b.2: ziyaret

131 12 11
                                    

Elif

Elimdeki cıvık hamuru kurabiye olarak hayal edebilmem için biraz una ihtiyacım vardı yani şey çok daha fazla una. Karşımdaki tezgaha yaslanıp  hamurla cebelleşmemi izleyen İskender için durum oldukça keyif verici olmalıydı ki gülümsemeden duramıyordu. Dudak çizgisi yukarı doğru kıvrılmıştı. Son bir iman gücüyle yoğurduktan sonra iflah olmayacağını anladığım hamurla bakışıyorduk, yarım saatin sonunda. Ve tezgah gerçek bir savaş alanına dönmüştü. İskender'in bakışlarını üzerimde hissediyordum, rezillik diz boyu kısacası. Beceriksizliğime bir kulp bulmak için suçu tarife atmaya çalışmam onun kahkahalar atmasına sebep olmuştu.

"Bu tarif bozuk kesinlikle... yoksa yaparım yani!"

"Kesinlikle..." derken yüzünün aldığı şekil görülmeye değerdi.

Pes edip üzerimdeki mutfak önlüğünü çıkarttım. O ise yaslandığı köşeden hala beni izliyordu. Heyecandan her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Dayanamayıp sorduğum soru onu da şaşırtmıştı.

"Acaba sen gitsen mi?"

"Nedenmiş o? Ayrıca gayet eğleniyorum, yani şu an sana olan kızgınlığım bile geçti(!)"

Bu durumu komik bulmasına biraz bozulmuştum aslında ama belli etmemeye çalışıyordum. Beceriksiz olduğumu düşünmesi fikri neden beni böylesine huzursuz etti bilmiyordum açıkçası. Bildiğim tek şey şu anda bu mutfağın toplanması ve o kurabiyelerin yapılması gerektiğiydi.

"Yeterince eğlendiysen İskender'cim seni oturma odasına alalım. Ben de şuraları toparlayayım. Tamam mı?"

"Kalmamı istemediğinden emin misin peki? Sana yardım edebilirim biliyorsun..." Gülerken yanağından çıkan gamzesine saniyelik de olsa kayan gözlerimi hemen çekip onu kafamla onayladım. Sırıtarak mutfaktan çıktıktan sonra salona doğru yöneldi. Arkamı döner dönmez lavabodaki tencerelerin altında kalmış sarı bezi elime alarak işe koyuldum.

...

İskender

Neden bilmiyorum ama Elif'in bu hali beni fazlasıyla keyiflendirmişti. Salondaki koltuğa yaklaştığımda Cenk'i ziyaret edeceğimi düşündüğümden olacak ki sanki o yumuşacık koltuğa değil de kaktüslerin üzerine kendimi bırakıyormuş gibi hissettim. Tuhaf bir şekilde rahatsız edici bir çocuktu. Daha önceki karşı takım lideri Tayfun'dan çok daha farklıydı, öfkesi ve hırsı çok büyüktü. Güçlerimin de tesiriyle sezim bu konuda beni sürekli dürtüyordu. Düşüncelerim arasında kaybolurken zaman iyice geçmiş olacak ki içeri giren Elif elinde tuttuğu poşeti bana doğru uzatarak "Hazır kurabiyeler, hadi gidelim."

"Peki şefim, önden buyrun." Elimle kapının kulbunu açıp ona yol verdim. Mahçuplukla karışık gülümsemesiyle cevap verdi. "Teşekkür ederim..."

.

Hastaneye geldiğimizde arabayı park edecek bir yer bulmak için Elif'i kapının önünde indirdim. Önüme gelen ilk uygun yere park ettikten sonra hastanenin giriş kapısında beni bekleyen Elif'in yanına doğru yürüdüm. Ona doğru attığım her adımda sanki çiçek bahçesinde yürüyormuş gibi hissediyordum, parfümü beni başka bir dünyaya götürmüş gibiydi. Yanına ulaştığımda tatlı tatlı gülümsüyordu. "Önden hanımefendiler lütfen."

Sol elinin parmaklarının ucuyla saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Bugün fazla centilmensiniz bakıyorum da."

"Her zamanki halim."

"Şımardın sanki."

"E birazcık... hadi bekletmeyelim daha fazla Cenk beyi"

Elif sesimdeki huzursuzlukla çıkan tınıyı fark etmiş gibiydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 16, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

back to you | İsElHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin