yani, şimdi bi an için aklınızı toplayıp bi düşünün. Şu dünyada kimbilir kaç zotrilyor tane roman yazılmıştır ama bu romanlardaki mekan seçimleri hep kısır kalmış. Adam almış eline kalemi, mekanı ve zamanı tasvir ederken ya 'güneşin tüm göz alıcı parlaklığı ile ufuktan yükseldiği bir yaz sabahı', ya 'bulutların uğursuz kara birer gölge gibi şehrin üzerine çöktüğü, gökyüzünün hüzünlü bir kadının durmayan gözyaşları gibi ağladığı' yağmurlu havalar, veya 'ay ışığının denizdeki küçük dalgaların üzerinde dans ederek yansıdığı' akşamlar...

6 yaşında götünü silmeyi yeni öğrenmiş bir velet olarak ben bile bu moronistik klişeciliğin kafa siken utanmazlığından bıkmış yılmış bir haldeyken edebiyat dünyasındaki onca çok bilmişten birinin de çıkıp tüm bu klişelere laf etmeyişine anlam veremiyordum.

Neyse, bütün gece bu düşünceler içinde iskelenin üzerinde sızınca, sabah beni yatakta bulamayıp panik yapan gürültücü annemin avaz avaz bağırarak bahçeye inip iskleye koşarak yanıma gelmesiyle bir iki saatlik uykumdan uyanıp okula gitmek üzere hazırlanabilmiştim.

İşte bu geceden kalma kafayla, ağzımda purom, ellerim cebimde, yoldaki minik taşlara tekme ata ata okula doğru ilerlerken arkamdan "auuutthooooor," diye bağıra bağıra koşturan bir hanımkızımızın varlığıyla irkiliverdim.

Arkamı döndüm ki, yan sınıfın yaygaracı seleni, Selen... Kızın ismi Selen. Ama kendi de selen. Karışmasın diye söylüyorum.

Bu koşa koşa yanıma geldi. "Author, okula mı gidiyorsun?" diye sordu.

Şimdi normalde ilkokul birinci sınıfa yeni başlamış 6 yaşındaki bir çocuk bu moron soruya hiç acımaz, üzerindeki önlüğü, çantayı falan gösterip, "başka nereye gidiyor olabilirim ki?" diye ayarı verirdi. veya alay etmek için "aslında uçağa yetişmeye çalışıyorum," gibi bir espiri de yapabilirdi. Ama o anda hiç öyle çocukça ayarlaşmalarla uğraşacak halim olmadığından, puromu ağzımdan aldım, dumanını uzun uzun bunun suratına üfledikten sonra: "Evet," dedim. "Okula gidiyorum. Sen de mi okula gidiyorsun?"

Selen üstünü başını, çantasını, önlüğünü gösterip, "Sabah sabah bu halimle başka nereye gidiyor olabilirim ki Author?!" diye cevap verdi.

Mükemmel Aşk Nasıl Olmalı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin