Herkes hiddetle bana bakarken ağlayan çalışan konuştu.
"Ne yaptın senn!" Korkuyla bana bağırmıştı ama ben kılımı kıpırdatmıyordum. Herkes başına üşüşmüştü.
"Sakin ol Rosé, tamam geçti."
Panik atak geçiren kız arkadaşının sakinleşmesinin ardından kızın kollarını üzerinden atan Henry üstüme atladığı gibi yakama yapıştı.
"Hemen polisi ara HEMENNN!" İstifimi bozmamam onu daha da sinirlendirmiş olacak ki tezgahtaki telefona uzandı ve tuşlamaya başladı.
"Sakın birini arama, kameralar kapalı benim vurduğuma dahil kanıt yok eğer gelirlerse hepinizi tutuklarlar."
Sakince söylediğim bu kelimeler çocuğun telefonu yavaşça bırakmasına neden olmuştu.
"Herkes sakin olsun size zarar vermeyeceğim."
"Gözümüzün önünde suçsuz bir insanı öldüren birine nasıl güvenmemizi bekliyorsun!"
"O adam bana sarkıntılık yaparken kendine nasıl güvendiyse aynen o şekilde güvenmenizi bekliyorum. Şimdi burdan evinize gitmek istiyorsanız beni iyi dinleyin."
Cesedi olduğu gibi bırakıp herkesi masanın etrafına topladım.
Dört kız dört köşe. Erkek arkadaşları ise omuzlarından tutmuş vaziyette konuşmamı bekliyorlar.
"Öncelikle hepinizden sakin olmanızı istiyorum. Şi-"
"Beş dakika önce bir adamı öldürdün ve şimdi seni dinleyip sakin olmamızı mı bekliyorsun!?"
"Bunu defalarca açıkladım bana güvenmek zorundasınız. "
Biraz olsun anlamış olacaklar ki hiçbir şey söylemediler. Bunun üzerine söyleyeceklerim muhtemelen daha da telaşlandıracaktı onları.
"Cesedi satacağız." Bir seçeneğim daha vardı aslında ama bu daha çok işime gelirdi. Denemeliydim.
"NE!" Hep bir ağızdan çıkan ses dükkandaki dinginliği bozmuştu.
"Cesedi satmak mı? Ciddi misin sen! Para karşılığı cesedi satmaktan mı bahsediyorsun ben mi yanlış anladım." Jack konuşmuştu bu sefer.
"Evet, doğru anlamışsın."
"Hah" dedi alaycı sesiyle.
"Bu böyle olmaz arkadaşlar polisi arayıp bu arkadaşı ihbar etmemiz lazım"
Araya giren Jennie diğerlerinin de ikna olduğu ve yapılması gereken fikrini gözlerimin içine bakıp vurgulayarak söylemişti.
"Sanırım yeniden hatırlatmam gerekiyor. Kanıtınız olmadığından dolayı hepimizi tutuklarlar."
Anaokulu düzeyinde bir çocuğa anlatırmışcasına bir ses tonuna bürünmem epey rahatsız ediyordu onları.
"Son olarak bir seçenek daha sunacağım size. Cesedi saklayacağız. Kabul ederseniz burdan çıkışta sevgilisiniz arabasıyla evinize, kabul etmezseniz de karokola götürülürsünüz. Ha bide o karokoldan çıkma şansınız 1 kere olacak nakil sırasında."
Söylediklerim sonrasında kimse bir şey söylememiş dediklerimi düşünüyordu.
Rosé kısık ve çekingen ses tonuyla konuştu."Ben varım." Sevgilisini tabiki yanlız bırakamayacaktı Henry.
"Bende varım."
"Bende."
"Bende varım."
"Herkes olduğuna göre bende varım."
Son olarak Jack Robinson da onayladığına göre seneryonun devamını uygulayacaktım.
JJJ
Kusura bakmayın bölümü çok beklettim umarım güzel olmuştur ve severek okursunuz. Oy vermeyi de unutmazsanız çooookkkkk mutlu olurum. Hepinizi öptümm:33