he's precious

142 17 18
                                    

kapşonumun ucunu biraz daha aşağı çekip, ellerim ceplerimde bir müddet yürüdüm. müziği, kulaklığımı, ve insanlardan uzaklaşıp yağmurda sakince yürümeyi seviyordum. benzin istasyonuna gelince iç çektim, kulaklığımı çıkartıp markete girdim.

dolaba geldim. dondurulmuş yiyecekler en iyileridir. sadece fırın tepsisine diz, bekle ve gordon ramsey'in tariflerinden farkı yok! tamam biraz fazla abarttım herneyse. dondurulmuş pizzalarımı ve soğuk çayımı büyük bir hışım ile kasaya koydum çünkü leon'un kolları, 5 tane pizza, 2 şişe soğuk çayı taşıyabilecek kadar güçlü değil. kafamı kasiyere kaldırdığımda o an pek bilinmez, ya havanın soğukluğundan ya da kapşonumun ıslanmasından dolayı dilim düğümlenmişti. ardından gözlerimi kırptım, yutkunmaya çalıştım ama mümkün değilmiş gibi zorlanan boğazım, bu yumruya karşı şaşkın ve ne yapacağını bilemez hâldeydi.

sadece durdum. ellerimi yumruk yapıp birleştirdim, karşımda duran mor saçlı gencin pizzaları kasadan geçirmesini izledim.

alışverişiniz için teşekkürler. borcunuz 6 dolar.

mor saçlı genç kelimelerinin her birini o kadar yumuşak çıkarmıştı ki, bir an bu yumuşaklıkta bayılıp gideceğini düşündü leon. ardından toparlanır gibi kafasını iki yana salladı, yumruk yaptığı ellerini ağzına götürüp boğazını temizledi.

buyrun.

aldıklarını şaşkınlıkla ve kıpır kıpır bir heyecanla poşete koydu. market kapısından çıkıyordu ki;

"yine beklerizz!"

kasanın önünde durup, ona el sallayan mor saçlı gence baktı. o da heyecanla el sallayıp, hiç yapmak istemese de marketten ayrıldı.

"neden olduğunu bilmiyorum ama yarın kesinlikle onu görmek için bu markete geri geleceğim."

sanırım çok fena zırlayacağım leondy çok güzel 😭

• supermarket ; leondyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin