Sahilde yürüyordu. Rüzgarın serinliği tenini okşuyordu. Neredeyse artık her gece kendini dinlemek için kulaklığını takıp saatlerce tek başına yürüyordu. Bu tür yürüyüşlerde hep aynı şeyleri düşünüyordu. O geceyi. O geceden sonra babasıyla artık tamamen kopmuş olan bağlarını. Annesi öldükten sonra babasının bir ay bile geçmeden, oğlundan neredeyse on yaş büyük olan biriyle evlenmesini.
İnsan hiç acısını çekmeyi yeğlemez miydi? Hemen öpüverir miydi yüreği bambaşka birini? Anlamıyordu. Anlayamıyordu. Anlamak ister miydi, onu da bilmiyordu.
Sahilin kıyısında biraz daha ilerleyince insanlar azalmaya başlamıştı. Zaten bu saatte de sahilde pek kimse yoktu. İyice ilerlediğinde artık tamamen kendiyle başbaşa kalmıştı. Yanağından yaşlar süzülürken yanıbaşında annesini düşledi. Omuzlarına uzanan açık kahverengi kıvırcık saçları, badem gözleri ve ok gibi kirpikleri, kahverengi hırkası, diz kapaklarının hemen altında olan krem rengi eteğiyle... En son böyle görmüştü onu.
Düşlerken yanağından süzülen damlalarda özlemiyle birlikte artmıştı... Annesi yaşasaydı belki her şey daha çok yolunda giderdi, böyle özleyip herkesten uzaklaşmazdı. Ama farkındaydı, dünyaya dertsiz gelen tek bi' kul olmadığının farkındaydı. Elbette bu da onun imtihanıydı ve o bunu kabul edeli çok olmuştu.
O kendi içinde uzun uzun seyehat ederken dalgaların hızı da epeyi artmıştı. Denizle oturduğu bankın arasında en az otuz metre olmasına rağmen dalgalar paçalarını ıslatacak kadar yaklaşmıştı.
Tam kalkıp oradan uzaklaşacaktı ki, kıyıya bi bedenin vurduğunu fark etti ve şaşkınlıkla oraya yaklaştı. İyice yaklaştığında denizin kıyısında yatan genç kızın bedeninin karın bölgesi merkezli kanlarla kaplı olduğunu görünce iyice dehşete kapıldı. Eğilip genç kızın nabzını kontrol etti. Çok yavaş da olsa attığını görünce şaşkınlıkla karışık rahatladı. Ve hemen genç kızın bedenini denizden kenara çekti. Ve vakit kaybetmeden cebinden telefonunu çıkarıp ambulansın numarasını tuşladı.
Ve hemen sonra şu dünyada en çok güvendiği insanı aradı. 5 yıl önce mesleğe başlayan kuzeni Bora'yı. Çıkmaza girdiğinde ilk aradığı kişi o olurdu. Annesinin ölümünden sonra psikolojik olarak tek yanında olan kişi de oydu aynı zamanda.
Telefon iki kere çaldıktan sonra Boranın sesi kulaklarında yayıldı, " N'oldu aslanım bi' problem mi var bu saatte hayırdır?".
İç çekip, " Ağabey, rahatsız ediyorum ama önemli olmasa aramazdım, bilirsin," .
Bora şaşkınlıkla onun sözünü kesti, "Anıl korkutuyorsun beni aslanım!"
"Ağabey, sakin ol. Ben her zamanki gibi sahilde oturuyordum nasıl oldu bilmiyorum ama kıyıya biri vurdu ve şu an karnından yaralı... Yani kanın merkezi orasıymış gibi duruyor, ve çok yavaş da olsa nabzı atıyor. Ben ambulansı aradım ama ne zaman gelir Allah bilir.", dedi telaşlı telaşlı.
"Bi' saniye sen bana konum at ben geliyorum. Ama önce kanamanın olduğu yerden emin olup hala kanıyorsa oraya bez neyim tut, daha hızlı pıhtılaşır", dedikten sonra aniden telefonu kapattı.
Anıl anında konum atıp kuzeninin dediği gibi kanamanın nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Elinin kan olmasını umursamayıp ürkekçe kızın giydiği kıyafeti sıyırdı, evet tahmin ettiği gibi kanamanın merkezi orası ve kanama hala devam ediyor gibiydi. Hızlıca kuzeninin dediğini yapıp ince mevsimlik hırkasını çıkarıp korkarak yaraya bastırdı.
Çok geçmeden Bora'nın arabasının farları, denize yansıdı. Hızla arabadan indiği sırada ambulans da gelmişti. Sağlıkçılar daha hızlı davranıp hemen kızın ve Anıl'ın yanına gittiklerinde Anıl'ı soru yağmuruna tuttular. Ama Anıl'ın tek bildiği olayın şokunu hâla atlatamamış olmasıydı.
.
.
.
Selamm! Bölümü nasıl buldunuz? Diğer bölüme kıyasla bence ana karakterimizi daha yakından tanımış olduk. Yapıcı eleştirilere ve tavsiyelere her zaman açığım ^^. Bu arada kurguyu okurken belki dinlemek istersiniz diye düşünerek kurguyla alakalı playlist hazırladık <3. Spotify adım: eeersozz. Playlist'in adı kurguyla aynı. Bölümü beğendiyseniz oylamayı unutmayın! Okuduğunuz için teşekkürlerr <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşservi
Teen FictionHissediyordu;denizin sesini, dalgaların serinliğini ve hâlen içinde tuttuğu buruk ve tatsız acılarını... Zaten insan olmanında kaynağı bu demek değil miydi? Hissedebilmek, düşünebilmek . Hissedebildiğimiz için farklıydık diğer yaratılmışlardan. Hiss...