Suyun Altı

111 20 55
                                    

En alta bıraktığım sarkilari dinlerseniz daha hoşunuza giderek okuyacağınızı düşünüyorum. Keyifli okumalar.

*

"Akşam kralın ozel misafirleri olacak , listedeki yemekleri en özenli ve güzel şekilde yapacaksınız. Tatlıları yeterince soğutarak en son özel meşrubatlarla servis edeceksiniz. Meşrubatları şimdi sarayın bahçesindeki ağaçlardan topladığınız tropikal meyvelerden yapacaksınız."

Konuşurken çalışanların arasında yürüyordu yavaş adımlarla.

"Evet hepsini akşama kadar yetiştireceksiniz. Ve evet , tek bir hatanizda infaziniz ellerimle ilmek ilmek işlenecek."

Sert ve soğuk sesi mutfakta yankılandı. Çalışanlar şimdiden soğuk terler akitirken bir yandan da içlerinden sinirli sözcükler sarf ediyorlardı.

Bu adamın yüzü hiç gülmez miydi?

Yoongi yavaş adımlarla mutfaktan çıkıp , kiriş ve kolonlarla kaplı koca kapıyı yavaşça kapatarak koridorda topuklarınin sesini duya duya dışarıya çıktı.

Hava hafif bulutlu ve bir bahar sabahına göre hafif serindi. Bu durum Yoongi'nin dudaklarının minikçe yukarı kıvrılmasına neden oldu.

İç cebinden kutu kibrit ve sardığı otu çıkardı. Kibriti sertçe çaktı ve otun ucunu tutusturup parmakları arasına aldı. Kibriti üfleyip çıkan dumana kısa süre bakarak yere fırlattı.

Gözlerini yavaşça kapatırken sırtını arkasındaki duvara yasladı ve yeni dogan güneşe kirpikleriyle selam verdi.

Yavaşça dumanı içine çekip kafasındaki sakinliğe odaklandı. Sessizdi , sakindi , temizdi , huzurdu.

Otun yanarken çıkardığı sesler kulağına guzel geliyordu. Bir müzik olsa bu kadar sevmeyebilirdi mesela.  O an benliğini ne kadar sevdiğini düşünüyordu.

"Merhabalar."

Çekingen gelen kibar sesin hedefinin kim olduğunu düşünmek istemedi Yoongi.

"Şey , ağaçlardan meşrubat için meyveleri koparıyorlar lakin ben az önce...

Yoongi yavaşça başını kaldırıp gözlerini açtı. Dumanı o an fark etmeden çocuğun yüzüne üfledi. Yeşil şapkası , beyaz kazağı ve kahve bahcivanligi ile karşısındaydı.

Burnunun üstünden elmaciklarina uzanan silik ve az olan çil yolunu izledi gözleri.

Sonra içindeki pariltilari gördüğü gözlerine , en son da susmayı bilmeyen şişmiş dudağına ve az önce bogurtlen yediğinin habercisi dudak kenarındaki mor lekeye baktı.

Elleri yavaşça hareket ediyor , önünde parmaklarıyla oynuyordu.

Şapkası aslında küçük değildi ama kulaklarını ortmeden takmış belli ki. Oysa bu küçük bey , usuyecekti , emindi Yoongi.

"İsminiz?" Bunu sorarken elini şapkasına uzattı çocuğun ve parmaklarının tersiyle kulağına temas etti. Evet soğuktu.

"Hoseok. Jung Hoseok. Babam ön bahçeye baktığı için ben de ona yardım etmek için bir süreliğine arka bahçeyle ilgilenmeye geldim Bayım. Ve duydum ki siz mutfak şefi...

Ondan sonrasında sözlere odaklanmadan kulaklarını nazikçe şapkanın altına gelecek şekilde şapkasini  düzeltti çocuğun Yoongi.

Elini aşağıya kaydirirken aslında yanaklarının , tam da arkadaki kiraz ağacındaki kirazlar gibi kıpkırmızı olduğunu fark etti.

"Teşekkür ederi-

"Kaç yaşındasın?"

Yoongi sönmüş otu yere atıp cebinden bir tane daha çıkardı. Hızlıca yakıp kutuyu cebine attı.

Yere Düşersem || Oneshot \\SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin