Ayak sesimi duyacak kadar ıssız bir sokakta yürürken acaba Aras ne yapıyordur diye düşünüyordum. Bir anda çalan telefonumun yüksek sesiyle irkildim. Arayan baş belasıydı. Biraz offlanıp pofflanmanın ardından telefonu açtım.
-Efendim Özgür ?
- Nerdesin Beren! Hani Arasla buluşacaktın? Aras az önce bizim mekana geldi niye gitmedin onunla yemeğe çocuk bir saat seni bekle...
- Özgür yeterrrr!! Yapamadım cesaret edemedim işte ondan o eşek kafalıdan sonra birine sevdiğimi söyleyemiyorum olmuyor korkuyorum güvenemiyorum.!
- Beren.
-Lütfen beni bir saat boyunca aramayın biraz kendimi dinlemem anlamam lazım.
- Tamam yalnız kalman bitince ara baş belası. İle sonlardırdığım telefon görüşmemden sonra ıssız sokaklarda düşünmeye başladım acaba ben neden böyleyim benim hayatım niye böyle boktan . Niye benim ve arkadaşlarımın anne ve babasına dair hiç kalıntı yok eşya akraba yok biz neden böyleyiz... Sorularımın içinde boğuluyordum buna tahammül edemeyip otobüse binip mekana gittim. Özgür herkese anlatmış olacak ki herkes bana tip tip bakıyordu. Aras onlardan bir adım öne yaklaştı ve:
- Benim bin çözüme değişmeyeceğim tek derdim olur musun? dedi. Açıkçası doğruyu söylemek gerekirse bunu beklemiyorum. O anda dilimden
dökülen tek kelime "sonsuza kadar"oldu. Artık yeni bir hayat başlıyor hem tatlı hem acı ama ben o acıyı onsuz bin tatlıya değişmem. Fazla romantik anlar yaşadıktan sonra Cem her zamanki gibi içine etti romantizmimizin ve arkadan trabzon havası çalmaya başladı. Ama bu sefer kızmadık çünkü o an en mutlu insan bizdik sanki... Bu anı kutlamak için Check Point'e gitmeye karar verdik. Arabada biraz dağıtsak ve trafikte kritik anlar yaşamamıza rağmen hedef alanına ulaştık. İçeri Cem önden girdi yerimizi ayarladı ama bir anda suratı asıldı ne oldu diye sorduğumuzda da yan masada oturan Tuna ve Cemreyi gösterdi. Tuna benim eski sevgilimdi ama şu an ona karşı içinde bir gram bile sevgi kalmamıştı aksine tonlarca nefret vardı. Cemre kimdi bilmiyorum ama fotoğrafını görmüştüm. Sevgili olduğumuzu anlamışlardı galiba ikisi de suratımıza nefretle bakıyordu. Daha fazla bu sahneye dayanamayıp onlardan uzakta olan boş bir masaya oturduk. Aras o gri ve mavi karışımı ateş fışkırtan gözleriyle bana bakarak:
-Eski sevgilin mi? dedi.
-Evet. Eski erkek arkadaşım.
- Erkek arkadaşı deyince bir şey değişmiyor aşkım aynı şey sevgili ile yani bir alt durum felan değil yani.
-Her neyse kızdın mı
-Hayır tabikide yanındaki kız da benim...
Anladım Ar... Sözümü keserek bence bizim ayırmaya çalışacaklar oyun oynicaklar yüzlerindeki nefreti okuyabiliyorum. Güçlü durmalıyız hayat yeni başlıyor...Acaba bu hayat yeni başlıyor ifadesinin anlamı ne? Oynanacak oyunlar ne (tabiki jenga gibi değil :D) Acaba Aras ile Beren ayrılacaklar mı? Hepsi 2. Bölümden sonra arkadaşlar.... Sürpriz dolu bir hayat onları bekliyor. Sır,kocaman r sır var ortada o sır hayatlarını mehfedecek, kendilerinin ne olduğunu bilecekler kendilerini tanıyacaklar ama keşke tanımasaydım diyecekler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asistoli
Teen FictionDört kimsesiz arkadaşın hayat hiyakesi...Hepsi birbirinin baş belası bir araya geldiklerinde bir mekanı alt üst edecek kadar çılgınlar. Başlarına gelmeyen kalmıyor hastane köşeleri karakol kenarları ... Hayatları böyle basit sorunlarla geçip giderke...