-13-

438 44 84
                                    

Kazanın üstünden yaklaşık bir ay geçmişti, Changbin'in ayağı iyileşmiş alçısı çıkmıştı. Evde bunaldığından dolayı okula gitmeye karar vermişti. "Changbin gidecek misin gerçekten?" Neredeyse onuncu kez aynı soruyu almasıyla gülümseyerek göz devirdi. "Hyung, evet diyorum" Chan pes ederek ayaklandı ve omuz silkti. "Formalarını getirmemiştim, gidip alacağım. İstediğin başka bir şey var mı?" Reddetti küçük. "Gelmeme getek var mı?"

"Hayır, gerek yok. Gelirim hemen" Rahatla yerine geri otururken Chan hareketine kıkırdayarak montunu giydi, anahtarları aldı ve yola çıktı.

Uzun sayılmayan bir yoldan sonra yavaş yavaş toz tutmaya başlayan kasvetli eve girdi. Işıkları açarak üst kattaki odaya çıktı. Dolabı açarak formaları yanında getirdiği çantaya koydu, ardından kitapları da koyarak odaya göz gezdirdi. Changbin'in hafızasını kaybetmeden önce ne hissettiğini merak ediyordu. Geç kalmaması gerektiğini hatırlayınca arkasını döndü, tam gidecekken gözü masanın üzerinde duran deri ajandada kaldı.

Bir bakımdan Changbin gerçekten ölmüştü. Şimdi birlikte yaşadığı çocuğu çok seviyordu ama eski kardeşi değildi. Tereddüt ederek ajandayı eline aldı ve onu da çantaya atarak yola koyuldu.

Kendi evinin kapısını açarak seslenince Changbin sadece cevap vermek amacıyla bağırdı. Gülerek yanına yaklaştı küçüğün. "Normal bir şekilde buradayım diyebilirsin Changbin, neden hayvan gibi bağırıyorsun?" Changbin bir şey düşünür gibi boş televizyon ekranını izledi. "Yok, seviyorum ben bağırmayı. Böyle güzel" Chan gülümseyerek Changbin'in saçlarını karıştırdı. "Hyung ben uyusam olur mu?" Chan omuz silkti. "Sen bilirsin bin-ah"

Changbin ayaklanarak merdivenlere adımlamaya başladı. "Uyuyacağım, iyi geceleer!" Chan koltuğa yayılırken gülümsemesi daha büyüdü. "İyi geceler Changbin-ah"

Changbin tamamen gözden kaybolana kadar izledi, merdiveni bitirip gözden kaybolduğunda ayağa kalktı ve kapının yanına bıraktığı çantadan deri ajandayı alarak koltuğa oturdu ve ilk sayfaya gitti.

-
Jisung'un bana senden hoşlanıp hoşlanmadığımı sorduğu günden beri düşünüyorum, sanırım hoşlanıyorum hyung. Çevremde sen oldukça hiç zarar gelmeyecek biliyorum, beni mutlu ediyorsun. Teşekkür ederim♡


23.29.2020

-

Okumaya devam ettikçe Chan'ın fark ettiği başka bir şey ise sayfadalardaki gözyaşı izleriydi, bir derken iki derken okumaya devam ediyor okudukça kendinden iğrenerek elinde olmadan sayıkıyordu.

En çok söylediği kelime 'neden?' oldu, 'neden beni bu kadar sevdin?' diye devam ediyordu. "Gözünün önünde Jana'ya olan aşkımın ne kadar çok olduğunu anlatıyordum, anlamadığını sanıyordum. Daha önce kimseyi bu kadar seveceğini düşünmüyordum, ama şimdi ben zorla anlıyorum buraya yazdıklarını. Ben bu kadar sevgiye layık değilim Changbin"

Derken son sayfayı çevirdi.

-
Beni üzmenin senin için bir anlamı yok değil mi? Bilmiyor musun bana ne olduğunu? Gerçekten mi? Asıl gülünç olan yalancı insanlardan nefret etmen, sen de bir yalancı değil misin hyung? Her zaman böyle huysuz muyum ben ki her zaman ki Changbin diyorsun. Neden bu kadar körsün hyung, hoş bana karşı hep kör oldun.

it should have been me |ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin