SAPLANTI

135 18 7
                                    

Yine yağmurlu bir gün... Pencerenin önünde durmuş sokağa bakarken sarmaşıkların arasına sığınmış kedileri görünce içinde bir sızı hissetti. Yağmur sadece dışarıda değil Hale'nin gözlerinden de yağıyordu. Duygusallığı ve merhameti dozundan fazla kullandığı için güldüğünden fazla ağlıyor, kedilerin üşüdüğünü düşünüyordu.
"Elimde olsa hepinizi eve alırım. Hiçbirinizin üşümesine, aç kalmasına müsaade etmem" dedi iç sesiyle...
Genç kız kalbinin güzelliğini yüzünde taşıyordu. Beyaz yüzünün üzerine kalemle çizilmiş koyu yeşil gözleri gülüşüyle güzelleşiyor, sadeliğiyle daha da çekici görünüyordu. Uzun boylu, sportif yapısı ve kestirmekten hoşlanmadığı omuz üzerindeki koyu renkli saçları hepsi birbiriyle bütündü.
Standartların üzerinde olan hayatını sıradanlaştırıyor ve bundan keyif duyuyordu. Anne baba, abisiyle birlikte mutlu bir aile olarak kural ve kaidelerin dışına çıkmadan yaşıyordu. Arkadaşlar arasında oluşturduğu tek kişilik kalabalık herkes tarafından seviliyordu. Yine de iç yalnızlığı ile başbaşaydı genç kız. Onu içindeki yalnızlıktan çıkaracak kimse yoktu. Her ne kadar kurallara uygun yaşamaya çalışsa da kişiliği müsaade etmiyor bir türlü başı beladan kurtulmuyordu. Nasıl beceriyor bilinmez ama babasını bir şekilde karakola getirmeyi başarıyordu. İzlediği filmler bile aksiyon gerilim dolu, korku filmlerini ise  gece yarısından sonra titreye titreye tek başına izliyordu. Aşırı enerji yüklü bedeni aksiyona müsait olsa da içindeki çöküş görünenin aksiydi.

Hale şeker hastasıydı...

Alanında başarılı olmak için değil bozulan dili düzeltmek için edebiyatı tercih etti. Okula yeni gelen hoca genç kızı çileden çıkarana kadardı edebiyat... Adam Hale'yi üniversite de gördüğü ilk gün etkilenmişti. Yürüyüşünün tavizsiz sertliği ve dik duruşu etrafındaki gözleri üzerine topluyordu. Bir süre genç kızı gözlem altında tuttuktan sonra daha fazla bağlandı. Hale'yi görmek için bir sürü bahaneyle sürekli etrafında tutuyordu. Hoca okula ilk geldiği gün Hale'nin güler yüzüyle karşılaşmıştı. Genç hoca yakışıklı ve karizmatik bekar bir adamdı. Kız arkadaşları hocanın üzerine birbirinden farklı hayaller kursalarda genç kızın hiçbir zaman ilgisini çekmedi. Adamda ise tam tersiydi. İlk gördüğü yüzü aklından çıkaramıyordu.
Bir zaman sonra kütüphanede kitap seçerken hocasıyla karşılaşan Hale seçim yapmak için yardım istedi. Adamın içinde biriken ceraseti bir anda devreye girdi. Kimsenin göremediği bir alanda kızı bileklerinden tutup raflara yasladı. Hale tepki gösterdi ama adam daha sıkı tuttuğu bilekleri bırakmadı. Gözlerini kızın gözlerine sabitleyerek içinden geçen cümleleri tek tek aktardı karşı tarafa...
"Gözlerin karanlık orman gibi Hale... Ben o ormanın karanlığında kaybolmak istiyorum."
Genç kız afallamış bir şekilde put gibi kaldı. Ne diyecek bir söz bulabildi ne de bileklerinin acısını hissetti. Korkmuştu sadece... Öğretmeninin iki cümleyle ortaya döktüğü duygu genç kızı ürküttü. Aklından geçen düşünce 'Saplantı' dedi. Bu çok tehlikeliydi. Ani bir hareketle kurtardı kendini adamın elinden. Koşarak çıktığı bahçenin ortasında duran çam ağacının dibine oturup ağladı. Hiç beklemediği bir hareketle karşılaşmanın oluşturduğu ruhi dengesizlik canını sıktı. Daha uzağa gitmek istedi ama yapamadı. İçeride başına gelen normal değildi ve adam gerçekten kızı saplantı haline getirmişti.

SANA'L DOKUNUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin