just an coffee date

235 20 43
                                    

-
sandy'den;
adının leon olduğunu öğrendiğim çocuk ile sadece iki gündür görüşüyorduk. ne ara akşamın 8'inde kahve içmeye gidecek kadar samimi olduğumuzu bilmiyorum.

tamam gerçekten çok kibar ve tatlı biri. yürürken ayaklarına bakışı, kıvrılınca düzelttiği kapüşonu, benden kaçırdığı kahverengi gözleri. iyi ki de o gün o markete gelmiş dememe neden.

dışarıda hava soğuktu ve sandy yüzüne vuran buz gibi rüzgarla bugün annesini dinlemeyerek yanına atkısını almadığı için küfredecekti ki, yanında olan bukalemun sweatli leon'un varlığını hatırladı.

leon, onu bir cafeye getirmemişti. çünkü bu çok basit olurdu. biraz da bu saatte açık kafe bulamayacağını bilmesinin payı var.

kimse yoktu. sadece çimler; gökyüzü, leon'un elindeki kahve dolu iki termos, duygularının farkına varmamış iki genç.

leon tek kelime etmeden, sandy hemen çimlere uzandı. o'nun bu hâlini gören leon; kafasını aya çevirerek tebessüm etti, çünkü gülümsemesini ve alev alev yanan yüzünü saklamalıydı.

termosların kapaklarını açtı; birini kendine aldı, birini de sandy'e uzattı. ikisi de konuşmuyordu, ama birbirlerinden kaçırdıkları bakışları çok şey açıklıyordu.

leon, sandy'nin yanında mantıklı düşünemiyor, doğru düzgün bir cümleyi bile zor kuruyordu. hangi akılla onu kahve içmeye davet ettiğini de bilmiyordu. konu o olduğunda; kendi iradesi ile hareket edemiyor, her şeyi düşünmeden yapıyordu. üstelik sadece 2 gündür tanışmaları da onu daha çok düşüncelerle kaplıyordu.

ortamın sessizliğini sandy bozdu.

"dinlemek ister misin?"

leon konuşmadı ve tebessüm etti. bu her şeyi açıklıyordu. mor saçlı gencin uzattığı kulaklığın tekini tereddüt etmeden, kulağına taktı.

şarkının; en sevdiği şarkı olan enchanted olduğunu anlayınca, heyecanı ikiye katlandı, mor saçlı gencin yanına uzandı.
ikisi de hiçbir şey söylemiyor, şarkının, anın, ve gökyüzünün keyfini çıkarıyorlardı.

sandy, istemsizce şarkıyı mırıldanmaya başladı.

this night is sparkling, don't you let it go
(bu gece parıldıyor, gitmesine izin verme)

I'm wonderstruck, blushing all the way home
(hayran kaldım, eve yüzüm kızararak  gidiyorum)

I'll spend forever
(sonsuza dek merak edeceğim)

wondering if you knew I was enchanted to meet you.
(seninle tanıştığımda büyülendiğimi biliyor muydun?)

o şarkıyı bitirene kadar; kulaklarımla huzur verici sesini, gözlerimle kusursuz yüzünü izledim.

ben gökyüzüne aşıktım. taa ki sandy'nin gözlerindeki saklı evreni görene kadar.

-

ara verdim

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

• supermarket ; leondyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin